GEÇEN ağustos ayı başından bu yana Hükümet ile Genelkurmay arasında üç general/amiralin bir üst rütbeye terfisi konusunda sürmekte olan anlaşmazlık tam bir hukuk bilmecesine dönüşmüş durumda.
Anlaşmazlığın kaynağında, aslında hükümetin onaylamak istemediği bir terfi işlemini asker üyelerin YAŞ'ta sahip oldukları sayısal çoğunluktan yararlanarak "oyçokluğuna" dayanan bir kararla sonuçlandırma girişimi, hükümetin bu hamleye siyasi onay vermemesi ve konunun askeri yargı sürecine intikal etmesi yatıyor.
12 MART'TAN KALMA
Hükümetin buradaki işleme onay vermeme yetkisi olduğu gibi mağdur edildiğini düşünen askerlerin de itiraz yoluna gitmeleri mevcut yasal çerçeve içinde kendilerine tanınmış bir hak.
Sorunun hukuki zemininde 1982 Anayasasından çok önce, 12 Mart ara rejim döneminde 26 Temmuz 1972 tarihinde TBMM'den çıkarılmış olan "Yüksek Askeri Şûra'nın Kuruluş ve Görevleri Hakkındaki Kanun" var. Bu yasa çıktığında Ferit Melen hükümeti işbaşındaydı.
Yasaya göre, YAŞ'a Başbakan, Genelkurmay Başkanı, Milli Savunma Bakanı, Kuvvet Komutanları ve Silahlı Kuvvetler kadrolarında bulunan orgeneral ve oramiraller katılıyor.
Bu demektir ki, bugün itibarıyla YAŞ'ın iki sivil (Başbakan-Milli Savunma Bakanı) ve 14 general-amiral dahil olmak üzere toplam 16 üyesi bulunuyor.
YAŞ'a Başbakan başkanlık ediyor. Ancak üyelerin terfi işlemleriyle ilgili konulardaki oy hakkı ve değerlendirme notları eşdeğerde. Yasanın bir başka maddesi, "Kararlar salt çoğunlukla alınır. Oylarda eşitlik halinde Başkan'ın katıldığı tarafın oyları geçerli sayılır. Oylama işlemi aksine bir karar alınmadıkça açık olarak yapılır" hükmünü getiriyor.
HEM EŞİTİ, HEM AMİRİ
YAŞ sistemi görüleceği gibi 12 Eylül döneminden çok 12 Mart döneminden kalan bir yasa üzerinden yürüyor. 12 Eylül'de getirilen düzenleme, YAŞ tasarruflarına temyiz yolunun kapatılmasından ibaretti.
Asker terfileri son derece teknik ve uzmanlığa dayalı bir süreç olduğu için doğrudan sicil amiri durumunda olan askerlerin kanaatlerinin ağırlık kazanması, ön plana çıkması kaçınılmazdır.
Böyle olmakla birlikte demokrasi mimarisi açısından sıkıntılı bir durum var. Şöyle ki...
Sivil otoritenin askeri otorite üzerindeki üstünlüğü demokrasinin olmazsa olmazlarından biri ise bir Başbakan'ın YAŞ'a katılıp bir Ordu Komutanı ile eşitlendiği ilişki yapısı bu ilkeyi gölgeleyen bir durum yaratıyor. Onun da bir oyu var, diğerinin de bir oyu.
Ama TSK Personel Kanunu'na göre, general ve amirallerin atamaları "Genelkurmay Başkanı'nın teklifi Milli Savunma Bakanı'nın inhası, Başbakanın imzalayacağı ve Cumhurbaşkanının onaylayacağı kararname" ile oluyor.
Başbakan'ın A) YAŞ'taki oylamada oy bazında bir orgeneralin eşiti olup, aynı zamanda B) bu orgeneralin üstündeki onay makamı konumunda bulunmasında çelişkili bir durum var.
GÖZDAĞI MI VERİYOR?
Hükümetin bu yetki çekişmesine bir çözüm olarak yeni bir tasarı üzerinde çalıştığı anlaşılıyor. Basında çıkan haberlerden, Genelkurmay Başkanı, Kuvvet Komutanları ve Jandarma Komutanı dışındaki orgenerallerin YAŞ'ın dışında bırakılacağı, bunun yerine iki Başbakan Yardımcısı ile İçişleri Bakanı'nın da YAŞ'a dahil edilerek 5-5 sayısal eşitliğin sağlanmasının hedeflendiği anlaşılıyor. Eşitlik halinde ibre Başbakan'ın oyu yönüne kayacaktır.
Kanımızca mevcut uygulamada nasıl düzeltilmesi gereken bir durum varsa bu haberlerde önerilen yöntem de bir başka uç arayışa işaret ediyor. Bu takdirde TSK içinde albaylıktan generalliğe ve daha yukarı doğru bütün terfileri doğrudan hükümetin yapması ve atama sürecinin olduğu gibi siyasileşmesi gibi büyük sıkıntılara yol açabilecek bir durum yaşanabilir.
Bu haberler hükümetin seçim ve sonrasındaki yeni anayasa hazırlığını beklemeden atmaya hazırlandığı bir adım mı? Yoksa hükümet, son terfi krizi nedeniyle asker kanada karşı gerekirse YAŞtaki yetkilerini de köklü bir şekilde tırpanlayabileceği yolunda bir mesaj mı vermek istiyor?
Ankara'da bu sorunun yanıtı bekleniyor.