Müslüman kanaat önderleri, âlimler, büyük şairler, Kürtlere haklarını
vermemek için fıkıh kitaplarını karıştırırken, Soğuk Savaş ezberlerini
ümmetçilik diye pazarlamanın, yeni İttihatçıların ağzından düşürmediği
bir liberal düşmanlığının derdine düşmüşken, esas üzerlerine farz olan
“Emri bil maruf an nehil münker” (İyiliği emret kötülüğü men et) ilahi
emrinin gereğini yapmak Ahmet Altan’a düştü.
Uludere’de 34 Müslüman’ın devlet tarafından öldürülmesine çıtları çıkmayan Müslümanlara kitabın en zor yerinden bir soru sordu: Hazreti Muhammed yaşasaydı, Uludere katliamı karşındaki tavrı ne olurdu?
Aslında bu sorunun cevabını biraz hadis, biraz siyer okumuş azıcık Buhari karıştırmış Başbakan Erdoğan gibi imam-hatip mezunları bile bilir.
Bendenizi bu cevaba uyandıranın sevgili dostum Metin Karabaşoğlu olduğunu itiraf etmeliyim.
Uludere’de 34 Müslüman’ın devlet tarafından öldürülmesine çıtları çıkmayan Müslümanlara kitabın en zor yerinden bir soru sordu: Hazreti Muhammed yaşasaydı, Uludere katliamı karşındaki tavrı ne olurdu?
Aslında bu sorunun cevabını biraz hadis, biraz siyer okumuş azıcık Buhari karıştırmış Başbakan Erdoğan gibi imam-hatip mezunları bile bilir.
Bendenizi bu cevaba uyandıranın sevgili dostum Metin Karabaşoğlu olduğunu itiraf etmeliyim.
Beni Cezime hadisesini yoksa nerden hatırlayacaktım.
Buhari gibi sahih hadis kitaplarında çeşitli ravilerin rivayet ettiği hadise şöyledir.
Mekke’nin fethi sırasında Kâbe’de büyük Uzza putunu yıkan İslam’la sonradan şereflenmiş büyük komutan Halid Bin Velid’i Hz. Muhammed İslam’ı tebliğ etmesi için Beni Cezime kabilesine gönderir.
Kabilenin önde gelenleri “Eslemnâ” “Müslünan olduk” diyemeyip , “Asba’nâ”, yani “Dinimizi terk ettik” deyince Halid Bin Velid şüpheye düşer ve kabileden 30 erkeği esir alıp, öldürtür. Bazı askerler bu emri yerine getirmek istemez. Beni Cezime’den kaçan bir adam ise olayı Peygamber Efendimize anlatır.
Rasûlullah adama sorar:
Buhari gibi sahih hadis kitaplarında çeşitli ravilerin rivayet ettiği hadise şöyledir.
Mekke’nin fethi sırasında Kâbe’de büyük Uzza putunu yıkan İslam’la sonradan şereflenmiş büyük komutan Halid Bin Velid’i Hz. Muhammed İslam’ı tebliğ etmesi için Beni Cezime kabilesine gönderir.
Kabilenin önde gelenleri “Eslemnâ” “Müslünan olduk” diyemeyip , “Asba’nâ”, yani “Dinimizi terk ettik” deyince Halid Bin Velid şüpheye düşer ve kabileden 30 erkeği esir alıp, öldürtür. Bazı askerler bu emri yerine getirmek istemez. Beni Cezime’den kaçan bir adam ise olayı Peygamber Efendimize anlatır.
Rasûlullah adama sorar:
– Peki, bunu yaparken Halid Bin Velid’e karşı koyan ve bu yaptığını protesto eden kimse olmadı mı?
Adam cevap verir:
Adam cevap verir:
– Evet, orta boylu, beyaz tenli bir adam ona karşı çıktı. Halid de onu
engelledi. O da sustu. Daha sonra uzun boylu ve çelimsiz bir görünüşe
sahip başka bir adam karşı koydu.
Anlatılanlara Peygamber Efendimiz çok üzülür, sinirlenir ve ellerini havaya kaldırarak şöyle der:
Anlatılanlara Peygamber Efendimiz çok üzülür, sinirlenir ve ellerini havaya kaldırarak şöyle der:
– Allahım! Ben, Halid bin Velid’in yaptıklarından beriyim. (Onun yaptıklarından uzağım.)
Peygamberimiz, Hz. Ali’yi yüklü bir tazminatla Beni Cezime’ye gönderir. Kırılan ağaç kovuğundaki bir köpek yalağına kadar bütün kayıpları tazmin ettirir. Hz. Ali halkın gönlünü alır.
Fazla söylenecek bir şey yok. Farzedin ki Peygamber Efendimiz “Peki, bunu yaparken karşı koyan ve bu yaptığını protesto eden kimse olmadı mı” sorusunu Uludere için bize soruyor.
Böyle bir haksızlık karşısında iki cihan Peygamberi bile korkup “Allah’ım ben bu işten uzağım” diye yakarırken, “Ama bu benim en iyi komutanım” demeyip hata yapanın arkasında durmazken, “Devlet özür dilemez” kibrine düşmezken Uludere katliamı karşısında herkes kendi iç muhasebesini kendi yapsın demekten başka ne gelir elden?
Peygamberimiz, Hz. Ali’yi yüklü bir tazminatla Beni Cezime’ye gönderir. Kırılan ağaç kovuğundaki bir köpek yalağına kadar bütün kayıpları tazmin ettirir. Hz. Ali halkın gönlünü alır.
Fazla söylenecek bir şey yok. Farzedin ki Peygamber Efendimiz “Peki, bunu yaparken karşı koyan ve bu yaptığını protesto eden kimse olmadı mı” sorusunu Uludere için bize soruyor.
Böyle bir haksızlık karşısında iki cihan Peygamberi bile korkup “Allah’ım ben bu işten uzağım” diye yakarırken, “Ama bu benim en iyi komutanım” demeyip hata yapanın arkasında durmazken, “Devlet özür dilemez” kibrine düşmezken Uludere katliamı karşısında herkes kendi iç muhasebesini kendi yapsın demekten başka ne gelir elden?