Mehmet Baransu’nun dün Taraf’ın manşetindeki “Genelkurmay’ın tabelası indiriliyor, Pentagon modeline geçiliyor” haberi, Başbakanlık tarafından “Başbakan’ın böyle bir talimatı yoktur” denerek yalanlandı.
Başbakan’ın talimatı belki yoktur ama bir hazırlık yürütülüyordur, kim bilir...
Bu “gayrıresmî hazırlıkların” henüz olgunlaşmadan kamuoyu önünde tartışılmaya başlanmasından Başbakanlık rahatsız olmuş olabilir.
Genelkurmay Başkanlığı’ndan bahsediyoruz. Başkanlık kelimesine dikkatinizi çekmek isterim.
Daha önce hiç düşündünüz mü: Neden Türkiye’de bakanlıklar, genel müdürlükler, müdürlükler, teşkilâtlar, müsteşarlıklar var ama sadece iki tane başkanlık var?
Ve neden bunlar; Genelkurmay Başkanlığı ve Diyanet İşleri Başkanlığı?
Orijinal adlarıyla Diyanet İşleri Riyaseti ve Erkân-ı Harbiye-i Umumiye Riyaseti.
Bu iki ‘riyaset’, iki vekâletin (bakanlığın) kaldırılmasıyla, “Şeriye ve Evkaf ile Erkân-ı Harbiye-i Umumiye Vekâletleri’nin İlgası adını taşıyan 429 sayılı kanunla, aynı gün, 3 Mart 1924 günü kuruldu.
Sizce bu da mı tesadüf?
Hâlâ böyle midir bilmiyorum ama bu iki başkanın maaşlarının bile ilk kuruldukları yıllardan itibaren birbirine eşit olduğu söylenir.
Devletçi dindarlarımıza rivayet edilen, sahih olup olmadığından emin olmadığım bir sözüne göre Atatürk “Bizim iki ordumuz var. Biri manevi, diğeri maddi ordumuzdur. Diyanet mânevi ordumuzdur, silahlı kuvvetlerimiz ise, maddi ordumuz. Mâneviyat maddeden önce gelir, bu sebeple Diyanet İşleri Başkanı Genelkurmay Başkanı’ndan beş lira asli maaş fazla almalıdır” demiştir.
Doğru da olabilir. Protokolde Diyanet 3, Genelkurmay 4 numaraymış o yıllarda.
Diyanet ve Genelkurmay erken Cumhuriyet’in üzerine kurulduğu iki önemli kurum. Başkanlık pozisyonu da bu öneme binaen, bakanlık müdürlük hiyerarşisi dışında bulunmuş bir formül.
Erken Cumhuriyet’in pragmatik nedenlerle yaptığı İslam vurgusu azalınca, laiklik tahkim edilince iki başkanlıktan Diyanet, protokoldeki 3. sırasından bugünkü 50. sırasında kadar gerilemiş.
Bir önceki başkan Ali Bardakoğlu son açıklamalarından birinde protokoldeki bu irtifa kaybını “Atatürk kadar kimse bize kıymet vermedi” sitemiyle dile getirmişti. Genelkurmay Başkanlığı ise 1944’te Feviz Çakmak gibi güçlü bir figür emekliye ayrılınca önce Başbakanlığa, 1949’da İkinci Dünya Savaşı’nın sonuçlarının etkisiyle esen demokratikleşme rüzgârları çerçevesinde de Milli Savunma Bakanlığı’na bağlandı. 27 Mayıs’ın ilk işlerinden biri ise Genelkurmay’ı yeniden Başbakanlığa bağlayarak özerk statüsüne kavuşturmak oldu.
Ama bu 86 yıl boyunca Genelkurmay Başkanlığı protokolde 4. sıradaki yerini korudu.
Yani Türkiye laikleşti ama demokratikleşemedi.
Peki nasıl başardı Genelkurmay 4 numaralı koltuğu korumayı? Darbelerle, tankla, tüfekle, askerî vesayet düzeniyle tabii ki...
Ama en başta görev tanımını bizzat Atatürk’ün vermesiyle... Genelkurmay Başkanlığı-Savunma Bakanlığı ilişkisinde kimin patron olduğunu bizzat Atatürk tarif etmiş:
“Erkân-ı Harbiye-i Umumiye Riyaseti’nin vazifesi ordunun teşkilini, tensikini fenni olarak düşünmek ve memleketin esbabı müdafaasını nazarı dikkate almak ve bunlarla iştigal etmek. Harbiye Nezareti (Millî Müdafaa Vekaleti) umur ile kendi vezaifi arasında büyük fark vardır. Harbiye Nezareti, Erkân-ı Harbiye-i Umumiye Riyaseti’nin tensip ettiği yahud onun planına göre teşkil ve tensik ettiği bir orduyu iaşe eder, ilbas eder ve saire. Erkân-ı Harbiye-i Umumiye Reisi nasıl harbedecek, vatanı nasıl müdafaa edecek, nasıl hazırlanmak lazım geldiğini düşünür.”
Bu konunun Türkiye’deki en önemli uzmanlarından biri olan Ali Bayramoğlu’nun hem konuyla ilgili çok değerli doktora tezinde hem de yazılarında hatırlattığı Atatürk’ün bu sözlerinden aşağıda okuyacağınız ise, bugün Genelkurmay’ın Savunma Bakanlığı’na bağlanmasının nasıl ciddi bir zihniyet engeliyle karşı karşıya olduğunu ortaya koyuyor:
“Teşkilât-ı askeriye vatanımızı esbabı müdafaası ve muhtelif cephelerde icra edilecek (askerî işler kadar), siyaseti dahiliye ve hariciye ile (de) yakınen alakadar bulunuyor. Ve mesailde Erkân-ı Harbiye-i Umumiye Reisi’nin mütaleası bulunmak ve diğer haizi mesuliyet olan zevatın noktai nazarlarına yakınen vakıf olmak için onlarla bir arada çalışmak ve bir mesele hakkında Erkân-ı Harbiye-i Umumiye Reisi’nin rey ve mütaleası olan zevat gibi İcra Vekilleri meyanında olması teklif edilmiştir.”
Yani herkese kolay gelsin...