28 Şubat 2011 Pazartesi

Anıtkabir’e gidiyorum, elimde renkli bezler, iki şeker / Esra Uçar


Yok, o türbeydi ekmekle şekerle gidilen... karıştırdım. Sanırım hanımefendiler de karıştırdı...
Vallahi insanımızın bu halleri bir hoştur hakikaten, kiminin altında yılların alışkanlıkları yatar, kimi bıçak kemiğe dayanınca, son çare, ruhani ipe sarılmadır. İpe sapa gelmez lafı da pek uyar bazı durumlara bu hallere...
Yatırları, türbeleri bilirdik bu tip ‘acil yardım’ çağrılarında ama bu seferki seçim ilginç oldu... Anıtkabir yakında türbeye dönerse, sabahları mozole etrafında bez parçaları, şekerler, ekmekler, oyuncak bebek pusetleri, evler, arabalar görürseniz şaşmayın. Müthiş bir ironi olur bu ‘dinci’ hareketi başlatanların paşa eşleri olması!Sarındılar kürklerine, çıktılar Ata’mızın huzuruna. Ata’mız zaten kadın dırdırından kaçmış kısa yaşamında, ‘şuracıkta rahat verin bari’ dediğini duyar gibiyim... ‘Çok kibardır, demez’ diyorsanız daha neler ‘demez’ dediler o’nun için...
Herşey bir yana korkum o ki, bu Atatürk sığınmaları, siperleri, yavaş yavaş ters tepecek ve halkı soğutmaya, uzaklaştırmaya başlayacaklar. Bugün bir suç işlemek istiyorsanız, gazetelere, mahkemelere düştüğünüzde bas bas bağırıp kendinizi pürü pak göstermek, suçu ‘ötekilere’ atmak istiyorsanız, içinde Atatürk, cumhuriyet adları geçen bir dernek ya da site kurun tamamdır, kazara birisi bir şey desin, ‘Atatürk düşmanları, rejim düşmanları’ diye koparırsınız yaygarayı... Sonra da tarafınıza çekemediklerinize ‘aptal’ der, büyük ihtimalle de kıs kıs gülersiniz asıl kendi arkanızdakilere...

Atatürk’ün vasiyeti neden saklanıyor?
Bir daha Anıtkabir’e kadar zahmet etmeden önce hanımefendiler, bir sorsunlar eşlerine ‘Atatürk’ün vasiyeti neden saklanıyor?’ diye... Sonra bizi de aydınlatsınlar. Bu aydınlanmayı beklemeyelim, gözlerimiz kamaştı zaten diyorsanız Serdar Turgut’un yazısını okuyun birkaç gün önceki... Kendisini eleştirmiştim bu köşeden, usturupsuz bulduğum yazıları ile ilgili ama bu sefer elini sıkabilirim. Çok önemli bu konuda dobra dobra yazabilmiş.
Ata’nın öngörüleri de, sözleri de özellikle Ortadoğu’nun içinde bulunduğu bu günlerde yepyeni bir eksene kayan tüm dünyada artık çok daha fazla gündeme gelecek, kilitler kırılacak, kapalı defterler yakında açılacak. İnternet sitelerinden Anıtkabir’e uzanan ‘şikayet yolları’ boşalacak, ezberle büyümüş, interneti araştırmak değil sohbet için kullanan yeni nesil derin bir nefes alacak. Derin ve sakin...
Bu ülkede Atatürk’ü anlamamış, anladıysa da anladığını beğenmemiş, çıkarlarına uyduramamış bir kitle var. Ve Ata’nın fikirlerini, söylemlerini yeri geldiğinde kesip biçen, yeri geldiğinde kilit altına alan isimler, kurumlar... Ve bir de ezberle büyüyenler, büyütenler... Türkiye, kendini sevmeyen, korumayan, türlü tahriklere kapılıp, türlü oyunlara gelip birbirini yemekten önüne bakamayan halkına rağmen büyüyor. Saçma konuşmaları, rejim tehlikesi adı altındaki kışkıştmaları, elalemin çıkarları uğruna kardeş kardeşe düşmanlıkları, yobazlığı da darbe planlamayı da bir kenara bırakıp, önümüze bakmanın, birlik beraberlik adımları atmanın, dünya haritasında koskoca, kültürel değerleriyle, ekonomisiyle çok kıymetli bir bölgede değer kazanmanın yolunu açalım. Bakın o zaman hangi birlikler, hangi ülkeler bizim kapımızda...