12 Mart 2012 Pazartesi

12 Mart ve darbeler / Abdülkadir Selvi


Islak bir gündü. Buca Askeri Cezaevi aracı, çiseleyen yağmur altında sıkıyönetim mahkemesine doğru ilerliyordu.
Selçuk Özdağ yanındaki Halil Esendağ'a döndü, "Nasıl bir günde asılmak istersin" diye sordu.
Başını dışarı çevirip gözlerini bir noktaya doğru sabitleyip, "Yağmur çiselerken asılmak isterim" dedi.
Hayatta hiçbir isteği gerçekleşmemişti ama idam sehpasında bu arzusu yerine geldi.
Ülkücü Halil Esendağ yağmurlu bir hava asıldı, sehpadan indirilirken üstüne ince bir yağmur çiseliyordu.
Benim için darbe bu. 5 Mayıs'ı 6 Mayıs'a bağlayan gece saat 01.20'ydi.
Bahar gelmişti memleketin dağlarına.
Tomurcuğa durmuş ağaçlar çiçeğe dönmüş, tatlı bir esintisi kaplamıştı ortalığı.
Ama o baharı göremeyecekti.
"İskemleyi kendim tekmeleyeceğim kimse dokunmasın" dedi Deniz Gezmiş. Taburenin üstüne çıkarıldı, elleri zangır zangır titreyen iki cellat ipi boğazına geçirdi, az sonra celladın biri bacağından tutup iskemleyi çekti. Gıcırtıyla birlikte küt diye bir ses duyuldu. Deniz Gezmiş'in ayakları masanın üstüne düştü. Boyu uzun, masa yüksek gelmişti. Tam 52 dakika sehpada can vermesini beklediler.
12 Mart müdahalesi işte bu.

İnfazlar sabaha karşı yapılıyordu.
Ancak Menderes'i saat 13.21'de götürdüler sehpaya.
İdam öncesinde, "İstirham ediyorum, yapmayın" demesine rağmen, "Prostat" muayenesi yaptılar. Boynuna geçirilen ilmiğin arkaya getirilmesi lazımken, yan tarafa getirdikleri için sehpada çırpına çırpına can veriyor. İlmik tam boynuna oturmadığı için çırpınmalar sırasında ayakkabıları ayağından fırlıyor, bir ülkenin Başbakan'ı Üsküdar'da bir meyhaneden getirilip, kahveyle zorla ayıltılan iki celladın taktığı ipte asılı kalıyor.
27 Mayıs darbesi bu.

12 Eylül'de Evren Paşa'nın adalet anlayışı sonucu, eşitlik olsun diye sağdan asılanlardan birisiydi Ülkücü Mustafa Pehlivanoğlu. İdam sehpasına çıkarken, ailesine yazdığı mektupta,
"Anne, sizlerle helalleşmek isterdim, fakat olmadı. Hakkım varsa, hepinize helal olsun, siz de helal edin. Son olarak, abime, yengeme, yeğenime, bacıma selam eder, haklarını helal etmelerini dilerim" dedi.
Bir diyeceği daha vardı. "Nişanlıma da selam eder, Cenab-ı Allah'ın mutlu bir yuva kurması için ona yardımcı olmasını dilerim."

"Asmayalım da besleyelim mi" sınıfındandı Erdal Eren. Yaşı büyütülüp asılan Erdal Eren'den geriye bir ceketi kaldı bir de, "Evlat acısının da sizin için ne derece etkili olacağını biliyorum" şeklindeki satırları.
Dev-Solcuydu İlyas Has. "En çok çayla birlikte sigara içmeyi severdim. Parasızlıktan onu da bıraktım" dedi. Anne-babası yoktu. Kendi tabiriyle karısı da muhbir çıkınca, "Kimsesiz yaşadım, kimsesiz öleceğim" demişti. Dediği gibi de oldu. 12 Eylül döneminde cezaevinde kansere yakalandı. Mahkum koğuşunda ayağı zincirle ranzaya bağlı olarak öldüğünde, başucunda kimsesi yoktu.
İşte benim için 12 Eylül bu.

Erdal'ıyla, Mustafa'sıyla, asarak eşitlik sağlayan zihniyetiyle, darbe bu.
Bugün 12 Mart. 

Daha birkaç gün önce 15 yılında 28 Şubat'ı tartışıyorduk. Şimdi 12 Mart'ın 41. yılına gelmişiz.
41 kere maşallah demek gelmiyor içimden elbette ki.
Bir sıkıntı kaplıyor içimi.

12 Mart'a giden sürecin önde gelen isimlerinden 27 Mayısçı İrfan Solmazer, "Erol" diyor, "Sarp Kuray'ı Deniz Gezmiş'i ihmal etmişsin. Hiç temas kurmamışsın. Ama ben onlara Ankara'da İstanbul'da mısır patlatır gibi bomba patlattırıyorum." 

Sonra 11 Mart günü İrfan Solmazer bir uçakla Almanya'ya kaçırıldı. 12 Mart oldu Deniz Gezmiş asıldı, ona mısır patlatır gibi bomba patlattıran Solmazer yıllar sonra Almanya'dan bir TIR filosunun sahibi olarak döndü.
Kenan Evren de darbenin olgunlaşması için 1 yıl beklemiş ama o arada çok kan akmıştı. Armudun olgunlaşması gibi olmamıştı bu süreç. Darbenin olgunlaşması için 5600 gencimiz kara toprağa düşmüştü.

Kara kıtada görmüştüm. Güney Afrika'da ırk ayrımcılığının yaşandığı dönemlerde siyahlarla beyazların ayrı otobüs durakları, otobüslerin içinde ayrı bölümleri de bugün muhafaza ediyorlar. Toplumsal hafızaya hizmet adına.
Gana ve Gabon'da ise kara kıtadan gemilere doldurulup, batıya götürülen siyahların, toplama kampları ve gemilere bindirildikleri limanları muhafaza ediyorlar. Yeni nesillere, yaşanan acıları hatırlatmak için.
Darbeler de bizim insanlık ayıbımız, ırk ayrımcılığımız. 

O nedenle Meclis'te darbelerin araştırılacağı bir komisyonun kurulması, geç kalınmış ama mutlaka yerine getirilmesi gereken bir karar. Ama toplumsal hafızaya hizmet açısından siyahların gemilere doldurulduğu limanlar gibi darbelerin durakları, anıları, acıları da muhafaza edilmeli.
Yoksa yeni kuşaklar Deniz Gezmiş'i parkasından, Menderes'i aşklarından hatırlayacak.