24 Mart 2011 Perşembe

Ordu siyasetten çekilince halkın güvenini kazandı

İspanya’da askerin siyasetten elini çekmesini sağlayan Gonzalez ve Serra, deneyimlerini anlattı. Serra, “Askerin siyasi rolünün azalmasıyla prestiji arttı. En güvenilir ikinci kurum oldu” dedi.

Askeri kullanan parti olursa başarı şansı yok
İspanya Eski Savunma Bakanı Narcis Serra, İspanya’da askerin siyasetteki rolünün azalmasıyla ordunun prestijinin arttığını, şu anda İspanyol halkının gözünde Kral’dan sonra ikinci sırada ordunun olduğunu söyledi. İspanya Sosyalist Partisi’nin 1982’de iktidara gelmesi ve Felipe Gonzalez başbakanlığında hükümetin kurulmasıyla yeni bir dönem başladı. Askerliğini yapmadan 37 yaşında Savunma Bakanı olan Serra, 1990’a kadar ‘demokratik konsolidasyon’ adını verdiği süreçte, askerin kışlaya çekilmesi, Franco rejiminin izlerinin silinmesi ve sivil-asker ilişkilerinin düzenlenmesinde önemli rol oynadı.

İlk aşamada müdahale var
Serra, askeri rejimlerde önemli olanın ordunun siyasete müdahalesinin engellenmesi olduğunu söylüyor. İspanya’da 1979’da başlayan süreci Serra şöyle anlatıyor: “Konsolidasyon dediğimiz dönemde devlet güvenlik konularında karar verir ve askeri politikayı belirler. Yani devlet gerçek anlamda karar verici konuma geliyor. Askeri personelle ilgili yaptığımız kanun 1989’da geçti. Konsolidasyon 1989’da bitti. 13 yıl sürdü. Bu çok iyi bir hız... Asker devletin reformlarını sınırlandırmaya çalışır. Dönüşümün ilk aşamalarında askerin müdahalesi vardır. Ancak ikinci aşamada sivillerin üstünlüğü kabul edilir. Yine müdahale edebileceği durumlar oluyor. Üçüncü aşamada sivil üstünlüğü kabul ediliyor ama ideolojik kontrolü elde tutmak istiyor. Hükümetin askerlerin terfi gibi meselerine karışmasını kabul etmez. Dördüncü aşamada sivil hükümetin ordu üzerinde kontrolü sağlanır. Ordu, yapıya entegre olur. Ordu da yeni pozisyonunu kabul etmeli, kamuoyu da bu rolü benimsemeli.”

Bir parti bile karşı çıkmamalı
Türkiye’nin de konsolidasyonu başarabileceğini ifade eden Serra, “AB üyesi olmak konsolidasyonu kolaylaştırır ama bunu başarmak için üyelik şart değil. Dönüşüm başarılamadan partiler de demokratikleşemiyor. Bu süreçte kurumlar arasındaki konsensüs çok önemli. Tek bir parti bile sürece karşı olur, askeri kendi çıkarları için kullanmak istiyorsa başarılı olunamaz” dedi.

Müzakere kararı alan AB’de lider sorunu var
Eskİ İspanya Başbakanı ve AB Bilge Adamlar Grubu Başkanı Felipe Gonzalez, ‘’İlerleme konusundaki en büyük sorumluluk AB’nin veya Brüksel’indir’’ dedi. İspanya’nın müzakerelere 1976’da başladığını, 1985’te üyelik anlaşmasını imzaladığını ve bu konuda ‘’Fransız engelini’’ aştıklarını ifade eden Gonzalez, “Avrupa ile entegrasyon, ekonomik modernleşmeye çok yardımcı olmaktadır” diye konuştu. İleri demokrasilerde büyüyen bir yönetişim sorunu bulunduğuna dikkat çeken Gonzalez, “Liderlik sorunu, kamuoyu ve medyanın takibine bağlı. Sadece kamuoyu değil, aynı zamanda iletişim organlarına verilen görüşler önemli. Liderlik kapasitesinde eksiklik var. Bir kere Türkiye ile müzakere kararı alındıysa bunu ileriye götürebilecek bir liderlik yok” dedi.

Çözüm ülkeye has olmalı
Güney Afrikalı insan hakları savunucusu, barış süreçleri kolaylaştırıcısı avukat Brian Currin de, Güney Afrika ve Kuzey İrlanda örnekleri üzerinden ülkelerde sağlanan barış sürecine ilişkin tecrübelerini aktardı. Barışa dayalı çözüm için ortak tercih bulunmasının önemine işaret eden Currin, muhalefet eden silahlı güçlerin devlet güçlerinin tacizine uğramasının engellenmesi gerektiğini söyledi. Bu tür eylemlerin müzakere süreçlerini engellediğini kaydeden Currin, “Halkın desteği son derece önemli. Eğer bir barış süreci başlayacaksa çözüm, ülkenin kendisine has olmalı. Güney Afrika’daki süreçte iş dünyası arabulucu olmuştu” dedi. Siyasi liderlerin, mutlaka kendi silahlı kuvvetlerinin desteğini alması gerektiğini anlatan Currin, ‘’militanların barış sürecinde ateşkes anlaşmasının yapılması’’ ve silahların bırakılmasında önemli rol oynayabildiğini söyledi.

Cem Boyner’den Öcalan sorusu
Curren, Cem Boyner’in, ‘’Bugün devletin ‘Meclis’te demokratik yollardan seçilmiş, sivil, teröre bulaşmamış temsilcileri ile açık görüşmek yerine, terör örgütünün hapisteki lideri ile gizli görüşmeyi tercih ettiği konuşuluyor. Dünyada böyle bir örnek var mı” sorusuna da, ‘’Çok olağandışı ve çok görülmeyen bir durum” cevabını verdi.