2 Aralık 2010 Perşembe

Askere bakışta derinleşme… / Ali Bayramoğlu

Başbakan’ın sözlerinin anlamını görebiliyor muyuz? Bu sözler kararlılığa işaret eder. Arka arkaya atılan adımlar, arka arkaya bir birikim oluşturmakta, her tasfiye ya da tedbir sivil havuzu güçlendirmekte, askerî vesayet haznesini ise boşaltmaktadır.

Aksiyon dergisinde ilk yazım, Mart 2006’da çıkmış. Tümüne bakınca görüyorum ki bu yazılar o tarihten itibaren Türkiye’nin sivilleşme sürecine tanıklık etmiş.

Pek çok yazı bu konuya, çeşitli boyutlarıyla asker meselesine ayrılmış…
Gerçekten de bu konuda her biri ayrı bir milat gücünde adımlar atıldı.

MGK reformu, Ergenekon davaları, EMASYA’nın kaldırılması, askerî yargıya set çekme ve darbe suçlarının sivil yargıya açılması, bu adımların önde gelenleriydi.

Son olarak 4 Ağustos 2010 Yüksek Askerî Şûrası da tarihî gelişmeler arasında yerini aldı. Aldı; zira şûra, sivilleşme sürecinde uygulama, yorum ve yasal değişim unsurlarını biraraya getiren önemli bir ana işaret ediyordu.
Temmuz-Ağustos 2010’a şöyle bir geri dönelim…
Balyoz iddianamesi, 102 subay hadisesi, Hasan Iğsız meselesi ve 4 Ağustos YAŞ toplantısı arka arkaya geldi.

Bu olayların her biri değişim sürecinde önemli kilometre taşları oluşturdu. Askerî düzenden çıkışın hızlanması ve netleşmesine işaret ettiler.

Türkiye’de bu istikamette üç paralel yol kullanılıyor.

İlki yasama yolu… Mevzuattaki vesayet maddeleri ve kanunları temizleniyor, askerin sivil otoriteye bağlı olmasını sağlayacak düzenlemelere gidiliyor.
İkincisi yargı yolu… Yargı ya da yeni adli refleks, askerî vesayeti bir suç alanı olarak tanımlıyor, bunu yaparken bir zihniyet değişimini ve bir doğal tasfiye sürecini tetikliyor.
Üçüncüsü idari tasarruf ya da siyasi irade yolu… 4 Ağustos YAŞ’ı, EMASYA Protokolü’nün kaldırılmasından sonra bu yolda alınan en önemli mesafe oldu.

Askerî otoritenin kanunların önüne geçen fiilî durumlar ve yorumlarla kendisini denetime kapamasının ve özerk bir yapı olarak davranmasının önüne geçilecek ilk somut adım atıldı.

Öncelikle YAŞ Kanunu yeniden yorumlanarak yerine oturtuldu. YAŞ’ın, kendi yasasında da hükme bağlandığı gibi “görüş bildirmek”le sınırlı istişari bir organ olduğu teslim edildi.

Askerî otoritenin iç gelişmeleri ve atamaları sadece kuvvet komutanlıkları düzeyinde değil, her aşamada siyasi iktidarın onayına tabi kılındı.

Bu kapsamda ve bu çerçevedeki gelişmeler Türkiye tarihinde ilkti ve ilkesel bir görüntü sergilendi.

Geçen hafta yeni bir ilk daha yaşadık…
Aslında şûranın devamı olan bir ilk…

Üç general, Ergenekon davalarından yargılandıkları için terfi ettirilmeyen, iktidarın emekliye sevk edilmesini istediği üç general açığa alındı.

Önce “Gerekeni yaptık ve yine yaparız…” diyen Başbakan’a kulak verelim.
Aralarında olduğumuz gazetecilere şunları söylüyordu, Beyrut dönüşü:

“Biz gerekeni yaptık. Askerî Şûra’da bu kişilerle ilgili terfi istemişlerdi, terfi ettirmedik. Aslında benim, Millî Savunma Bakanı ile İçişleri Bakanı’mın, danışmanlarımın ortak kanaati bu üç arkadaşın 30 Ağustos’ta emekli olması istikametindeydi. Çünkü terfi almadılar. Biliyorsunuz örneğin korgenerallerde bekleme süreleri 4 yıldır. Eğer terfi etmezlerse 4 seneyi doldurunca emekli olurlar. Bugüne kadar böyle uygulandı.

Ama ilk kez böyle, tersine bir karar çıktı. Sivil irade olarak bu arkadaşların içinde bulundukları yargı süreci vs. bütün bunların değerlendirmesini yaptıktan sonra zaten biz terfilerine uygun değildir diye baktık. Terfiye uygun değildir diye bakarken zorla terfi ettirilmesine yönelik yaklaşımı anlamakta zorlanıyoruz.

Bu durumda bize düşen görev neyse, arkadaşlarımız onu uyguladılar ve açığa aldılar.

Eğer açığa aldıktan sonra farklı adım atılırsa bizim atacağımız adımlar var. Bir kere şunu bilmek lazım sivil irade karar vermiştir. Sivil iradenin verdiği bu karar farklı yollarda aşılmaya çalışılırsa sivil iradenin de bu noktada yasalar çerçevesinde veya yasama organıyla atabileceği birçok adımlar vardır, bu adımı atar…”

Bu sözlerin ve ardındaki eylemin anlamını görebiliyor muyuz?

Bu sözler kararlılığa işaret eder.

Eylem ise yetki-sorumluluk bütünlüğünün sağlanmasına, yani yetkisiz gibi davranan sorumlu makamların, siyasi birimlerin, bakanlıkların yetkileri eline alması hamlesine…

Sonuç şudur: Bu son adım dahil arka arkaya atılan adımlar, arka arkaya bir birikim oluşturmakta, her tasfiye ya da tedbir sivil havuzu güçlendirmekte, askerî vesayet haznesini ise boşaltmaktadır.