Askere son söz ve toplumsal itiraz...
Askerin son açıklaması, bildirisi basında yüz bulmadı. Gazeteler "ordudan ince ayar", "askerden çok sert açıklama" tarzı manşetler atmadılar. Yorumlar askere hak vermedi. Açıklamayı iktidarın dikkate alması gereken bir uyarı olarak ele almadı. Hatta açıklama manşet bile olmadı...
Bu durum, Türkiye'nin sivilleşme sürecinde aldığı yolla yakından ilgilidir. Askerin siyasi öneminin, ağırlığının, gücünün azaldığının bir göstergesidir. Toplumun kulağını "otoriter uyarılara değil değişimci siyasete" açtığının ifadesidir.
Bu durum, bundan önceki "askeri sortiler"in, muhtıraların nasıl basın eliyle ve basın üzerinden anlam kazandığını, basının askeri vesayet sisteminin ne denli ayrılmaz parçası olduğunu göstermektedir.
Askerin açıklamasının yayınlandığı gün, "bu açıklamanın uzun uzadıya analizini yapmak bize doğru gelmiyor..." demiştik...
Ama işin diğer yönünün askerin ne yapmaması gerektiğinin altını çizmiş ve yaptığının açık suç oluşturduğunu belirtmiştik...
Aynı gün Baskın Oran, ben, Ahmet İnsel, Cengiz Çandar, Cengiz Alğan, Aydın Engin, Gençay Gürsoy, Ümit Kardaş, suçla ilgili suç duyurusu yapmaya karar verdik.
Ve dün Ankara'da gereken yapıldı.
Ayrıca "genelkurmayasucduyurusu.org" adını taşıyan bir site açıldı.
Ve "Biz de Genelkurmay'ı Uyarıyoruz" başlıklı bir metin imzaya açıldı, bir imza kampanyası başlatıldı.
Metin şöyle:
"Ülkemizde askerî darbe ve muhtıra için 27 Mayıs'tan beri tercih edilen Cuma günü (17 Aralık 2010), Genelkurmay internet sitesinde 'basın açıklaması' adı altında yine emredici görüşlere rastlanmıştır.
Yerel yönetimlerin Kürtçeyi resmî dilin yanı sıra ikinci bir dil olarak kullanma tartışmaları siyaset düzleminde sürmektedir. Bu tarihini şaşırmış (anakronik) askerî müdahale, TBMM'nin yetkilerini gasp için talihsiz bir çaba, umutsuz bir meydan okuma girişiminden ibarettir.
Türkiye 28 Şubat ve 27 Nisan gibi askerî disiplinsizlikleri ve suçları çoktan tarihe gömmüştür. Dahası, demirbaşında silah bulunan kimi devlet memurları tarafından tehdit edici bir üslupla yayınlanan ve son paragrafında böyle yapmaya devam da edeceğini ilan eden bu müdahale, Askerî Ceza Kanunu Md. 148/C ve E'ye göre '1 aydan 5 yıla kadar hapis' gerektiren bir suçtur. Bu suçun duyurusu Cumhuriyet Savcılığı'na yapılmış bulunmaktadır.
Siyaset, dil veya edebiyatla uğraşmak Genelkurmay'ın üzerine vazife değildir. Bu devlet kurumunun tek vazifesi, Hükümet ve TBMM'nin talimatları doğrultusunda ülkemizi yurt dışına karşı savunmaktan ibarettir..."
Daha ilk saatlerinde yüzlerce imzaya ulaştı site...
Bu da siyasete bir katılım, bir talep ifade etme biçimi...
Üstelik etkili bir biçimi...
Kampanyanın genişlemesini diliyor ve umuyoruz...
Demokrasilerde sivil dünya, "özgürlük ve eşitlik" fikirleri üzerine kuruludur.
Askeri dünyada, meslek gereği, özgürlük yerini "itaat"e, eşitlik yerini "hiyerarşi"ye bırakır...
O zaman herkes yerine geçmeli, herkes kendi işine bakmalıdır...
Bakmıyorsa, bakması ona hatırlatılmalıdır...
Hatırlamıyorsa, yaptırım uygulanmalıdır...