Demokrasiye inanan vekilleri buradan uyarıyorum... Referandumda kabul edilen Anayasa değişiklik paketi çerçevesinde askerî yargıda sivilleşme ve demokratikleşme adına attığınız adımlar heba olabilir, konuya hemen el atmazsanız.
Niye mi?, anlatayım ya da hafızalarınızı tazeleyeyim... Askerî yargının sivil denetimini sulandırma hamlesinin ilki, YAŞ krizi sonrası yapıldı. Gerçi siyasi otorite, YAŞ’ta askerin “teamül” adı altında sürdürdüğü keyfî atama alışkanlığını, yasalardan kaynaklanan yetkisini kullanarak sonlandırdı ancak bazı sakıncalı terfileri de önleyemedi. Bu terfilerden, askerî yargının demokratik sisteme uyumlaştırılması önünde önemli engel olacak en sakıncalısı, Genelkurmay Adlî Müşaviri Tuğgeneral Hıfzı Çubuklu’nun taltif edilmesi oldu. Çubuklu tuğgenerallikten tümgeneralliğe terfi ettirildi. Normalde hâkim sınıfından tümgeneralliğe yükseltilen pek olmaz.
Oysaki Çubuklu, hükümeti devirme amaçlı kara propaganda siteleri açtırmaktan ifadeye çağrıldı, sahte çürük raporu çetesi soruşturmasında delilleri karartmakla suçlandı. Yetmedi, Balyoz’da tutuklanması istenen 102 sanık için yakalama kararına itiraz ve reddi hâkim taleplerine ilişkin dilekçelerin Karargâh’ta kendisinin başkanlığındaki Adlî Müşavirlik’te hazırlandığı iddiaları medyada yer aldı.
Çubuklu, ancak ve ancak adil bir yargılama sonucu bu suçlamalardan aklanabilir. Şu anda şüpheli konumunda olduğuna göre neden tümgeneralliğe terfi ettirilerek, asker tarafından ödüllendirildiği, sorusunu sormamız gerekiyor. Zaman gazetesinde yer alan habere göre, aynı Çubuklu’nun sahte çürük raporu bağlantılı dosyası şimdi de sivil savcılıktan alınmış. Nasıl bir adil yargılama olacak?
TSK, şüpheli konumunda olmasına rağmen Çubuklu’yu terfi ettirerek, zaten bu isme her nedense “çok güvendiği” ve “yaptığı her işin arkasında,” olduğunun ilk işaretlerini vermişti. Çürük raporu soruşturmasında dosyasının sivil savcılıktan alınmış olması, TSK’nın Çubuklu’ya, “güvenini,” maalesef pekiştiriyor.
Bu güvenin, Anayasa değişiklik paketinde yargıya ilişkin yer alan maddelerin kanunlara uyumlu hale getirilmesi çalışmalarında, demokrasi anlamında güvensizliğe dönüşme tehlikesi çok bariz.
Vekillerin tuzağa düşmemesi ve mutlaka askerî yargıya ilişkin uyum çalışmalarını bizzat yapmaları gerekiyor. Zira askerî yargıda uyum yasaları askere bırakılmayacak kadar önemli...
F-16 dosyası: Geçmişle yüzleşme zamanı
Geçmişin şaibeli olayları ile yüzleşmeyince bu tür kirli işlerin tekrarı da önlenemiyor. DSP Genel Başkan Yardımcısı Hasan Macit’in, onlarca yıl soruşturulamayan F-16 savaş uçaklarının satın alınmasında dönen rüşvet iddialarını yeniden Meclis gündemine getirmiş olması önemli bir adım oldu. Macit, F-16 yolsuzluğunun soruşturulması için önceki gün Meclis’e verdiği önergesindeki gerekçede, 12 Eylül 1980 darbesinin ardından uzun bir süre parlamento denetiminden uzak bir dönem yaşandığını, bu dönemde pek çok silah alımında usulsüzlük, yolsuzluk iddialarının ortaya atıldığını, ancak pek çoğu resmiyete ulaştırılmadığı için inceleme, araştırma dışı kaldığını belirtiyor.
Ancak Macit, gerekçesinde önemli bir yanılgıya düşüyor. Zira, parlamentoda denetim iradesi halen oluşmuş değil.
Bu parlamento, yolsuzluk iddiaları bulunan bazı silah alımlarını da, aynı F-16 olayında olduğu gibi, “Dosyaları aç, kapa” yapmaktan öteye gidemedi.
İşte bazı örnekler; 2003 yılında TBMM Yolsuzlukları Araştırma Komisyonu, TSK’nın, Amerikan Boeing yapımı Havadan Erken Uyarı ve Kontrol uçağı AWACS’ların alımında devletin 180 milyon dolar zarara uğratıldığı iddiasıyla soruşturma açmıştı. Ancak soruşturma bir sonuç alınmadan kapatılmış ve 1,5 milyar dolarlık dört adet AWACS’ın alımına onay verilmişti. Basında tartışma bulan bir başka proje ise 170 adet Amerikan yapımı M 60 tanklarının İsrail tarafından 700 milyon dolara modernize edilmesi projesiydi.
Macit’in yeniden gündeme getirdiği F-16 rüşvet dosyası, Türkiye’de üstü kapatılan en önemli rüşvet olayı ve yüzleşemediğimiz bir dosya. Rüşvet iddiaları, 12 Eylül 1980 askerî darbe döneminin Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Tahsin Şahinkaya ile ilgili. Şahinkaya, bildiğiniz üzere, kabul edilen Anayasa değişiklik paketinde yapılan düzenleme ile darbecilere yargı yolunun açılması sonrasında hakkında suç duyurusunda bulunulan cunta üyelerinden biri.
Dönemin SHP Milletvekili, şimdi hayatta olmayan Cüneyt Canver, Amerikan Lockheed Martin firmasından F-16 alımında Şahinkaya’nın şahsi çıkar sağladığı dâhil bir dizi yolsuzluk olayına karıştığı iddialarının araştırılması için 24 milletvekili ile birlikte 24 Mayıs 1986’da soru önergesi vermişti. Ancak dosya o zaman kapatılmıştı.
Hadi vekiller bu kez daha cesur olun, Sayın Macit’e destek olun ve F-16 dâhil tüm şaibeli olduğu iddia edilen silah dosyalarına el atın. Böylece tekrarlarını önlemek için geçmişimizle yüzleşelim.