2 Eylül 2010 Perşembe

Dinlenme tesisleri / Umur Talu

Referandum şu mana da olabilir mi:

Bir kısım vatandaş polisin yasadışı dinlemesine, bir kısım askerin yasadışı dinlemesine evet (veya hayır) diyecek!
Candan Erçetin’in şarkısı mıydı:

“Vay vay vay vay benim halime… Dinlemedim anneciğimi düştüm zalime”

Devir, babasına bile güvenmeyenler, annesini bile dinleyenler devri!
***
Genelkurmay İkinci Başkanı, Genelkurmay tarafından, “2 bin kişiyi yasadışı dinlettirdi” iddiasıyla soruşturuluyor.
Ulaştırma Bakanı, “Genelkurmay soruşturmasıyla yetinmeyip biz de inceleteceğiz” açıklaması yaptı.

Zahmet oldu tabii!
En azından, “Milli Savunma” Bakanı Gönül’ün, bedelli askerlik için yüzmilyonbinaltıncı defaki mutat “Genelkurmay isterse yaparız” beyanı gibi çok otoriter ve aşırı sivil değil!
***
Beni en çok Org. Güner’in “TSK yurtiçinde asla dinleme yapmaz. Ama birileri dinleme yaptıysa o cihazın başında ben yoktum” sözü etkiledi.

Önce kesin söylüyor: Yapmaz!
Sonra esnetiyor: Birileri yaptıysa başında ben yoktum!

İlki TSK adına kural açıklaması.

İkincisi, bir İkinci Başkan’ın, hiç sorumluluk üstlenmeden muhtemel suçu üstünden atma (satma) teşebbüsü.

İkincisi bana daha vahim geldi.

Çünkü hem “yapmaz” dediğini mümkün görebiliyor hem de… Neyse!
***
“TSK yurtiçinde dinleme yapmaz”, hadi “yalan” olmasın da, maalesef kelime oyunu.
Oyunun kaynağı Jandarma’nın garip statüsü. Sözde İçişleri’ne bağlı, ama başına asla “Jandarma Orgeneral” statüsü layık görülmeyen, hep karacı orgenerallerin geldiği kurum.

Jandarma “TSK” ise de değilse de basbayağı dinleme yapıyor Paşam!
En azından bir dönem “yasadışı dinleme”de zirve yapıldığı biliniyor.
***
Hepsi kayıtlarda.
Ergenekon sanıkları, Eski Jandarma İstihbarat Başkanı E General Levent Ersöz ile sağ kolu E Albay Atilla Uğur, makamda görüştükleri çok sayıda medya patronu, gazeteci, bürokratı zaten habersiz kayda almışlar, kayıtlar çok sonra bulunmuştu. 2 bin 500 kişiyi yasadışı dinlettikleri belirtildi.

17 Aralık 2003 görüşmeleri en büyük “Cep” patronuyla idi; yine gizlice kaydetmişlerdi.

Bir sürü talep, rica, temenni, telkin, biat vesaire… Sonunda Albay Uğur demiş(ti) ki, “Telefon şirketinizdeki elemanlarınız ile ilişkilerimiz çok güzel, teşekkür ederiz.”

Hadi… patronu, şirketi, ama esas “Jandarma İstihbarat’ın başı ile cep telefonlarınız arasındaki güzel ilişki”yi siz tahmin edin çocuklar!

Şirketten kontör mü, nar veya ayva mı yüklüyorlardı Selo?
***
Tabii biz bu kayıtları epey sonra öğrendik.
Ama o günler Kuzey Irak’ta 65 milyon dolarlık ihale alan “İşadamı, entelektüel, aydın, hami, gazeteci” hibridi İlnur Çevik, gazetecilik tarihine, etik destanlara altın harflerle kazınası şu demeci vermemiş mi (Vatan, 22.06.2004):

“Zamanında yalvardık, K. Irak’a Turkcell’i sokalım diye. 1997’ydi. Asker PKK’nın eline geçer diye istemedi. Halbuki o telefonları Türkiye dinleyecekti. Yine bırakmadık. Çünkü işim gazeteci olarak haber toplamaktır. Ama entelektüel olarak işlerin içine giriyorsunuz. O bölgelerin hamisi oluyorsunuz. Türkiye’nin menfaatlerine bir aydın olarak kayıtsız kalamazsınız. Biz yapıştık, tuttuk orayı. Derin devletin her unsuruna rağmen.”
***
Belki sonra, aydınlar, entelektüeller, hamiler, işadamları, gazeteciler, patronlar sayesinde “Askeri Dinlenme Tesisleri” de “Halbuki” cihetinde kapsama alanı şey etti.

“Yurtta dinle, cihanda dinle” sloganıyla.

Neyse ki her şey soruşturuluyor Anne!