17 Eylül 2010 Cuma

Teröristten korkan Genelkurmay Başkanı!

1980 öncesi Türkiye tam bir ateş çemberinin içindeydi. Ülkenin dört bir yanında "kurtarılmış bölgeler" oluşturuluyordu.

Bunlardan biri de Ordu'nun Fatsa ilçesiydi.
Dönemin Başbakanı Süleyman Demirel, Genelkurmay Başkanı Kenan Evren'i makamına çağırdı. Kendisinden bir istekte bulundu: - Fatsa çok karışık. Bir Fatsa'ya gitseniz. Buna karşılık, Evren'in akıllara durgunluk verecek cevabıyla karşılaştı:

- Gidemem!
Demirel, doğal olarak "neden" diye sordu. Genelkurmay Başkanı Kenan Evren'in verdiği karşılık, insanın tüylerini diken diken edecek cinstendi: - Teröristler bütün yolları tutuyor.

Demirel bunun üzerine "Helikopterle gitseniz" dedi... Evren'in cevabı: - Helikopteri de düşürürler! Bu diyaloğu açıklayan kişi, dönemin Ticaret Bakanı Agâh Oktay Güner. Üstelik, Kenan Evren'le yaptığı bu görüşmeyi kendisine bizzat Süleyman Demirel'in anlattığını söylüyor.

Ve o gün helikopterle bile Fatsa'ya gidemeyen Evren, 1980 Darbesi'nin ardından terörün sorumlusu olarak başta Süleyman Demirel ve siyasetçileri gösteriyor! Asıl ilginç olanı ise, 13 Eylül günü Türkiye'deki terörün, bıçak vurulmuşçasına kesilmesi!
***
Agâh Oktay Güner, 1980 Darbesi sırasında MHP yöneticisi ve milletvekiliydi. İhtilalin ardından, "MHP ve Ülkücü Kuruluşlar Davası"nda Alparslan Türkeş ile birlikte idamla yargılanan 220 kişi arasında yer aldı.

Kadere bakın ki, bugün Türkeş ile Güner'in, kendilerini idamla yargılatan Evren'in Genelkurmay Başkanı olmasında büyük paylarının bulunduğu ortaya çıktı. Güner, bu tarihi sırrı da şu sözlerle anlattı: - O dönem Ticaret Bakanıydım. İzmir Fuarı'nı açtım. Evren Paşa ile üç gün üç gece birlikte olduk.

Benimle her yere geldi. Benim yazdığım "İsraf Ekonomisi" ve "Verim Ekonomisi" isimli kitaplar, çalışma ofisinde başucu kitabıydı.

Ankara'ya döndüğümde Alparslan Türkeş Bey'e fuarın açılışı ile ilgili bilgi sunarken, "Siz nasılsınız, ne var ne yok?" dedim. "Agâhçığım, Başbakan sıkıntıda, bir Genelkurmay Başkanı tayin edemiyor" cevabını verdi. Çok sıkıntıda olduklarını söyledi. Ve devam etti: - Ben de kendisine "Ege Ordusu Komutanı Evren Paşa'yı düşünmez misiniz?" dedim. "Hay Allah senden razı olsun. Benim sınıf arkadaşım" dedi. Hemen Süleyman Bey'e gitti. Sonra telefonla beni aradı ve "Agâhçığım bir oğlun oldu. Evren'in kararnamesini Bakanlar Kurulu'nda elden sen dolaştıracaksın" dedi. Evren Paşa böyle Genelkurmay Başkanı oldu. Peki ya sonra? Agâh Oktay Güner'e bakılırsa, sonrası çok ilginç.

Bütün bu yaşananlara rağmen, 30 Ağustos'ta karargahta kendisini tebrike gittiklerinde Evren ve kuvvet komutanlarının tavırlarının akıl almayacak kadar soğuk olduğunu söyledi. Güner, "Türkeş Bey'i neredeyse gözleriyle yiyeceklerdi" ifadesini kullandı.
***
Aradan aylar geçti... Sadi Somuncuoğlu, Alparslan Türkeş'i "Genelkurmay'da büyük hareketlilik varmış" sözleri ile uyardı. Türkeş güldü: - Bizim sınıfın en kabiliyetsiz, en gabi adamı bu Evren'di. Biz buna "Tilki Kenan" derdik. Bu mu darbe yapacak?

Türkeş yanıldı. "Tilki Kenan" diyerek küçümsediği Kenan Evren, bir süre sonra darbe yapıp, Türkiye'nin yönetimine el koydu.

Ardından da en büyük sıkıntıyı sınıf arkadaşı ve kendisinin o göreve gelmesinde büyük pay sahibi olan Alparslan Türkeş'e çektirdi. Türkeş de tutuklu bulunduğu Askeri Mevki Hastanesi'nde yaptığımız bir görüşme sırasında, bana aynen şunları söyledi: - Oğlum, belli ki bu Kenan Evren'in şahsi kini var. Bana öyle geliyor ki, beni sağ bırakmayacak!

Agâh Oktay Güner'in 12 Eylül 1980'in 30. yıldönümünde açıkladığı diyaloglar, akıllara durgunluk verecek cinsten. Aynı zamanda da bir dönemin perde arkasına ışık tutuyor. Türk Yurdu Dergisi'nin Eylül sayısında yer alan bu açıklamalar, çok tartışılacağa benziyor!