Hürriyet'te alışkanlıklar sürüyor. Açtıkları yolu biraz genişletmeye kalkıştın, gerçekleri sergilemeye başladığın anda, küfürü yiyorsun. Kolayını bulmuşlar; kendileri küfür etmiyor, başkalarına ettiriyorlar...
Son olayı kısaca özetleyeyim: ABD'nin eski büyükelçisi Eric Edelman 'Balyoz' operasyonuyla ilgili bir açıklama yapmış, davadan yargılanan bir orgeneralin damadının açtığı internet sitesine... Görev süresi içerisinde, 'Ak Parti'ye yakın birileri', kendisine de 'darbe planı' diye sahte bir belge getirmişler...
Bu keskinlikte...
Olayı internet sitesinden aldı Hürriyet, sayfalarına taşıdı ve benim de açıklamadan o sayede haberim oldu. Edelman döneminde Ak Parti ve Genelkurmay arasında gidip gelen bir diplomatı da sorumlu tuttu Hürriyet; ismini açıkça vermek yerine 'J.K.' rümuzunu kullanarak...
Görüyorsunuz, konuyu ilk açan ben değilim, 'J.K.' rümuzlu 'diplomatı' gündeme taşıyan da... Edelman dönemiyle ilgili anılarımı aktardım ben... Hürriyet başyazarı Oktay Ekşi'nin o günlerdeki bir yazısına atıfta bulundum; 'Alman soyadlı diplomat' diye 'J.K.'dan söz ediyordu Oktay Bey ve adam için 'nezaketsiz' sıfatını kullanıyordu.
Olayı sanki ilk çıkartan benmişim, J.K. için 'saygısız' sıfatını da ben kullanmışım diye verdi Hürriyet...
Dünkü haberin benimle ilgili bölümü şöyle: "Yeni Şafak yazarı Taha Kıvanç yazdığı köşe yazısında yaşanan karışıklıktan J.K.'yı sorumlu tuttu ve J.K. için 'saygısız diplomat' dedi. Ayrıca J.K.'nın Ankara'da karıştığı olaylar yüzünden erken emekli edildiğini de iddia etti."
Neyse... Hürriyet'in bu tür sürprizlerine kaşarlıyım ben.
Adam genç yaşında emekli olmuş, fotoğrafçılık yapıyor, büyükelçi olacağı hülyası kurduğu ülkeye 10 bin km uzaktan bakmak zorunda... Muhtemelen bunları benden biliyor. Benim için ağzına geleni söylemiş J.K., Hürriyet de hepsini olduğu gibi okurlarına aktarmış...
Okumak ister misiniz: "Müfteri ve münafıka ne denilebilir ki. Ben Anadolu'yu çok dolaştım. Anadolu insanını çok yakından tanıma imkânım oldu. Onun sağduyusu, aklıselimi beni her zaman etkiledi. Çok açık, dürüsttür. Bu konuyu yazan, adı geçeni (yani beni TK) hiç okumuyorum. Ama Anadolu'dan bir tabirle cevap vermek istiyorum. Eğer bu sözü bu şekilde yazamazsınız şöyle yazın: İnsan sadece şey vermekle şey olmaz. Türkiye'de bazı insanlar büyük önderiniz Atatürk'ün Nutuk'unu referans noktası olarak okur. Bazıları da daha büyük bir kitap (Kuran-ı Kerim'i kastediyor) okur. O büyük kitapta da günah-ı kebir anlatılır. Büyük günahlar... Anlatılanlardan biri de gıybet etmektir. Gıybet eden ölmüş kardeşinin etini yiyendir. Yani özetle yamyamdır. İşte yapılan bu."
Diplomasiye sığmayan eylemlerini anlattım diye 'yamyam' oldum.
1 Mart tezkeresi öncesi ve hemen sonrasında John Kunstadter siyasi çevrelerde bilinen bir isimdi. Milletvekilleri üzerinde birebir pres uygulamış, Washington'a "Merak etmeyin çıkacak" garantisi verdiği tezkere Meclis tarafından reddedilince tehditler savurmaya başlamıştı.
Edelman'ın sözünü ettiği türden bir belge gerçekten varsa ve Hürriyet'in iddia ettiği gibi o belgenin ABD Büyükelçiliği ile Genelkurmay'a servis edilmesinde J.K. rol oynamış ise... Bunu en iyi öğrenebileceğimiz iki kaynak var demektir: Eric Edelman ile John Konstadter...
Yargılanan orgeneralin damadının sitesine kesin dille anlattığını daha sonra kendisini sorgulayan Milliyet'ten Aslı Aydıntaşbaş'ta farklılaştırdı Edelman. Okuyalım: "Elyazısı bir mektup fotokopisi şeklindeki belgenin, 'bir dizi darbe dedikodusunun raporu' ve 'TSK içindeki mekanizmaları' anlattığını belirten Edelman, 'Bu bir hükümet ya da AKP kaynağından gelmemişti' dedi. Belgeyi 'incelenmesi ve değerlendirilmesi' için elçilik personeline devrettiğini belirten Edelman, 'Daha sonra izne ayrıldım. Döndüğümde incelemenin sonuçlarını sordum ve son derece kaba bir kalpazanlık (sahtekârlık) vakası olduğu cevabını aldım' dedi."
Aydıntaşbaş "Ayışığı, Sarıkız ya da Balyoz gibi davalara konu olan 'darbe planları' hakkında mıydı belge?" diye sorunca şu cevap gelmiş Edelman'dan: "Ergenekon ya da Balyoz'la bağlantılı olup olmadığını söyleyemem, çünkü bu terimleri zaten son yıllarda Türk basınından öğrendim."
En çarpıcı cümlesi şu Milliyet yazarının: "Edelman, ajandası ve arşiv notlarının yanında olmadığı gerekçesiyle daha detaylı bilgi vermekten kaçındı."
J.K.'nin konunun özüne ilişkin dediği de şu: "Çok karmaşık bir konu bu. Sonuçları var. Ancak pazartesi günü eşimle uzun bir seyahate çıkmak üzereyiz. O yüzden şimdi dar bir zamana sıkıştırıp telefonda konuşmaktan bir nimetin gelebildiğini göremiyorum."
Birinin ajandası yanında yok, diğeri tatile çıkıyor...
Atın martini Debreliler, dağlar inlesin...