Türkiye tarihinin acı sayfaların merkezinde üç darbe, çok sayıda katliam, sürgün, faili meçhul ve yargısız infaz var.
Halide Edib’in, ‘Cumhuriyet Bayramı’ başlıklı yazı, asker ‘rap rap’ına dair bugüne ışık tutan tasvirler içeriyor: “Tam tamaa tam tam tam tam... Rap rap rap rap... Bayezit Meydanı’nda 1938 senesi Cumhuriyet Bayramı merasimi... Karşısında üniversite kapısı sıra ile karşı karşıya tribünler, içerleri baylar ve bayanlar ile dolu... Vezneciler’e giden geniş yolun iki tarafındaki yaya kaldırımına inip çekilmiş, arkasında saatlerden beri alayı bekleyen kadın, erkek ve çocuk kalabalığı... Yurdun pencereleri gençler ve ailelerle dolu, iğne atsanız sesini duyabilirsiniz, çünkü halk o kadar sessiz. Yalnız her alayın önünde, bir an için tam tamaa tam tam tam tam diye dövülen küçük trampetlerin sert ahengi ve ona karışan mütemadi rap rap rap... (Planladığı senaryoda) O alay Kurtuluş Harbi’nde bir merasim meydanında değil, harp sahnesinde yürüyenlerin dağdaki tepedeki ayak sesleri. Rap raplar daha yumuşaktır, çünkü ayaklarda çarık vardır.” (Akşam 2 Kasım 1939)
Alan itişmesi
Sivil iktidarla, askerin ‘iktidar alanı itişmesii, tüm enerjisiyle sürüyor. Darbelerle yaralanmış bir ülkede bu çelişmenin, itişmenin, kavganın sürekli ilginç sonuçlar doğurması normal. Son olarak Ankara Valiliği, Atatürk’ün Ankara’ya geliş tarihi olan 27 Aralık’ta ‘askeri gösteri’ye izin vermedi. Genelkurmay da web sitesinde bir şikâyet açıklaması yaptı.
Sivil ve demokrasiden yana olanların nasıl bir tavır sergilemeleri gerektiği tartışması derinleşiyor. Bu tür gösterilerin militarist havayı yoğunlaştırmayı amaçlayan ve askerin siyaset sahnesindeki rolünün artmasını talep eden karakterini görmemek imkânsız. Bazı ‘sivil’lerin, ülkemize ‘az gelişmiş’ havası veren görüntülerin başkentin sokaklarından kaldırılmasına karşı çıkabiliyor olmaları ise konunun ilginç boyutu.
Bu tür militarist gösterilerin cumhuriyet değerleriyle ilişkisinin olduğunu düşünen partiler ve yazarlar var. Bu kesimler, askerin Ankara’nın göbeğinde darbe günlerini andıran gösteriler yapmasını, ‘çağdaşlık ritüelleri’ çerçevesinde değerlendiriyorlar.
Militarizm değer mi?
Cumhuriyet var, cumhuriyet var. İran İslam Cumhuriyeti de Libya Cumhuriyeti de sonuçta cumhuriyet. Diğer yandan, örneğin Almanya da bir cumhuriyet... Bu bağlamda, cumhuriyetin tek başına bir değer olmadığını söyleyebiliriz. ‘Cumhuriyet’ ancak demokrasiyle, insan haklarıyla, özgürlüklerle, yaşam kalitesiyle birleştiğinde bir ‘değer’e dönüşebiliyor. Bazı ‘monarşi’lerin (örneğin Britanya) bazı ‘cumhuriyet’lerden daha demokratik olduklarını biliyoruz.
Türkiye Cumhuriyeti tarihinin acı sayfaların merkezinde üç askeri darbe, çok sayıda katliam, sürgün, faili meçhul ve yargısız infaz yer alıyor. Bu tabloyu tarafsız ve sakin bir şekilde inceleyen ‘normal’ bir birey, askerin siyaset alanındaki varlığının ‘olumlu’ değil, ‘olumsuz’ bir cumhuriyet değeri olduğunu kolaylıkla görebiliyor. Yani, cumhuriyetin ‘acı sayfalar’ üreten olumsuz değerlerden temizlenmesini ve bu acı sayfaların yerini evrensel demokrasi değerlerine bırakmalarını talep etmek, günümüzde giderek normalleşmekte ve legalleşmekte olan bir yaklaşım. Bu çok önemli bir kazanım...
‘Asker rap rapı’na son verilmesi yönündeki taleplere CHP, DSP gibi partiler tarafından gösterilen tepkiler konusunda ise galiba şu ‘temel’ tespiti bir kez daha dile getirmekte yarar var: Siyaset-asker ilişkisinde bu partilerin bir karar vermelerinin zamanı çoktan geldi, geçiyor. Öyleyse Halide Edib’in dediği gibi rap! rap! rap! Gittiğiniz yere kadar gidin...