Emekli Tuğamiral Ertürk, neden bir numaralı hedef olduklarını yazdı
EMEKLİ Tuğamiral Türker Ertürk, denizcilerin, silahlı kuvvetler içinde ‘Görev yaptıkları ortamın etkisiyle olsa gerek en ilerici, en çağdaş, en hoşgörülü, en kolay iletişim kurulabilen ve en niteliklisi’ olduğunu savundu.
Deniz Harp Okulu Komutanlığı görevini yürütürken, rütbesinde 4 yıllık bekleme süresini doldurmuş olmasına rağmen 2010 Yüksek Askeri Şura (YAŞ) toplantılarında terfi ettirilmeyince tepki olarak istifa eden Türkler Ertürk, memleketi Trabzon’dan yayın yapan ‘haber61’ internet sitesinde siyasal gelişmelerle ilgili yazılar yazmaya başladı. Türker Ertürk, bugün yayınlanan makalesinde, ‘Türk Silahlı Kuvvetleri’ne yapılan ahlak dışı saldırıda denizciler neden bir numaralı hedef?’ sorusuna yanıt aradı.
Denizlerin uygarlıkları birbirine yaklaştıran, kültür alışverişini sağlayan, ekonomik ve teknik alanda meydana gelen gelişmeleri bir toplumdan diğerine taşıyan unsur olduğunu belirten Türker Ertürk şu görüşleri savundu:
“Denizciler de bu unsurun oyuncularıdır. Diğer ülkelerin silahlı kuvvetlerinde bile, görev yaptıkları ortamın etkisiyle olsa gerek en ilerici, en çağdaş, en hoşgörülü, en kolay iletişim kurulabileni ve niteliklisi denizcilerdir. Cumhuriyet’ten önce 1916 yılından itibaren denizcilerin fes yerine şapka giydiğini, 1773’te kurulan Deniz Harp Okulu’nun diğer askeri okullardan daha eski olduğunu biliyor muydunuz? 1924 yılında Kasımpaşa’da yapılan bir törene katılan Selim Sırrı Tarcan, ‘Denizcilerimiz sadece Silahlı Kuvvetlerin değil, çağdaş hayatta bütün milletin öncüleri oldular. Bakalım millet size nasıl yetişecek? Demek ki bu yalnız cumhuriyetimizin değil onun da öncesini içine olan dönemin bir birikimiydi.”
‘KÖSTEBEKLER, SATILMIŞLAR DAHİL DEĞİL’
Yazısına ‘Peki niçin Türk Deniz Kuvvetleri bir numaralı hedef?’ sorusuyla devam eden Türker Ertürk bunun nedenlerini şöyle sıraladı:
“Personelinin daha açık görüşlü, görev yaptığı ortam nedeniyle uygar ve çağdaş dünya ile bütünleşmeye hazır, laik, bilim ve akıl egemen dünya görüşüne ağırlıkla sahip olması. Çağdaş ve ilerici olmasına rağmen geleneklerine sahibiyet açısından en muhafazakar olanı. Göreceli olarak irticai unsurların en az faaliyet gösterme imkanı bulabildiği kuvvet olmasına rağmen, en az hoşgörü gösterilen kuvvet olması. Özellikle Deniz Kuvvetleri Eski Komutanı Oramiral Güven Erkaya nedeniyle 28 Şubatın mimarı olduğu algısı. Uzunca bir süredir devam eden ve Milli Gemi Projesi ile doruk noktaya ulaşan bağımsız ulusal silahlanma politikası. Montrö konusunda taviz vermez tutumu. Hayati çıkarlarımızın olduğu karasuları ve kıta sahanlığı konularında ısrarlı ve tek ses veren yaklaşımları. Ege’de egemenliği antlaşmalarla devredilmemiş ada ve adacıklar konusu ile hukuki olarak, daha önce hakkaniyete uygun olmayan şekilde ülkemiz aleyhine oluşturulan mevcut durumu değiştirme çabaları. Özellikle Akdeniz’de ülkemizin deniz yetki alanları konusundaki girişim ve çabaları. Her türlü soruna ve olaya ulusal yaklaşımlar gösteren üstün nitelikli, yurtsever subay ve astsubay personeli. Buna içerdeki köstebekler, satılmışlar, ikbal ve makam uğruna yüreksiz ve enerjisiz davrananlar ile emekli olduktan sonra mütevazi ve saltanatsız bir yaşama talip olmayanlar dahil değildir. İşte bu özellikleri nedeniyle deniz kuvvetleri bir numaralı hedeftir.”
‘SIRA DİĞERLERİNE DE GELECEK’
Deniz Kuvvetleri’nin sayıca azlığının kolay hedef olduğu algısını yaratmış olabileceğinin de altını çizen Türker Ertürk şöyle devam etti:
“Halbuki sorun ateş taksimidir. Yani eldeki silahlarla veya elinizdeki imkan ve kabiliyetlerle yok etmeyi planladığınız (Deniz, Kara, Hava Kuvvetleri ve Jandarma ve Sahil güvenlik) hedeflere öncelik sırası üzerinden saldırmaktır. Sıra diğerlerine de gelecektir. Tabi ki esas hedef Türk Silahlı Kuvvetleri'dir. Ayrıca Türk Silahlı Kuvvetleri içinde Kara Kuvvetlerinin sayıca fazlalığı gerekçesiyle yönetimsel olarak hakim durumda olması ve kuvvetler arasında her ülke silahlı kuvvetlerinde gözlemlediğimiz rekabet nedeniyle düşman tarafta, Deniz Kuvvetleri üzerinde geliştirilecek ilk saldırıların yeterince karşı reaksiyon doğurmayacağı değerlendirmesi ile Türk Deniz Kuvvetleri bir numaralı hedef olarak alınmıştır.”
‘DENİZCİLER GELENEKLERİNE BAĞLIDIR’
Ertürk yazısının son bölümünde, ‘Denizcilerin akıl, bilim, teknoloji, çağdaşlığı nasıl muhafazakarlıkla beraberce kullandıklarını anlatarak bitirmek istiyorum” diyerek şu ifadeleri kullandı:
“Denizciler, geleneklerine çok bağlıdırlar. Kıyafetlerini hiç değiştirmezler, değiştirilmesini istemezler. Bahriye kıyafeti çok az farkla Osmanlı’da da böyleydi.
Kullandıkları bir gemici dili vardır. 2 bin yıllık bir birikim sonucunda Akdeniz çevresinde yaşayan dillerin harman olması ile meydana gelmiştir. Hala öğrenirler, öğretirler ve kullanırlar. Bundan 500 yıl önce de Türk Denizcisi, gemisinin direğinin tepesine kutsal itabımız Kur’an-ı Kerim koyardı, hala konmaktadır. Barbaros bundan tam 466 yıl önce Fransa’nın Toulon limanından hareket ederken ‘bismillah vira’ komutu ile kalkmıştı. Ben de 1997 yılında tatbikat için gemi komutanı olarak bulunduğum Toulun limanından, ‘bismillah vira’ komutu ile kalkıp ileri harekete geçmiştim. Çağdaş, demokrat, laik, sosyal bir hukuk devleti olma rotasında ‘Bismillah makineler tam yol ileri’ direktifi ile ülkemizi ileri harekete geçirecek bir başbakana sahip olmak dileklerimle, Allah selamet versin".