9 Mart 2012 Cuma

Madem Balyoz rutindi, neden başka örneği yok? / Büşra Erdal

İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi'nde 15 ay önce başlayan 365 sanıklı Balyoz davasında 83 duruşma geride kaldı.
Savunmalar ve tanık ifadeleri alınırken, delil değerlendirme kısmına geçildi. Savcının esas hakkındaki mütalaasının ardından dava sonuçlandırılacak. Yargılama sürecinde en dikkat çekici gelişme Balyoz'un rutin bir seminer olmadığının anlaşılmasıydı. Eski Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt'ın tanık olarak verdiği ifadeler de bunu teyit etti. Askerlik hayatı boyunca 2003'teki Balyoz gibi bir seminer görmediğini belirten Büyükanıt, plan seminerlerinin 1999'da yasaklandığının da altını çizdi. 
 Balyoz davasında sanık ve tanık ifadeleri tamamlandı, delillerin değerlendirilmesine geçildi. Bugüne kadar gelen süreçte şu net olarak anlaşıldı ki, Balyoz planı, masum ve rutin bir harp oyunu değil. Dönemin 1. Ordu Komutanı emekli Orgeneral Çetin Doğan başta olmak üzere sanıklar, savunmalarında seminerin Egemen Planı olduğunu iddia etti. Onlara göre harp oyunu oynanmıştı. Bazı sanıklar da, 'iç tehdidin' konuşulmadığını ileri sürdü. Ancak hem seminer ses kayıtlarında, hem de gözlemci raporunda hemen her aşamada 'iç tehdit' başlığı altında konuların konuşulduğu ortaya çıktı. Bu da söz konusu seminerde, örtülü olarak darbe planı görüşüldüğü iddiasını doğruluyor.
2002-2003 yılının Genelkurmay 2. Başkanı Yaşar Büyükanıt, dönemin Daire Başkanı Orgeneral Bekir Kalyoncu ve yine dönemin Kara Kuvvetleri Kurmay Başkanı İlker Başbuğ'un 'tanık olarak verdikleri ifadeler de önemli. Bu tanıkların 'plan seminerinde gerçek isimler konuşulmaz', 'gözlemci raporunu imzaladım ama bu içeriğini onayladım anlamına gelmez' açıklamaları savcıların iddialarını destekliyor. Büyükanıt'ın, yasada olmamasına rağmen gözlemci raporunu hukukçulara incelettirdiğini söylemesi de dikkat çekici. Akıllara, 'Eğer normal bir plan semineri ise neden hukukçulara inceletme gereği duyuldu?' sorusunu getirdi. Çetin Doğan'ın, Büyükanıt'a yönelttiği, "Dış tehditle mücadele ederken bir taraftan da iç tehdidi kontrol etmek gerekmez mi?" sorusu da, seminerde 'iç tehdit'in konuşulduğunun kanıtı gibi. Ayrıca, seminerde imam hatip lisesi müdürleri, belediye başkanları gibi gerçek isimlerin neden kullanıldığı hiçbir sanık tarafından açıklanamadı. 

Sanıklar, dört bir yandan bilirkişi bulma, dosyadaki delilleri tek tek irdeleme, en ufak yazışma hatasını kullanarak kamuoyu oluşturma yoluna gitti. Balyoz seminerinin benzeri olan başka bir semineri örnek gösterip, kendilerine çok iyi bir savunma sağlayabilirlerdi. Madem her şey rutindi, TSK bünyesinde benzer bir seminer kayıt ve harp oyunu yok muydu? Bunun neden yapılmadığını Büyükanıt'ın açıklamalarından anlıyoruz. Gözlemci raporunda imzası olan Büyükanıt, bir sanık avukatının, "Olasılığı En Yüksek Tehlikeli Senaryo' gibi bir planın seminer icrasını gördünüz mü?" şeklindeki sorusuna, "Hayır." karşılığını verdi. Askerlik hayatı boyunca birçok sıkıyönetim ve harp oyunu seminerlerine katıldığını belirten Büyükanıt'ın, Balyoz semineri gibi bir seminer görmediğini söylemesi de oldukça önemli. Bu da, sanıkların neden Balyoz seminerinin bir benzerini savunma olarak sunamadıklarını gösteriyor. 

1. ORDU, MECLİS'İN GÖREVİNİ ÜSTLENEMEZ
İddianame ilk açıklandığında, başta Çetin Doğan olmak üzere Balyoz sanık ve avukatları, 'Milli Mutabakat Hükümeti'nin ekonomi programının Haydar Baş'ın 2005 yılındaki açıklamalarından alındığını iddia etti. Ama ilerleyen günlerde görüldü ki, aslında 'Milli Mutabakat Hükümeti' tanımı hem Balyoz seminerinde hem de 1. Ordu gözlemci raporunda yer alıyor. Ayrıntılı çalışmalar yapan sanıkların, Milli Mutabakat Hükümeti programı oluşturması da çok zor olmasa gerek. Bu konuda duruşma savcısı Savaş Kırbaş'ın Büyükanıt'a sorduğu soruya aldığı cevap önemli. Savcının, "Milli Mutabakat Hükümeti'ni kurmak 1. Ordu Komutanlığı'nın görevi midir?" sorusuna Büyükanıt, "Meclis'in görevini 1. Ordu yüklenemez. Böyle bir görev değişimi eşyanın tabiatına aykırı." karşılığını vererek, Milli Mutabakat Hükümeti kurulmasının plan seminerinde olmaması gerektiğine işaret ediyor. 

Sanıklar, Balyoz CD'lerindeki yazışma hataları sık sık savunmalarda eleştiri konusu yaptı. Ama son olarak eski Genelkurmay başkanlarının imzası olan ve doğruluğu yönünde hiçbir şüphe bulunmayan 'gözlemci raporu'nda ilginç anlatım bozuklukları ve harf hataları var. Hakim, bu yanlışlıkları duruşmada dile getirdi. Hem Büyükanıt hem de gözlemci raporunda parafı bulunan dönemin Daire Başkanı Korgeneral Köksal Karabay, imla hataları ve anlatım bozuklukları olduğunu doğruladı. Dolayısıyla, askerlerin darbe planının parçası ya da rutin günlük işleyişinde hazırlanan tüm belgeler hatasız, yanlışsız değil. 

Cunta faaliyetleri 2003'te bitmiyor, planlar zaman içinde güncellenmiş
 
Balyoz davası ciddi bir seyirde devam ediyor. Çetin Doğan'ın, Balyoz seminerinin tarihinin Genelkurmay Başkanlığı'nın katılmayacağı anlaşılınca 4-6 Mart iken, birden 5-7 Mart 2003 olarak değiştirmesi, emekli Korgeneral Süha Tanyeri'nin ajandasındaki el yazısı seminer notları, seminer gözlemcilerinin duruşmada sessiz kalması ve sorulara genel olarak "Hatırlamıyoruz." şeklinde cevap vermesi sanıklar açısından hiç de iç açıcı değil. CD'lerdeki bazı el konulacak hastane ve ilaç şirketlerinin 2003 yılından sonra yapılan isim değişikliği ile yer aldığını söyleyerek bütün davayı da bu açıdan temelsiz bırakmaya gayret ediyorlar. Sanıklar aleyhine deliller o kadar fazla ki, bu aşamada bu teknik durum tek başına davayı temelsiz bırakması mümkün değil. Mahkeme, delilleri değerlendirirken bu durumu da tekrar gözden geçirecektir. Ayrıca ortaya çıkan deliller, iddia edilen Balyoz cuntasının 2003 yılında sona ermediğini, sonraki yıllarda da devam ettiğini gösteriyor. Gölcük Donanma Komutanlığı'nda ele geçirilen 5 No'lu hard diskteki dokümanlar, Balyoz belgelerinin zaman içinde güncellendiğini işaret ediyor. Bunu tespit etmek de bu aşamada mahkemenin işi.