20 Eylül 2010 Pazartesi

İşte Donat'ın o gerekçesi!

47 yıldır siyasetin nabzını Ankara'dan tutuyor. Süleyman Demirel, sürgüne gönderileceğini, Erbakan 28 Şubat'ı ondan öğreniyor. Karış karış Türkiye'yi geziyor, köşesinde her topraktan haber veriyor. Yavuz Donat, referandum boyunca gittiği yerlerin oyunu yazdı, yanılmadı. O gördü ki 'evet' oylarında en etkili olan Tayyip Erdoğan'ın seçmene damardan girmesi.
...
- Nasıl oluyor Bakanlar Kurulu toplantıları, espri yapılıyor mu?

Cavit Kavak esprili bir insandır. Bir emekli general vardı, Abdullah Tenekeci. Bunlar, 'Paşa uçak uçurabilir, uçuramaz' diye takılıyorlar. Paşa dedi ki, 'Ya hepiniz cahilsiniz. Yavuz sen benim nasıl uçak kullandığımı gördün, anlat.' Ben dedim ki, 'Paşa haklı, gerçekten tanığı oldum, bir Airbus ile Uzakdoğu seyahatindeydik. Sayın Abdullah Tenekeci beni kokpite davet etti. Orada ben gördüm uçak kullandığını.' Halbuki uçak kullanmadı orada. Paşanın çok hoşuna gitti. Bakanlar Kurulu'nda tartışılan konulardan biri buydu, bir-iki de enflasyon konuşulmuştu işte.
...
TRİBÜNDEN 28 ŞUBAT'A

- Mesele güven vermek yani?

Bir gün maça gittim. Hava buz gibi soğuktu.

19 Mayıs Stadı'nda Gençlerbirliği-Altay maçı vardı. Doğrudan şeref tribününe girdim. Oraya siyasetçiler geliyor, sohbet imkanı doğuyor. Gittim İlhan Cavcav, Ankara Valisi, bir-iki de siyasetçi var. Şeref tribünün yukarısından siyah paltolu, gözlüklü, kasketli biri el sallıyor. Ben tanımadım ama el salladım. 'Yanıma gel' diye işaret edip, yanını gösterdi. 'Yok buraya oturacağım' deyince, o yine 'Sen gel' diye ısrar etti.

- Ama siz hala tanımadınız değil mi?

Yok tanımadım. Çok ısrar edince gittim. Dönemin Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Güven Erkaya'ydı karşımda duran. 'Paşam hayırdır' dedim. Altaylıymış, maçı izlemeye gelmiş. 'Paşam işler nasıl gidiyor?' diye sordum. '28 Şubat'ta görürsün nasıl gittiğini' dedi.

- Tarih ne bunu söylerken?

28 Şubat'tan bir hafta öncesi. 'Ne olacak 28 Şubat'ta' dedim. 'Canına okuyacağız bunların, kıyameti koparacağız' dedi. 28 Şubat'ta toplanacak MGK'nın, Türkiye tarihinin en önemli MGK'sı olacağını, Erbakan'la kavgaları olduğunu söyledi. Maç bitti gazeteye geldim, Derya Sazak'ı aradım. Biz Milliyet'te manşeti çektik. Yani 28 Şubat'ı Türk medyası benden öğrenmiştir.

- Güven Erkaya'nın ismini verdiniz mi?

Hayır, hiç bahsetmedim, o benim kaynağımdı. O yaz, Güven Erkaya emekliye ayrılacaktı. Ben de Bodrum'daydım. Güven Paşa'nın da Bodrum'da olduğunu öğrendim, görüştük. Evine gittim, masanın üzeri evrak dolu. Bir baktım 28 Şubat tutanakları. Konuşmalar, ne var ne yok hepsi çarşaf çarşaf önümde. Bu, Milliyet Gazetesi'nin yayıncılıkla tiraj aldığı olaydır.

- Kimse tepki vermedi mi?

Üç-dört gün sonra yazı dizisi devam ederken Başbakan Mesut Yılmaz aradı, 'Bu yazı dizisini kesin. Suç işliyorsun' dedi. Ben de 'Suç işliyorsam savcılar var' dedim. 'Sen galiba Başbakan'la konuştuğunun farkında değilsin. Senin hakkında dava çoktan açılacaktı da seninle beraber komutan hakkında da açılması gerekiyordu' dedi.

DOSTLUKLAR SIKINTILI DÖNEMLERDE BAŞLADI

- Tamam da, neden Güven Erkaya size veriyor bu belgeleri ya da Bakanlar Kurulu'na neden siz alınıyorsunuz?

12 Eylül'den sonra, Süleyman Demirel'i aradım, Bülent Ecevit'i aradım. Necmettin Erbakan'ı aradım, Alparslan Türkeş'i aradım. Bir defa değil, defalarca aradım. Hapisteydiler, hapisten çıktılar yine aradım. 'Sizin için yapabileceğim bir şey var mı?' diye sordum. Çok kişi bana bozuldu. 'Bunlardan bir köy, kasaba olmaz' diyorlardı. Bir insan köy, kasaba olur diye aranmaz. Düşmez kalkmaz bir Allah. Zor durumda bir insanı arayıp, 'Efendim sizin için yapabileceğim bir şey var mı?' diye sormak insanlık görevidir. Daha sonra o kişiler çıktılar, değişik devlet görevlerine geldiler. Dostluğumuz ilerleyerek devam etti. 'Yavuz Donat'ın Demirel'le arası iyi' diyorlar. İşte bu dostluklar, o sıkıntılı dönemlerde başladı.

- Peki, bugün Ergenekon'dan içeride yatanlarla aynı sıkıntılı dönemi paylaştınız mı?

Geçenlerde Doğu Perinçek'ten bir mektup geldi. Nereden kafasına takıldıysa bir-iki olay anlatıyor. O genç bir siyasetçi, miting yapıyorlar. Ben o yürüyüşü izliyorum. Gençlik anıları... Ben babası Sadık Perinçek'i tanırım. Yine referandum öncesi gezilerimizden birinde Kemaliye'ye gittik. Kemaliye'nin Apçağa Köyü Doğu Perinçek'in köyüdür. Sadık Perinçek Caddesi tabelasının resmini çektim. Bu resimleri bir zarfa koyup, Silivri'ye gönderdim. 'Köyünün sana selamı var, köyün seni özlemiş' diye yazdım. Balbay benim canımdır ciğerimdir. Bir de gidenlerle Mehmet Haberal'a selam gönderdim. Bizde emeği var.

- Süleyman Demirel de Zincirbozan'a gönderileceğini sizden öğrendi, değil mi?

12 Eylül dönemi. O dönemin dört yıldızlı, orgeneraline sordum. Dedim ki, 'Siz bu parti başkanlarını sürgüne göndermeyi düşünüyor musunuz?' O orgeneral, Birden sertleşti, 'Ne saçmalıyorsun?' dedi. Ben de 'Allahaısmarladık' dedim, kalktım. 'Bir dakika nereye kalkıyorsun' diye tepki gösterdi. Aradan bir hafta geçti, geçmedi. Arayan o. Telefonda 'Kar eden şirket kapanacak' diye bir şey söylüyor. 'Yanlış bir yeri aradınız herhalde, ben Yavuz Donat' dedim. 'Geçen gün de saçma sapan konuştun. Hem soru soruyorsun, hem cevabını dinlemiyorsun. Kar eden şirket kapanacak' diye tekrarladı. Demokrasiye dönüş kararı alınmış, partiler kurulmuş. Herkes akın akın Demirel'in arkasından gidiyor. Kar eden şirket o. Paşa'ya dedim ki, 'Büyük hissedara bir şey olacak mı?' 'Seyahate çıkacak' dedi. 'Pasaport gerekir mi?' diye sordum, 'Gerekmez' dedi. 'Nereye gider' dedim, 'Kendileri Çanakkale taraflarını sever' diyerek telefonu pat diye kapattı. Demirel'i aradım, her şeyi anlattım.
...