Bir 'fuhuş çetesi' ihbarı ile başlayan operasyon belki de Türk Silahlı Kuvvetler tarihinin 'en büyük casusluk davalarından' birine döndü.
4 Ağustos 2010’da emniyete bir ‘fuhuş çetesi ihbarı’ gelir.
Polis hemen harekete geçer.
Dinleme ve takip sonucu TSK mensubu İbrahim Sezer ve Zeki Metsen’in çeteden sık sık kadın temin ettiği anlaşılır.
Bunun üzerine Sezer ve Metsen yakın takibe alınır…
Kadın pazarlamaktan şantaja ilişkiler ağı çorap gibi sökülür…
Fakat asıl dehşet verici tablo emekli Albay İbrahim Sezer ve Zeki Metsen’in ofis ve evleri-ne yapılan baskın sonucunda ortaya çıkar.
Çünkü baskın sırasında hem üst düzey komutanların özel hayatına hem de en stratejik askeri birimlere dair birçok ‘gizli çekim’ ve yaklaşık 165 bin belge ele geçirilir.
***
Savcılık ilk iş ele geçen bilgi ve belgeleri Genelkurmay’a sorar…
Genelkurmay Başkanlığı hızla soruşturma başlatır.
Sonuç?
İddianameye göre bir ‘fuhuş çetesi’ ihbarı ile başlayan operasyon belki de Türk Silahlı Kuvvetler tarihinin ‘en büyük casusluk davalarından’ birine dönüşür…
Çünkü Genelkurmay, savcılığa verdiği cevapta ele geçen belgelerin ‘devlet sırrı’ kapsamına giren çok gizli belgeler olduğunu söylüyor…
Öyle ki davaya bakan hâkimler bile özel gözetim olmadan belgeleri göremiyor.
Bu yüzden tüm bilgi ve belgeler adli emanette.
***
Birçok üst düzey komutanın müşteki, şüpheli, zanlı ve tutuklu sıfatıyla adının karıştığı askeri soruşturma devam ederken dün 11. Ağır Ceza Mahkemesi ‘Askeri Casusluk ve Şantaj Soruşturması’ iddia-namesini kabul etti.
250 sayfalık iddianameyi hızlıca okudum; tek kelimeyle dehşet verici…
Fuhuş, şantaj ve çete kısmını bir kenara bırakıyorum…
İddianameden çıkan asıl önemli sonuç şu:
“Genelkurmay’a ait 165 bin gizli belge ve görüntü casusların eline geçmiş.”
Ne tür belgeler bunlar?
Sadece kozmik odada olması gereken devletin güvenliğine dair yazışmalar.
Gizli askeri tesisler, savaş gemileri ve denizaltılar gibi son derece ‘gizli’ yerlerin gizlice çekilmiş video görüntüleri. TÜBİTAK’a ait çok sayıda gizlilik dereceli projeler.
Genelkurmay’a göre…
Yabancı bir devletin eline geçmesi durumunda yabancı devlete yarar sağlayacak belge ve bilgiler…
Fotoğraf ve görüntüler düzenlenebilecek saldırı ve sabotajlara yönelik bir keşif bilgisi sağlayacak nitelikte…
Açıklanmaları halinde güvenlik güçlerimizin terör örgütüne karşı verdikleri mücadelede zafiyet yaratır…
***
Savcılık iddianameyi kabul edince Ankara Temsilcimiz Murat Yetkin’i aradım.
“İddianameye göre 165 bin belge casusların eline geçmiş” dediğimde hiç şaşırmadı…
Çünkü Ergenekon davası kapsamında askerin yargı ve siyasete müdahalesini gösteren bazı önemli belgeler basına yansıyınca Murat, 21 Haziran 2008’de ‘Genelkurmay kevgire dönmüş’ başlıklı çok yerinde bir yazı yazmıştı.
Hemen o satırları hatırlattı:
“Genelkurmay adeta kevgire dönmüş görüntü veriyor. İnsanın aklına, neticede ülke içi gelişmelere ait bu belgeler bu kadar kolay dışarı çıktığına göre, acaba ülke güvenliğine, terörizmle mücadeleye, hassas istihbarat üzerine belgelerin de bu kadar kolaylıkla çıkıp çıkmadığı sorusu, bu belgelerin rakip ülkelerin, örgütlerin eline geçip geçmediği sorusu takılıyor. Genelkurmay harekât ve istihbarat başkanlıklarının, hangi sivil toplum örgütüyle nasıl ilişki kurulacağından çok, bina güvenliğine sahip çıkmaya çalışmalarında ülke çıkarı açısından yarar var.”
Arkasından ekledi…
“Bu dava Kemalizm’den değil hedonizmden…”
Haksız mı?