27 Eylül 2010 Pazartesi

Otopsiye aileden itiraz geldi

Emekli Binbaşı Prof. Dr. Mustafa Sarsılmaz, Turgut Özal’ın öldüğü gece GATA’da nöbetçiydi.

Cumhurbaşkanı’nın cesedine işlem yapan ekibin içinde bulunan Prof. Sarsılmaz, Özal’ın vücudunda herhangi bir çürük veya darbe izi bulunmadığını söyledi. Halen Fırat Üniversitesi’nde görev yapan Prof. Dr. Sarsılmaz, aile izin vermediği için otopsi yapılamadığını da vurguladı.

8’İNCİ Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın öldüğü gece Gülhane Askeri Tıp Akademisi’nde (GATA) nöbetçi amir olarak görev yapan Prof. Dr. Mustafa Sarsılmaz, Özal’ın ‘biraz aceleyle’ toprağa verildiğini söyledi. Halen Fırat Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde görev yapan emekli binbaşı Prof. Dr. Sarsılmaz, geceyi bütün ayrıntılarıyla anlattı. Prof. Dr. Sarsılmaz’a göre, Özal’a yapılan işlem mumyalama veya tahnit değil, cesedin birkaç gün bozulmasını önlemek için ilaçlamaydı. Bu işlemi bizzat patolog ve cerrahların da bulunduğu bir ekiple kendilerinin yaptığını söyleyen Prof. Dr. Sarsılmaz, şunları anlattı:

Hassasiyetim artmıştı
“Gece devriye dolaşarak dış ve iç emniyeti gözden geçirdim. Çok önemli bir emaneti teslim aldığım inancıyla o gece benim için çok uzun geçti. Hem sevdiğim birinin vefatı, hem de gece boyu sorumluluğun bende olması hassasiyetimi iki kat artırmıştı. Komutanımız Prof. Dr. Ömer Şarlak da o gün çok yorulmuştu. Üzgün oluşu her haline yansımıştı. Gece binadan ayrılmadan önce nöbetçi ekibe tek tek sarılarak, yanaklarımızdan öptü ve teşekkür etti. Ayrılırken derin bir hissiyat içinde bizlere; ‘Vicdanımda iki şey için sıkıntı duyuyorum: Biri, keşke bütün safahatı videoya alsaydık; ikincisi de keşke Diyanet İşleri Başkanını, yıkama ve dua esnasında çağırsaydık’ dedi.”

Yaraya razı olmadılar
Prof. Dr. Sarsılmaz, cesede yapılan işlemi anlatırken de, Özal Ailesi’nin, “yüzünün ve vücudunun yaralanacağı” gerekçesiyle hem mumyalamaya, hem de tahnite itiraz ettiğini belirterek, şöyle konuştu: “Doç. Tabip Yarbay Ömer Günhan (patolog), beni arayarak tahnit konusunda yardımcı olmamı istedi. Ben de uygulamayı anlatan literatürleri ve personel Mustafa Cebelik’i alarak, vakumlu aletimiz ve aspiratörle birlikte otopsi yapılan salona gittik. Saat 14.30’da otopsi salonunda hazır bulunduk. 15.00’e kadar gerekli hazırlıklar tamamlandı. 10, 20 ve 50 cc.lik enjektörlere FORMOL çekildi. 15.15’te Komutan geldi. Diğer generallerin de hazır bulunmasını istedi. Birinci Hariciye ekibi, Tabip Tuğgeneral Fahrettin Alpaslan’ın emrinde hazırdı. Komutanımız; Genelkurmay II. Başkanından, Cumhurbaşkanı’nın ailesinden ve Kemal Yamak Paşa’dan izin alındığını ve böylece tahnit işlemine başlanabileceğini, ancak bizim tanımladığımız şekilde yapılması gereken gerçek tahnit işlemine, ailesinin müsaade etmediğini, yüzünün veya vücudunun yaralanmasına razı olmayacaklarını söyledi.”

İşlemler bittikten sonra Özal’ın yeniden kefenlendiğini, duasının yapıldığını, cesedinin yanına karaçörek konularak gülsuyu döküldüğünü belirten Prof. Dr. Sarsılmaz, kendisinin Özal’ın cesedini uzun uzun incelediğini, herhangi bir çürük veya darbe izine rastlamadığını da söyledi:

Korku veren bir görüntüsü yoktu
“Vücuduna uzun uzadıya baktım. Herhangi bir çürük veya darbe izi olup olmadığını anlamak istedim. Başı çok genişlemişti. Boyun görülmeyecek kadar küçülmüştü. Vücudun bazı yerlerinde ekimozlar (morarmalar) vardı. Ama genel olarak vücudu tertemiz ve bembeyazdı. Göğsü, göbeği ve kollarının büyük kısmı seyrek kıllıydı. Meme bölgesi ile kol üst kısımları, omuz bölgeleri kılsızdı. Çok tonton ve tatlı vaziyette yatıyordu. Hiç korku verecek bir görüntüsü yoktu. Ayak parmakları başparmaktan küçük parmağa doğru kısalarak eğimli bir şekilde uzanıyordu. Göbeği çok şişkinceydi. Boyu kısaydı. Sükunet içinde, rahat, huzurlu, tebessüm eden bir insan görünümü veriyordu. İşin doğrusu içim rahatlamıştı.”

Aceleyle gömüldü

ZEHİRLENME konusunda rahmetli Özal’a etkisi daha sonra açığa çıkan kimyevi maddelerin verildiği yönünde şüpheler bulunmaktadır. Tabii ki böyle bir şüpheyi aileden ve toplumdan giderebilmenin yolu, o günlerde, merhumun kan, idrar, kıl ve kas parçalarından adli toksikoloji açısından analiz yapılması idi. Ama bu konuda bir şey yapılıp yapılmadığını, ne yazık ki, toplumun çoğu gibi ben de bilmiyorum. O gün için yapabildiğim şey, cesedi morfolojik açıdan izlemek oldu. Önemli bir devlet adamının acele edilircesine ve otopsi yapılmadan, kan, idrar ve kıl tetkikleri yapılmadan defin işlemlerine geçilmesini hiç yeterli bulmadığımı ifade etmek isterim. Özal’ın vücut yüzeyine yansıyan bir belirti olmaması, darbe veya zehirlenme olmadığı gibi bir sonucu doğurmaz. Aksine adli toksikoloji konularına giren analizlerin ve otopsinin yapılması gerekirdi diye düşünüyorum.