24 Şubat 2011 Perşembe

Orduların şansı var mı? / Ardan Zentürk


Türkiye’nin, geçmişte yapıldığı ileri sürülen bazı askeri darbe planlarını tartıştığı, hatta, ordusunun generallerinin yüzde 10’unu bu tür iddialar üzerine cezaevine koyduğu bir dönemde, dünyanın, Arap ayaklanmalarına gösterdiği tepki önemli.
Yaşanılanlar, iki gerçeği ortaya koydu:
1. Ülkelerin hiçbirinin artık “iç işleri” gibi bir kavramı yoktur, her iş herkesi ilgilendirmektedir.
2. Dünyanın hiçbir ordusu, halkına karşı ateş açamaz, kötü davranamaz ve tabii ki darbe yapamaz.
Birleşmiş Milletler, ilk kez
Önce, hafızamızı tazeleyelim: Tunus’ta halk ayaklandı, diktatör direnir gibi oldu, ordu, anında halkın yanına geçti, durum normale döndü, diktatör kaçtı. Mısır’da ordu, halka ateş açmayacağını daha birinci gün ilan etti, Mübarek istifa etti, halk ve dünya kamuoyu Mısır ordusuna demokrasiye istikrarlı geçiş için 6 aylık siyasi kredi açtı, ülkede her şey normalleşti. Kaddafi elindeki silahlı kuvvetleri halka karşı kullandı,Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi acil toplantıya çağrıldı!..
Libya’daki yönetimin sivil halka karşı geliştirdiği “kıyım politikası” karşısındaBirleşmiş Milletler’in bu kadar hızlı hareket etmesi, hatta, ülke üzerinde tüm uçuşların yasaklanmasına dönük bir girişimi başlatması tarihi önemdedir.
Artık bir ordu, kendi toprakları üzerinde sivillere bomba yağdırma şansına sahip değildir.
“Küresel sistem” orduları kontrol altına almıştır.
Türkiye açısından önemli
Demek, 12 Eylül’ün ünlü paşası Haydar Saltık, bundan bir-kaç yıl önce, bana, “artık darbe yapılamaz” derken bu tür gelişmeleri gören bir beyin kimyasına sahipti...
Diktatörlerin emrindeki ordularını kendilerini yıkmaya çalışan kitlelere karşı kullanamadıkları bir dünyada, seçimle işbaşına gelmiş sivil hükümetleri devirmenin “imkansızlığını” gören bir açıklamaydı o... Önemsememin nedeni, 12 Eylül gibi dört başı mamur bir darbeyi hazırlayıp, sonuca ulaştıran bir komutandan gelmesiydi...
Haydar Saltık’ın ifade ettiği bu gerçeği, günümüz Türk Silahlı Kuvvetleri kurmayları görmüyorlar mı...Görüyorlar kuşkusuz...
Darbe yapmaya kalkan bir ordunun dünyada fişinin çekileceğini bilmiyorlar mı, biliyorlar... Zaten, hukuk adamlarının bugüne kadar bize söyledikleri bir dönem bazı“kıpırdanmaların” olduğu (iddia) fakat disiplinin galip geldiği (yaşanılan gerçek) yönünde...
Çağdaş dünya kurumları ile işbirliği içinde bir NATO ordusundan da bu beklenir zaten...
Kürdistan’daki hareket ve BDP
Belli ki, Kaddafi tarihin çöp tenekesine doğru yol alıyor... Halkına katliam yapan hiçbir lider varlığını koruyamaz...Benim gözüm ise, Irak’ın kuzeyinde... Kürdistan’da gençler sokakta... Barzani’ye bağlı peşmergeler tarafından öldürülüyorlar...
Kürt gençlerinin bir tek arzusu var: Yolsuzluğun olmadığı, şeffaf ve demokratik bir ülkede yaşamak!..
Kürt halkı, bu talebini son seçimlerde Goran (Değişim) hareketini Kürt meclisine güçlü bir şekilde sokarak göstermişti zaten. Şimdi, Barzani-Talabani ikilisinin bölgede kurdukları aşiret ilişkilerine dayalı diktatörlük yapılanmasının yıkılmasını ve normal bir ülkede yaşamak istediklerini ilan ediyorlar. Cevap geldi: Mermi!..
Goran’ın pek çok binası bilinmeyen kişilerce yakıldı, yeni kurulmuş liberal bir TV istasyonu da yıkımdan nasibini aldı.
Bu konuda bakın ne demişiz...
“Bu süreç, sadece, diktatör ve kralları değil, demokrasiyi dışlayan bütün hareketleri de hedef alacak. Gazze’deki Hamas veya Batı Şeria’daki El-Fetih yönetimleri, Irak’ın kuzeyindeki Mesut Barzani yönetimi, Lübnan’ın kaderine damga vuran Hizbullah, Afganistan’daki Taliban... Diktatörlerin yıkıldıkları bir dünyada, radikal siyasetin işlemediğini, demokrasi talebinin kendi kapılarına da geldiğini görecekler.”  (3 Şubat 2011-STAR-Ordu başlıklı yazı)
Bizi çok yakından ilgilendiren bir bölgede son durum budur... Nedense, BDP’lilerden bu konuda “çıt” yok... Onların demokratlık raconu galiba bir tek TSK’ya işliyor, peşmergede susuyor...