'Ben destek vermesem Eşref Bitlis'i öldüremezlerdi' dediği belirtilen Ergenekon sanığı Arif Doğan, internet sitelerine düşen ses kaydını doğruladı. Ancak bazı cümlelerin montaj olduğunu ileri sürdü. JİTEM ve Ergenekon konusunda Veli Küçük'ü suçlayan Doğan, örgüt yapılanmasını anlatırken, sağlık sorunlarına dikkat çekti: "Hakimlere yalvarıyorum; ölmeden benim ifademi alın."
-Ergenekon terör örgütü davasının tutuksuz sanıklarından emekli Albay Arif Doğan, JİTEM ve PKK ile ilgili çarpıcı açıklamalarda bulundu. Haber Türk Gazetesi'ne konuşan Doğan, Genelkurmay'ın ısrarla varlığını inkâr ettiği JİTEM'i kendisinin kurduğunu tekrarladı, JİTEM elemanlarının ise terörist kellesi başına 3 bin lira prim aldığını vurguladı. Ergenekon yapılanmasına ilişkin bilgiler veren Doğan, tutuklu sanıklardan Veli Küçük'e suçlamalarda bulundu. Diyabet, panikatak ve kalp hastası olduğunu söylerken, "Hâkimlere yalvarıyorum, ölmeden ifademi alın, kayda geçin. Anlatacaklarım hem Ergenekon davasına hem de PKK ile mücadeleye ışık tutacaktır." dedi. Doğan, internete düşen ses kayıtlarının da kendisine ait olduğunu kabul etti. Ancak farklı konuşmalarından montajlandığını öne sürdü. Dönemin Jandarma Genel Komutanı Eşref Bitlis'in öldürüldüğüne dair bilgilerin yer aldığı ses kayıtlarında Doğan, "Cem Ersever'e destek vermesem adam mı öldürebilir?" ifadesini kullanıyordu.
Ergenekon davasının önemli sanıklarından emekli Albay Arif Doğan, son günlerde internete düşen ses kayıtlarıyla gündeme gelmişti. Doğan, kayıtların ilkinde "Vallahi bir konuşmaya başlarsam dünya birbirine girer." ifadelerini kullanıyordu. Doğan, ikinci kayıtta ise Eşref Bitlis'in öldürülmesinde parmağı olduğunu anlatıyordu. Bu ifadelerin sahibi dün HaberTürk Gazetesi'ne konuştu. JİTEM'le ilgili önemli açıklamalarda bulundu. JİTEM'i tek başına, kimseden talimat almadan kurduğunu ve 1990 yılında tayini çıkınca kimseye sormadan dondurduğunu savundu. Eşref Bitlis'in ölümüyle ilgili ifadelerin yer aldığı ses kaydının kendisine ait olduğunu, ancak farklı konuşmalarından montajlandığını öne sürdü. Doğan, "Bitlis 1993'te öldürüldü. Ben 1990'da JİTEM'den ayrıldım. JİTEM o yılda öldü, bitti; 1993'te yeniden mi dirildi?" dedi. Veli Küçük'le ilişkisini, "Ben Yalova'da alay komutanıyken kendisi Edirne'deydi. Zaman zaman görüşmelerimiz olmuştur. Ama onunla ortak hiçbir yanımız, bağlantımız olmamıştır. 1990'da tayinim çıktı. Veli Küçük'ün de tayini çıkmıştı. Güneydoğu'daydım. Veli Küçük denilen ka.at bana geldi. Ben ona JİTEM'i değil, Jandarma İstihbarat Grup Komutanlığı'nı teslim ettim. 1990 yılından bu yana Küçük'le uzaktan yakından ilişkim olmadı. Ergenekon nedir biliyor musunuz? Her tarladan bir tezek, her şehirden bir pe.....gin bir araya gelip kurduğu bir şeydir. Benim ilgim alakam JİTEM iledir, Ergenekon ile değil." dedi.
Veli Küçük'ün emekli olduktan sonra tasvip etmediği olaylara girdiğini belirten Albay Doğan, şunları anlattı: "Bazı işler çevirip para aldığını biliyordum. Bazı yerlerde benim adımı kullanmıştı. Bunun hesabını sormaya gittim... Hatta o görüşmede Seda Sayan ile bir kabadayının kardeşi de vardı. Beni Seda Sayan ile tanıştırmıştı. Sabah gelmeden önce aramızda tartışırken bir adamını telefonla aradı. Benim söylediğim olayı anlattı. Telefondaki ses, 'Paşam, o işten senin hesabına 150 bin dolar yatırdık. Devamı gelecek merak etme' diyordu. Diyafon açık olunca her şeyi anladım ve o an onunla ilişiğimi kestim. Demek ki, duyduklarım doğruydu."
JİTEM'in yapısını, güvendiği Kürtlerin oluşturduğunu belirten Doğan, şöyle konuştu: "10 bin elemanım vardı. Terörist öldürmek onlara çıkar sağlıyordu. Kelle başına 3 bin lira prim alıyorlardı. Ben onlardan daha az alıyordum. JİTEM oluşumunun içinde 620 kadın vardı. Operasyonlara onlar da gidiyordu. JİTEM, aldığı istihbarat bilgilerine göre hareket ederdi, sınır ötesi operasyonlarda bulunurduk. Kilometrelerce uzakta sınırı geçip Kanas silahlarımızla kampları delik deşik edip dönerdik."
Çatlı ile konuşurken bakan kızı da vardı
Arif Doğan, Susurluk kazasında ölen Hüseyin Kocadağ ve Mehmet Özbay'ın (Abdullah Çatlı) çok değer verdiği dostları olduğunu anlatıyor: "Yalova jandarma alay komutanı iken bana gelmişlerdi. Termal Otel'de konuk ettim. Uzun uzun görüşmeler olmuştu. O kazadan sonra gazeteci Tuncay Özkan bana gelip kaza öncesi yani oteldeki görüşmelerle ilgili bilgiler almıştı. Kendisine Termal Otel'deki görüşmede bir bakanın kızının olduğunu da söylemiştim. 'Yüreğiniz yetiyorsa yazın. Yarın tüm gazeteleri aldırıp bakacağım' dedim. Ama kimsenin yazmaya yüreği yetmedi. Evet o görüşmelerde bir bakanın kızı da vardı."
PKK'nın içine adam yerleştirdik
Arif Doğan'ın açıklamalarından satır başları şöyle: "JİTEM'i kurduğum için hiç pişman olmadım. İyi ki kurmuşum. Öldürdüğüm PKK'lı sayısını hatırlamam bile söz konusu değil. PKK'nın içinde bile adamlarımız vardı, bilgiler anında geliyordu... Operasyon dönüşü mermi hesabı yapardık. Yine Kürtlerden bir grup, leş hesabı yapardı, primler ona göre dağıtılırdı. İzin derdimiz ve sınır derdimiz yoktu. Her yol Ankara misali. TV kanallarında, gazetelerde PKK ile ahkam kesenler masal anlatıyor. Erdal Sarızeybek, Bülent Orakoğlu, Mahir Kaynak, Osman Pamukoğlu, Hanefi Avcı, bunların anlattıkları masal, hikâye. Onların eline kâğıt parçası tutuşturup konuşturuyorlar. Benim kadar mücadeleci olamamışlardır. Onlar PKK'nın 'P'sini, JİTEM'in 'J'sini bile bilmezler."
Karanlık odaların kapıları açıldı
Emekli Albay Arif Doğan'ın itirafları gündemi sarstı. Gazeteci, yazar ve akademisyenler söz konusu açıklamaların üzerine ciddiyetle gidilmesi noktasında hemfikir. İşte görüşler:
Uluslararası Stratejik Araştırmalar Kurumu Genel Koordinatörü Sedat Laçiner: Albay Arif Doğan'ın itirafı çok büyük bir adım. Bu tür kapalı örgütlenmelerde bir veya birkaç kişi konuşmaya başladı mı devamı gelir. Bunun üzerine gitmek lazım. Devletin karanlık odalarının kapıları açıldı. Oradan çok korkunç şeyler çıkacak. Tahminlerin ötesinde şeyler çıkacak. Onun itirafı gösteriyor ki kendisini Genelkurmay'ın üzerinde görmüş, Genelkurmay'ın üstüne çıkmış. Doğan konuşmasında 'İzin derdi, denetim derdi yok, istediğimiz yerde istediğimiz adamı öldürüyorduk.' diyor. İstediği adamı istediği yerde öldüren bir örgüt devletin parçası olamaz. Öldürdüğü adam başına para almak, kiralık katilliktir. Artık günümüz Türkiye'sinde yargılanamayacak kimse kalmadığı görüldü."
Yeni Şafak Gazetesi yazarı Ali Bayramoğlu: "Bu açıklamaların iki anlamı var. Birincisi bildiğimiz bir karanlığı itiraf etmeleri. İkincisi de kendileri hakkında suç duyurusunda bulunmaları. Eğer Türkiye bir hukuk devletiyse bu açıklamaların üstüne savcıların bir hukuki takibat ve soruşturma yapmaları gerekmektedir. Bu da yeterli değil. Toplum nezdinde ve düzeyinde bir meydan okuma var bu açıklamalarda. Yani bu tür yargısız infazların ve hukuksuz işlerin ya da devletin karanlık bazı bağlantılarının bu şekilde meydan okurcasına açıklanması ve bunların üstüne hukuk tarafından gidilmemesi bu açıklamaları tabiileştirir."
Emekli Tuğgeneral Haldun Solmaztürk: "Vahim iddialar. Jandarma Genel Komutanlığı açısından bir grup bu kadar serbest bu kadar fütursuzca, Silahli Kuvvetler'in yapısını dışlayarak nasıl böyle davranabilir? İddiaların yüzde 1'i bile doğru olsa, üzerinde düşünülmesi gerekir. Bu konular çok ciddi şekilde ele alınmalı. Bunlara göz yumulduysa bu çaresizlik sonucudur."