17 Eylül 2010 Cuma

Menderes artık rahat uyuyor / Mümtazer Türköne

Siyasal bilincimin derinlerinde beş yaşıma ait bir hatıra var. Demek 1961 yılının Eylül ayı imiş. Annemi ilk defa o gün içli içli ağlarken görmüştüm.

Telden yaptığım tekerleklerin ortasına yine bir tel geçirip sürmeye çalışırken, Başbakan'ın asılmasının, annemi bu kadar üzdüğüne göre korkunç bir şey olduğunu düşünüyordum. Bir çocuk, anasını ağlatanları affedebilir mi?

Evet korkunç bir felaketti. Türkiye'yi bu felakete mahkûm edenleri tarih önünde mahkûm edebilmek için tam 50 yılın geçmesi gerekti. Pazar günü yapılan referandumu, 30 yılın değil, tam elli yılın hesaplaşması olarak görmek gerekir. Bu halkın helâl oyları ile iktidara gelmiş bir başbakan, 38 subayın kurduğu çetenin elinde idam edildi. 38 eşkıyanın düzeni, tam elli yıl hükmünü yürüttü. Benim annem birçok ana gibi, 30 yıl önceki 12 Eylül'de de ağladı. Bugün ilerlemiş yaşında artık ağlamıyor.

"Darbeler kötüdür, ama 27 Mayıs darbesi hariç" diyen iki yüzlü ulusalcı-solcuların nesli artık tükeniyor. "27 Mayıs olmasaydı diğerleri olur muydu?" sorusunu bu nesli tükenmiş dinozorlara sormanın da artık fazla anlamı kalmadı. Kılıçdaroğlu'nun söylediği "Menderes bu ülkeye hizmet etmiş bir insan. Saygıdeğer bir kişi. Bir siyasal mahkemede yargılandı ve idam edildi." sözlerini, bu yarım asırlık tarihin son noktalarından biri olarak okumak gerekir. Ve söz verdiği gibi CHP lideri Menderes'in Vatan Caddesi'ndeki anıt-mezarını ziyaret ettiği gün, belki de bir dönemin kapanmış olduğunu düşüneceğiz. Belki ben de anamı ağlatanları affedeceğim.

Siyaset sembollerle yapılıyor. Adnan Menderes bu ülkede, bir türlü kendi ayakları üzerinde doğrulamayan demokrasinin sembolü. Onun üzerinde beyaz idam gömleği ve boynunda idam yaftası, darağacında sallanan hazin fotoğrafı halkı korkutmak ve demokrasiden caydırmak için hep gözümüze sokuldu. Devletin üzerine çökmüş eşkıya gürûhuna saygıda kusur eden politikacılara haddini bildirmek için hatırlatıldı. İşte bu yüzden Menderes'in hatırasına tazim, eşkıya takımının devletten tasfiyesi, halkın iradesinin hükmünü icra etmesi olarak yorumlanmalı. Başbakan Tayyip Erdoğan'ın Menderes'in ailesini ve idam yıldönümünde mezarını ziyaret jesti, hatta Kılıçdaroğlu'nun yukarıdaki saygı ifadelerini kullanmaya vesile olması bugün geldiğimiz yerin adeta özeti.

Rahmetli Özal, devlet töreni ile Menderes ve iki arkadaşının mezarını naklettiği zaman, tarih değişmişti. Ondan sonra gelenler, tarihin çarklarının geri dönmesine engel olamadılar. Şimdi gecikmeli de olsa hüküm icra ediliyor. 2007 yılında 28 Nisan e-muhtırasını hükümet, sahibine iade ederek, tekrarlanan rezalete izin vermedi. Üç yıl sonra 12 Eylül Referandumu eşkıyalık düzenini tarihe gömmüş oldu. Başbakan, Türkiye'yi tam on yıl yönetmiş olan Demokrat Parti'nin başbakanı Adnan Menderes'in kabrini ziyaret ederek, pazar günü sandıktan çıkan sonucu onun hatırasına adamış oluyor. Semboller tam yerli yerine oturuyor.

Artık Türkiye'nin 27 Mayıs 1960'ta hasarı tam elli yıl süren bir kazanın kurbanı olduğu tescil ediliyor. 50 yıl önce yeniçeri bozuntuları bir eşkıya düzeni kurmasaydı, bugün Türkiye kim bilir ne kadar ileri bir ülke olurdu? Şimdi bu defteri kapatmanın zamanı. Kılıçdaroğlu CHP adına bu defteri kapatmaya hazır olduğunu söylemiş oluyor.

Demokrasi bizim elimize sihirli bir değnek veriyor. Dokunduğu her şeyi geliştiriyor, daha insanî ve daha ileri kılıyor. Ancak bu değneği sürekli olarak kullanmak gerekiyor. "Referandum sadece 26 anayasa maddesinin oylandığı bir halk oylamasından ibaret değil" demiştim. Halka gittiğiniz zaman her şey doğru istikametini bulmaya başlar. Demokrasi son referandum ile derinlik ve zenginlik kazandı. Bu sihirli değneğin değmesi gereken, yani düzeltilmesi gereken birçok sorunumuz var.

Önümüzde yine halkın bütün ihtişamı ile hükmünü vereceği, her politik figüre ve kurala ince ayar çekeceği bir genel seçim duruyor. Demek ki ilerlemeye devam edeceğiz.

Adnan Menderes'i rahmetle ve şükranla anıyoruz..