29 Mayıs 2012 Salı

Türkiye’de Savunma Harcamaları

Türkiye, jeopolitik ve tarihsel özellikleri nedeniyle güvenlik ihtiyacı yüksek bir ülke olarak nitelendirilebilir. Bu ihtiyaç beraberinde kuvvetli ve caydırıcı savunma güçlerinin varlığını gerektiriyor.

Bu sebeple Türkiye, hem iç hem de dış tehditlere karşı kendisini savunmak için askeri harcamalara ciddi miktarda kaynak aktarmaktadır. Askeri harcamaların GSMH içindeki payı 2011 yılında yüzde 2,5’tir, yani yaklaşık 32 milyar lira (2000’de yüzde 3,7 idi). Aşağıda görülen grafikte yıllar itibariyle ülkelerin askeri harcamalarının GSMH ve merkezi hükümet bütçesi içindeki payları gösterilmiştir. Türkiye, AB ülkelerine göre milli hâsılasının daha büyük bir kısmını askeri harcamalara ayırıyor. Ne mutlu ki Türkiye, son yıllarda hızlı şekilde askeri harcamalarının milli gelir ve bütçe harcamaları içindeki payını düşürerek, sosyal harcamalarını arttırmayı bilmiştir. Sonuçta, şu anki oran dünya ortalamasına yakın, komşularından daha az (Bulgaristan hariç) ve Türkiye’nin kendine has şartları düşünüldüğünde normal sayılabilir. 

Ülke  (Grupları)
GSMH(yüzde)
Merkezi Hükümet bütçesinin (yüzde)
Arap ülkeleri
5,9
---
Gelişmekte olan Doğu Asya
1,8
14,6
Euro Bölgesi
1,6
4,3
Gelişmekte olan Avrupa ve Orta Asya
3,0
11,6
Avrupa Birliği
1,8
4,5
Yüksek Gelirli Ülkeler
2,9
10,0
Kuzey Amerika
4,5
16,9
OECD
2,7
9,9
Güney Asya
2,4
16,2
Dünya
2,6
10,0
Ermenistan
4,5
17,4
Bulgaristan
1,4
6,2
Gürcistan
3,9
18,1
Yunanistan
3,1
---
İran
1,9
8,6
Irak
6,0
---
Rusya
4,0
14,0
Suriye
3,9
15,8
Türkiye
2,4
9,7
Kaynak: Dünya Bankası, 2010 yılı verileri 

En az askeri harcamalarının büyüklüğü kadar burada dikkat edilmesi gereken nokta bu harcamaların nereye aktarıldığıdır. Savunma sanayi günümüzde yeni teknolojilerin öncelikli olarak kullanıldığı alanlardan birisi. Dolayısıyla, bu teknolojileri üretebilmek ülkeler için ciddi bir avantaj unsuru. Türkiye, başarılı bir şekilde, artık askeri harcamalarının önemli bir kısmını, yaklaşık yüzde 52’sini, yerli firmalardan temin edebilecek noktaya gelmiştir (2010). Benzer şekilde, Türkiye’nin 2010 yılında savunma ürünleri ihracatı 640 milyon dolara ulaşmıştır. Fakat bunun yeterli olduğunu düşünmek ve burada durmak pek sağlıklı bir bakış açısı değildir. Çünkü teknoloji yoğun araçlar ve teçhizatlar hala yurtdışından alınmaktadır.

Savunma sektörünün bilgi ve teknoloji yoğun olması araştırma ve geliştirme(Ar-Ge) faaliyetlerinin yoğun olmasını gerektiriyor. ABD’nin savunma bütçesinin yüzde 12’si, İngiltere’nin yüzde 8’i, Fransa’nın yüzde 7’si ve Almanya’nın yüzde 4’ü Ar-ge’ye ayrılmaktadır. Bu oran Türkiye için sadece yüzde 1’dir. Bu nedenle özen gösterilmesi gereken nokta, bu konuda çalışan araştırmacı mühendis sayısını arttırmak, daha fazla yeni teknolojiler geliştirmeye yönelik yatırımlar yapmak olmalıdır.

Türkiye’nin askeri harcamaların komposizyonu şu şekildedir: personel yüzde 53; ekipman yüzde 25; altyapı yüzde 4 ve diğer yüzde 18 (2010). Görüldüğü üzere harcamaların büyük kısmı personele gidiyor. Ekipman, yatırım ve Ar-Ge için ayrılan pay ise çok küçüktür. Benzer kalemlerin AB ve ABD’nin savunma harcamalarındaki payı aşağıdaki tabloda verilmektedir. ABD’nin harcamalarının üçte birini Ar-Ge ve teçhizata ayırması ordusunun ne kadar teknoloji yoğun olduğunun göstergesidir.

 Savunma Harcamaları Kalemleri
AB
ABD
Personel
51,0
32,0
Operasyonlar ve Bakım
22,1
29,9
Ar-Ge ve Teçhizat
22,7
30,6
Diğer
4,1
7,5
Toplam
100,0
100,0
Kaynak. European Defence Agency, 2010 yılı (yüzde)

Aşağıda gösterilen tabloda, ülkelerin savunma bütçesindeki Ar-Ge harcamalarının toplam kamu Ar-Ge harcamaları içerisindeki payları veriliyor. ABD’de kamunun finanse ettiği Ar-Ge harcamalarının yarısından fazlası savunma sektörüne gitmektedir. İlginç şekilde Türkiye gibi terörle mücadele etmekte olan İspanya ve İngiltere’de devlet Ar-Ge harcamalarının üçte birini savunma ile ilgili alanlara ayırmıştır. Görüldüğü üzere Türkiye’de bu oran sadece yüzde 4,7’dir. Türkiye gibi savunma gücünün önemli kısmını ithal ürünlerle sağlayan Yunanistan’da bu oran yüzde 1’dir. Sonuçta, Türkiye’nin en önemli sorunu olarak görülen terörle mücadelesinde yeniliklere daha fazla açık olması gerekiyor. Bunun için ise daha fazla araştırma geliştirme faaliyetlerinde bulunarak bu sorunda teknik üstünlük sahibi taraf olmalıdır.

Ülke
Yüzde
Ülke
Yüzde
ABD
55,1
Türkiye
4,7
İspanya
 37,3*
Kanada
 4,3*
İngiltere
34,1
Japonya
4,5
Fransa
24,2
İtalya
 4,0*
Kore
14,2
Finlandiya
2,3
İsveç
22,2
Yunanistan
1,0
Norveç
6,9
EU25
 14,9*
Almanya
6,7
OECD
 28,8*
Kaynak: OECD, Türkiye için 2010, * 2001, diğerleri için 2004 yılı veri alınmıştır.

Türkiye’nin savunma harcamalarındaki düşüşün tek başına başarı sayılamayacağı ortadadır. Her koşulda bu alanın teknoloji ve Ar-Ge yoğun bir sektöre dönüşmesi gerekiyor. Sadece NATO’nun en büyük ordusu sıfatıyla, Türkiye’nin bölgesinde caydırıcı bir güç olması pek olası değildir. Son olarak Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül’ün ABD ziyaretinde dile getirdiği silahlı “Predator” konusu, savunma sanayinde yerli teknolojileri geliştirmenin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi.

Sonuç olarak, savunma sanayinde insan yoğun yapıdan teknoloji yoğun bir yapıya geçilmesi gerekmektedir. Bunun özel sektör merkezli, bilinçli ve şeffaf kamu finansmanıyla yapılması en sağlıklı yol olarak gözükmektedir. Aksi takdirde, bu tablolar değişmezse, stratejik olarak terör sorununda askeri ve teknik üstünlüğü kazanmak çok zor olacaktır. Bu istenen değişimi aynı zamanda profesyonel ordu olma yolunda önemli bir adım olarak değerlendirmeliyiz.