BUNU YAZMAK GEREK
Hiç bakmadığım, bakmak bile istemediğim bir gazete var.
Akit adlı bu gazete İslam dinini alabildiğine sömürdüğü gibi sık sık çok ayıp karalama kampanyalarına, kişilerin onurlarını zedelemeye, hedef göstermeye de kalkışıyor.
İnternette dolaşan bir yazı benim posta kutuma da düşünce, bu gazetenin hakkımda hazırladığını anladığım çok ayıp bir komplosunu da öğrenmiş oldum.
Gazetenin yazarlarından Yener Dönmez tamamen beni konu ve hedef alan bir yazı yazmış. Açıkçası okurken hayretler içinde kaldığım gibi “nasıl bir oyun hazırlandığını” da kanım donarak hissettim.
Bu yazar benim geçen hafta Donanma Komutanlığı’nda yer döşemelerinin altında belgeler bulunmasından sonra “ordunun hiçbir açıklama yapmamasını eleştiren” yazımı konu alarak başlamış yazısına.
Hemen ertesinde Genelkurmay’dan yapılan açıklamayı da benim bu yazıma bağlamış. Genelkurmay’ın bu açıklamayı benim yazım üzerine yaptığını pek sanmıyorum, yine de eleştirilerin askeri rahatsız ettiğini anlamamak mümkün değil.
Ama Akit yazarının asıl bombası ondan sonra geliyor. Bu yazımdan birkaç gün sonra yazdığım “Genelkurmay’dan sürpriz hazırlığı” başlıklı yazıma atıfta bulunan Akit yazarı “Genelkurmay Başkanlığı İletişim Daire Başkanı Tuğgeneral Tayyar Süngü’nün beni aradığını” ve benim de söz konusu yazıyı bu nedenle yazdığımı ileri sürerek karargâhta “Can Ataklı’nın Genelkurmay aleyhinde yazdığı yazıyı bakın iki gün içinde nasıl ikna edip değiştirttik” denildiğini ileri sürüyor.
Tayyar Süngü’yü tanımam, görüştüğüm doğrudur, ama 20 saniye kadar süren bir konuşmaydı bu ve general “Genelkurmay sitesine Donanma Komutanlığı’nda bulunan belgelerle ilgili bir açıklama kondu. Lütfen okuyun. Bu arada eleştirilerinizin dozunun çok ağır olduğunu ve bizleri çok üzdüğünü de söylemek isterim” dedi. Hepsi bu, ben soru bile sormadım.
Daha sonra aynı generalin bu açıklamayı haber vermek üzere pek çok yazarı aradığını da bazı köşe yazılarından anladım.
Akit yazarı, bununla yetinmemiş, işi bir komplo teorisine dökerek Genelkurmay’ın bundan sonra benim üzerimden Balyoz belgelerini çürütecek bazı açıklamalar yapacağını ileri sürmüş.
Kendini alamamış, daha da ileri gitmiş ve Genelkurmay karargâhına giderek brifing aldığımı da yazmış. Üstelik her nasılsa konuştuğumu iddia ettiği iki generalin de adını vermiş.
Açıklayayım; bugüne kadar ne karargâha gittim, ne generallerle konuştum, ne de telefonla bilgi aldım.
Ama adamın biri çıkıp, üstelik benim artık cevap vermekten bıktığım, akıl, zekâ, izan, vicdan, ahlak ve namustan nasibini almamış dar kafalıların ısrarla gündeme getirdiği bir konuyu da okuruna hatırlatarak güya beni iyice karalamaya çalışıyor.
Anladığım kadarıyla alçak bir komplo ile karşı karşıyayım.
İki açıdan: Birincisi, sanıyorum bu kişi Ergenekon savcılarına “bakın bu adam askerle işbirliği içinde, gereğini yapın” demek istiyor.
İkincisi, ortaya çıkan “sehven” skandallarıyla tehlikeye giren darbe iddialarına karşı gelecek yeni açıklamaların önü bu yolla kesilmek isteniyor.
Bazen gazeteci olarak bu tiplerle birlikte anılmaktan gerçekten hicap duyuyorum; içim eziliyor, ruhum daralıyor, nefret ediyorum.