24 Şubat 2011 Perşembe

Yarım kalan darbe ve toplu mezarlar / Ergun Babahan

 
İslam alemindeki devrim rüzgarı, medyamızın Doğu Anadolu’daki insan haklarına ilgisizliğine eklenince Tabipler Birliği’nin açıklaması gürültüye gitti.

TTB şu açıklamayı yaptı:

‘Şu ana kadar 1.469 kişiye ait kemiklerin bulunduğu 114 toplu mezar tespit edilmiştir. Açılan 26 toplu mezarda 171 kişinin kemiklerine rastlandığı bildirilmekle birlikte olayın gerçek boyutları çok daha büyüktür. Hakkari’den Tunceli’ye kadar çok geniş bir coğrafyada yüzlerce toplu mezarda gömülü kimliği belirsiz binlerce ceset sözkonusudur.’

Tüyler ürperten bu açıklama trafik kazası haberi kadar itibar görmedi.

Ergenekon, Balyoz davalarını küçümsemeye çalışanlar, ‘Bunları bırak 28 Şubat’a, 12 Eylül’e bak’ diyenler bu ölüm tarlalarını görmezden gelecek elbette.

Çünkü onların işlevi bu.

Devlet adına işlenen suçlara destek olmak, örtbas edilmesine yardımcı olmak, sonunda da ilçesinde vergi rekortmeni olmakla övünmek.

Ermeni soykırımı meselesinde de, Hrant Dink cinayetinde de davranışları aynı oldu.

Bundan sonra da aynı olacak.

Vatan ve vergi rekortmenliği sözkonusuysa, binlerce Kürdün yargısız infazı teferruattır ne de olsa.

Türkiye yakın tarihiyle yüzleşmek zorunda, onlara rağmen.

Ergenekon’u, Balyoz’u, JİTEM’i görmezden gelenlere ragmen olacak bu.

Güneydoğu’da cinayetin failleri belli.

Bölgede askerin tam egemen olduğu, hukukun yok sayıldığı dönemin sonucu ortaya çıktı bu ölüm tarlaları.

Silahlı Kuvvetler geçmişte ‘JİTEM yok’ diyerek, bugün darbe zanlılarını cezaevinde ziyaret ederek sahip çıkıyor bu işlerin faillerine.

Medyaya yerleştirdikleri candaşları da sahip çıkıyor.

Önce bu ölüm tarlalarının hesabını sorun bakalım.