28 Eylül 2010 Salı

Türkiye devlet haline gelirken... / Sedat Laçiner

Emekli Korgeneral Altay Tokat 2006 yılında verdiği bir demecinde Güneydoğu’da görev yaptığı yıllarda yeni gelen memur ve hâkimleri evlerinin yakınına birkaç bomba atarak nasıl “hizaya getirdiğini” ballandıra ballandıra anlatmıştı.

Birkaç gün önce ise MGK eski Genel Sekreteri emekli Orgeneral Sabri Yirmibeşoğlu Özel Harp Dairesi’nin ne kadar önemli bir yer olduğunu anlatırken “halkın mukavemetini artırmak için düşman yapmış gibi bazı değerlere sabotaj yapılır. Mesela bir cami yakılır. Kıbrıs’ta biz bunu yaptık. Bir cami yaktık” deyiverdi. Yirmibeşoğlu ağzından kaçanı kulağı duyunca “ben öyle demedim” dese de bir kere söylenenler kayda girmişti. Yirmibeşoğlu boş bulunup biraz daha konuşsa belki de cami dışında neler yaktıklarını, mesela halkın mukavemetini artırmak için bir oteli yakıp yakmadıklarını ya da bir gazeteciyi öldürtüp öldürtmediklerini de söyleyebilirdi, kim bilir!

Terör endüstrisi

O söylemedi ama resmin geri kalanını JİTEM’i kendisinin kurduğunu söyleyen emekli Albay Arif Doğan tamamladı. Albay Doğan Habertürk gazetesine verdiği demeçte 10 bin adamı olduğunu ve bu kişilerin Güneydoğu’da istedikleri kişiyi hiç kimseden emir veya izin almaksızın öldürme yetkilerinin bulunduğunu açıkladı. Albay’a göre “kelle başına 3.000 lira” alan JİTEM elemanları “leş hesabı” yaparlarmış ve primlerini de buna göre alırlarmış. Kısacası terörle mücadele tam anlamıyla endüstriye dönmüş; öldür PKK’lıyı, al parayı... Başlangıçta birkaç çapulcudan oluşan PKK’nın kısa süre içinde nasıl olup da onbinlerce militanı olan bir örgüte dönüştüğü kolayca anlaşılıyor: Herkes iyi bilir ki bu ülkede 3.000 lira için babasını bile PKK’lı yapabilecek pek çok ‘adam’ vardır.

‘Efsane Albay’ internette yayınlanan ve kendisine ait olduğunu kabul ettiği ses kaydında elindeki 10.000 adamla kadın ticareti de dâhil her türlü çete faaliyetini kontrol ettiklerini de söylüyor. Albay Doğan Alevi-Sünni kavgası çıkarabilmek için Alevi köylerine saldırmak üzere sakallı dinci görünümlü bir ekip de oluşturmuş. Ses kaydına göre Doğan ve adamları, bir yandan terörist diye binlerce kişiyi öldürürken, diğer taraftan binlerce terörist de yetiştirmiş. İtiraflar arasında ‘Eşref Bitlis cinayet’i de var.
***
Albay Doğan şimdi Ergenekon sanığı, fakat “Ergenekon’la alakam yok” diyor. Onun anlattıklarına göre “Ergenekon her tarladan bir tezek, her şehirden bir p......gin bir araya gelip kurduğu bir şey”. Doğan, Ergenekon’un liderlerinden sayılan Veli Küçük ile ilgili olarak da ağza alınmadık ifadeler kullanıyor ve Küçük’ün kendi adını kullanarak Ergenekon’u JİTEM’in devamıymış gibi sürdürdüğünü iddia ediyor. JİTEM’deyken kendisinin tam bir vatansever olarak binbir fedakârlıkla görev yaptığını düşünen emekli albaya göre 1993’ten sonra ortaya çıkan yapı kendi dönemlerine göre yozlaşmış bir oluşum. Başka bir deyişle Albay Doğan 1993’ten sonra ortaya çıkan oluşumun kendilerinden de, emekli Korgeneral Tokat’ın anlattıklarından da daha felaket bir ‘derin devlet’e işaret ediyor.

Atatürk olmayınca
Emekli Albay Doğan şu sıralar beş parasız ve kendisini bir köşeye atılmış hissediyor... Kızı bile evine almıyormuş... Cep telefonunun kontörünü dahi alacak parası yok... Bir zamanlar kendisini genelkurmay başkanından da, cumhurbaşkanı’ndan da daha önemli hisseden kişi bugün kullanılıp bir kıyıya atıldığının farkında... Bu işler böyledir... Devletle mafya arasındaki fark, ilkinin yasalara ve yasalarca belirlenmiş yüce ilkelere göre işliyor olmasıdır. Eğer Albay Doğan gibi “izin derdimiz ve sınır derdimiz yoktu” diyorsanız yaptığınız işin devletle hiçbir ilgisi yoktur. Zaten Albay da kabul ediyor, “eğer Atatürk olsaydı beni çoktan öldürtürdü” diyor. Başka bir deyişle bizzat JİTEM’i kuran kişi “bu ülkede Atatürk gibi, yani adam gibi adam bir lider çıkmadığı için biz elimizi kolumuzu sallayarak her türlü cinayeti işleyebildik” demeye getiriyor.
***
Bundan sonra itiraflar da, deliller de çorap söküğü gibi gelecektir... Çünkü bu işlere bulaşıp da vefa görmüş kimse yoktur. Kural ve ilkelerin olmadığı yerde herkes yalnızdır. Kullanıldığını hissedenler intikam almak için ya da kendilerini kurtarmak hevesiyle konuşmaya devam edecekler. Buna ek olarak artık karşımızda yeni bir Türkiye var. Mahkemeler geçmişten farklı olarak cinayetlerin ve mafya şebekelerinin aklandığı yerler olmaktan çıkıyor. Polis ve savcı rütbesi/makamı ne olursa olsun suça sırtını dönmekten vazgeçiyor. Kısacası yeni bir Türkiye doğuyor, Türkiye gerçek anlamda bir devlet haline geliyor.