Mümkün oldukça haftanın ilk gününün sabahında yakın dostlarıma e-mail atarak güzel bir hafta geçirmelerini dilerim.
Pazar gününü çalışarak geçiren Haber7.com editörü Ersin Çelik cevabi mesajında, önemli bir noktanın altını çizmiş. Pazarın sessizliğini, Başbakan Erdoğan başkanlığında Başbakanlık Resmi Konutu'nda toplanan güvenlik zirvesinin hareketlendirdiğini söyleyen Ersin Çelik, toplantıya bazı bakanlarla birlikte, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Işık Koşaner, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Erdal Ceylanoğlu, Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Necdet Özel gibi bazı üst düzey isimlerin katıldığını ifade ettikten sonra asıl tespitini yapmış: "Haberi hazırlarken şunu fark ettim; En az 15 gün olmuş, içinde general ve paşa geçen hiç satırımız olmamış. Başka yerlerde de denk gelmedik. Bu Türkiye için rekor bir süre olmalı" yazmış.
Nitekim geriye dönük son 2 haftalık yazılarıma baktım, ben de içinde paşa ve general kelimeleri geçen yazı kaleme almamışım. Önde gelen bazı gazetecilerin yazılarına baktım, onlarda da görmedim.
Bu durum genel bir algı mıdır diye etrafımda kısa bir yoklama yaptım. 7-8 kişi arasından şimdiki Genelkurmay Başkanımız'ın ismini çıkarabilen sadece bir kişi oldu. Kara Kuvvetleri Komutanı'nın ismini hatırlayan ise çıkmadı.
Normalleşme ve sivilleşme dediğimiz biraz da bu olmalı.
Türkiye normalleşiyor... Seçmenlerin sandıkta sorumluluk yüklediği seçilmişlerin sistem üzerindeki ağırlığı artıyor.
Silahlı bürokrasi giderek olması gereken konuma çekiliyor. Seçmene hesap vermesi gerekenler öne çıkıyor, hesap verme durumunda olmayan, ama sistem içinde anayasal konumları ile mütenasip olmayacak şekilde çok önde olanlar ise Anayasal zemine çekiliyor.
Yıllar yılı hep söylenir durulur ya... Gelişmiş demokrasinin egemen olduğu ülkelerde genelkurmay başkanının kim olduğunu vatandaşlar bilmezler diye. Öyle anlaşılıyor ki, giderek bizde de öyle olacak.
Tartışmalı geçen son Yüksek Askeri Şûrâ toplantısı (YAŞ), asker – sivil ilişkileri açısından bir milat oldu.
Hükümet kanadı anayasal yetkilerini kullanarak, hükümetin yürütme üzerindeki belirleyici etkisini yansıttı. Dikkat edilirse, son YAŞ toplantısından bu yana bir kurum olarak Genelkurmay çok önde görünmüyor.
Kara Kuvvetleri Komutanlığı döneminde de polemiklerden uzak bir duruş sergileyen Genelkurmay Başkanı Orgeneral Işık Koşaner'in, 'ne yapıp etsem de, kameralar önünde şöyle bir görünsem' gibi bir çaba içinde olmadığı anlaşılıyor.
Selefi olan eski Genelkurmay Başkanı İlker Paşa gibi çok konuşmaması, polemiklere yol açacak beyanlardan kaçınmaya çalışması, kendisine artı olarak dönecek gibi görünüyor. Kuşkusuz bu durum, İlker Paşa döneminde hızla aşınma sürecine giren Genelkurmay'ın imajının toparlanması açısından da önemli.
Kaldı ki, Genelkurmay'ın itibarının ve kuruma olan güvenin sarsılmasının olumsuz etkileri sadece ülkemiz açısından değil, Türkiye'nin bölgedeki ve dünyadaki ağırlığı açısından da olumsuz etki yapmaktadır.
Genelkurmay, referandum sürecinin öncesinde ve sonrasında polemik oluşturacak bir duruş sergilemezken, üst düzey yargı mensuplarının, referandumda alınan net sonuca rağmen sanki Anayasa hiç değişmemiş gibi dünkü Türkiye fotoğrafından hâlâ pozisyon devşirmeye çalışmaları ise, kamuoyunda ibretle izleniyor.
Yasadışı son çırpınışlar bunlar. Yeni bir dünyanın eşiğindeyiz.
Dünyanın gittiği noktayı iyi okuyabilenler ayakta kalacak, ıskalayanlar sistemin dışında kalacak. Direnenler ise deyim yerindeyse bu selin önünde sürüklenip gidecekler. Tablo bu kadar net...
Özgürlüğün bir defa tadına varanın, ne pahasına olursa olsun bundan asla vazgeçmediği, insanlık tarihi açısından en büyük sosyolojik gerçeklik olarak karşımızda durmaktadır. Tabii ki anlayana...
Gelelim yazı başlığındaki konuya...
İlker Paşa'nın ismini hatırlayan var da, bu ülke için hangi hayırlı hizmete imza attığını hatırlayan var mı?
Mesele ismiyle hatırlanmaktan öte, cismiyle, yani eserleri ve hizmetleri ile hatırlanmaktır. Siz eseri ortaya koyun, o hayırlı işin ismini, kamu vicdanı illaki gerçek sahibine verecektir.
Vicdan terazisinin eğri gösterdiği hiç olmamıştır.