15 Temmuz 2010 Perşembe

Bahtsız bir 'kâğıt parçası' / Akif Beki

Bir plan var, altındaki ıslak imza da gerçek.
Bunların hepsi doğru.
Ama o plan bir belge niteliği taşımıyor.
“Hukuki değeri, ‘yok’ hükmünde” diyor, askeri savcılık.
‘Hiçbir sonuç doğurmayan bir yazı’.
Siz, kısaca ‘kâğıt parçası’ da diyebilirsiniz.
Eyleme geçirilmediği gibi, uygulanmak amacıyla da hazırlanmamış.
Terfi beklentisi karşılanmayan bir albayın, intikam için üstlerine kurduğu bir komplodan ibaretmiş.
Askeri savcının zanlı albaya yönelttiği suçlamalar, ‘belge’yi andıran ‘değersiz bir yazı’ tanzim etmekle sınırlı.
İyi mi?
Güya sahte bir kâğıt parçasıydı, doğruluğu ispatlandı, yine de belge hüviyetine terfi edemedi.
Bu da mı gelecekti, o bahtsız evrakın başına?
***
Dursun Çiçek, hem sivil, hem de askeri mahkemede yargılanıyor.
Davalara konu olan suç unsuru aynı, fakat suçlamalar birbirinden çok farklı.
İkisinin de elindeki asli kanıt tek iken, yorumları değişiyor.
‘Belge’nin ne idülüğüne dair içtihad farkı meselesi.
Buyurun, buradan yakın!
Dursun Çiçek hakkında düzenlenmiş iki ayrı iddianame var.
Askeri savcının iddianamesi 53 sayfalık.
46. sayfasında, ‘Belge nedir?’ tartışmasına giriyor, savcı.
Bölümün başlığı da hayli filozofik.
“İrticayla Mücadele Eylem Planı bir belge midir?” diye, soruyor.
O planın her şeyi doğru, sadece ‘belge’ denilmesi yanlış, sonucuna varıyor.
Tepesi atmış bir albayın, hukuki kıymet içermeyen birtakım karalamaları...
Anılan evrak parçasının böyle bir ‘yazı’ olduğuna karar veriyor, askeri savcı.
Ergenekon soruşturmasının savcıları ise, aynı kanaati paylaşmıyor.
Onların ‘ıslak imza’ iddianamesi, 184 sayfa.
Planın, ‘darbeye zemin hazırlamak üzere yapıldığı ve bilahare uygulamaya konulduğu’ görüşündeler.
Amacı, ‘Hükümeti ortadan kaldırmak’ diyorlar.
‘AK Parti ve Gülen Hareketini Bitirme Planı’ ve ‘Siyasete Müdahale Belgesi’ olarak da bilinmesi, bundan.
Albay Çiçek için sivil savcıların talebi, ‘ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası’.
Askeri savcı ise, kuru bir ‘yazı’ ile işlenen görevi kötüye kullanma ve disiplinsizlik suçlarına daha uygun bir ceza istiyor.
O da, toplam altı yıla kadar hapis.
***
Demek ki neymiş?...
Sivil ya da asker, bütün savcılar şunda mutabıkmış;
Ne taklit, ne de makine ürünüymüş, o ıslak imza.
Fakat birine göre, kızgın bir subayın komutanlarını zora sokmak için kaleme aldığı uyduruk bir ‘yazı’ imiş.
Diğerine göre, Ergenekon adlı silahlı terör örgütünün ‘hükümete kurduğu bir komplo’ belgesi.
Biri, uygulanmak için değil, basına sızdırmak için hazırlandığını söylüyormuş.
Diğeri, eyleme geçirildiği iddiasında.
Yalnız, kesin olarak birleştikleri öyle bir nokta varmış ki...
Planda, ‘dost’ ve ‘düşman’ unsurlardan söz ediliyor ya...
Her iki savcılık da, sanığın, basındaki ‘müzahir’ kalemlerle iş tuttuğunu düşünüyormuş.
Askerle sivil savcılar arasında bir ihtilaf yokmuş, bu hususta.
Kabak, suçlunun başından evvel, basına patlamış.
Gelin görün ki, hangi basın olduğu konusunda, gene anlaşamıyorlarmış.