23 Şubat 2011 Çarşamba

Hasdal'ın kararttığı değerler / Gültekin Avcı

Orgeneraller, Hasdal Askeri Cezaevi ziyaretini yapmamalıydı, yapamamalıydı.
Genelkurmay'da taassup devam ediyor.
Polis modern ve profesyonel dönüşümünü tamamladı.
Ama postmodern darbenin aktörü, modern tavırlar bile göstermiyor. Postmodern çağın askeri için sadece üniforma yeterli değil.

Düşünsel dinamikler itibarıyla 27 Mayıs 1960 darbesinden bugünün Genelkurmay'ına esaslı bir değişim yok.
Hâlâ soğuk savaş refleksleri, hâlâ sivil üstü ima ve inisiyatifler.
Her tutuklamada komuta kademesiyle dikkat celbedici toplantılar yapan veya başbakana koşup medyanın tansiyonunu yükselten generallerin demokrasi ve hukuk bilinci yoktur.
Demokrasiye bağlılık sözle değil hal diliyle gösterilir.

İlker Başbuğ, korgenerale TSK adına Ergenekon tutuklu ziyareti yaptırdı diyorduk.
Bu sefer inanılmaz bir şekilde Org. Koşaner ve komuta kademesi toplu bir şekilde Hasdal'a indi.
"Efendim insaf edin tutuklu olanlar silah arkadaşları büyütülmemeli" denemez.
Emniyet Genel Müdürü, tutuklanan Emniyet Genel Müdür Yardımcıları'nı neden ziyaret etmedi?

Emniyetin komuta kademesi tutuklanmıştı.
Üstelik tutuklanan Em. Gn. Md. Yardımcıları'nın suçu Hasdal'dakiler gibi ağırlaştırılmış müebbet hapsi gerektirecek vahamette suçlar da değil.
Ayrıca tutuklanan emniyet mensupları için özel şartlarla donatılmış bir Hasdal yok. "Aman iyi davranın, moralleri bozulmasın" tarzında kayırılacakları bir ortam yok.

Hepsi sivil cezaevlerine konuyorlar.
Askeri mevzuata göre, tutuklanan veya mahkûm olan muvazzaf unsurlar askeri cezaevlerine konuyorlar. Hangi suç olursa olsun.
Anayasal eşitlik prensibi nerede kaldı?

Sivil mahkemenin tutukladığı muvazzafların da sivil cezaevlerine konulması gerekiyor. Mevzuat değişikliği yapılmalı.
Zira suç da askeri bir suç değil.

Askeri cezaevleri sivil cumhuriyet savcılarının kontrolünde değil.
Ordular siyasal ve ideolojik refleksler gösterdikçe, halk desteğini kaybederler ve toplumdan koparlar.
TSK sadece bir ideolojik kampın hayat garantörü ve silahlı gücü imajı vermemeli.
Bugünün askerini geçen asırların 'savaşçı'sından ayıran esas nokta profesyonelliktir.
Profesyonel asker insanlara, ülkesine, milletine hissi veya ideolojik hassasiyetle bakmaz.

Duygusal ve ideolojik refleksler gösteren bir askeri bürokrasi, devletin apolitik enstrümanı olma konumunu kaybeder.
Böyle bir panoramada silahlı kuvvetlerden değil, silahlı siyasetten bahsetmek gerekir.
Türkiye ve dünya kamuoyunun yakından takip ettiği Ergenekon ve Balyoz gibi davalarda bürokratik aygıtlardan zirvede bir itina beklenir.
Sükûnet ve etkisizlik içinde bulunması gereken birinci konum Genelkurmay'dır.

Zira bu bürokrasi içinden pek çok emekli ve muvazzaf unsurun soruşturulması, tutuklanması ve yargılanması söz konusudur.
Ve geçmişten bugüne darbe suçunu işleyenler sadece bu yapı içinden çıkmıştır.
Genelkurmay Başkanı'nın komuta kademesiyle darbe tutuklularını ziyareti, bu minvalde yürütülen soruşturma ve yargılamaları kasvete boğar.

TSK'nın halk nezdindeki itibarını erozyona uğratır. Adalet duygusunu karartır.
Yargıya ve kamuoyuna ciddi bir psikolojik harekâttır yapılan ziyaret.
Her hal ve tavrının kamuoyunda nasıl algılanacağı konusunda kılı kırk yaran Genelkurmay, komuta kademesinin Hasdal'daki görünümünün nasıl yorumlanacağını iyi bilmektedir.

ABD'nin meşhur başkanlarından Woodrow Wilson 1915'te Savunma Bakanı Henry Breckinridge'i acil olarak Beyaz Saray'a çağırmıştı.
Başkan Wilson elindeki Baltimore Sun gazetesini sallayarak savunma bakanını sert bir şekilde azarlıyordu.
Gazete Genelkurmay Başkanlığı'nın, Almanlar'la savaşa hazırlandığı haberini vermişti.
Savunma Bakanı konudan haberi olmadığını söyleyince Wilson, "Derhal araştır eğer bu doğruysa, Genelkurmay'daki bütün yetkilileri derhal görevden al ve sen de Washington'u terk et" emrini verdi.

ABD'de sivil yönetim kendi inisiyatif ve egemenlikleriyle hareket eden generallere asla müsamaha göstermedi.
Olayın yılı 1915'ti. Biz 2011'deyiz.