27 Mayıs cuntasının tutukladığı Genelkurmay Başkanı Rüştü Erdelhun ve
beraberindeki generaller, nakledildikleri Yassıada'nın şartlarına
alışmaya çalışırken, bir yıl boyunca sorgulanırlar.
Erdelhun,
'kırmızı valiz'den çıkan notlarında, bu sorgulamalar sırasında cuntanın
hukuku nasıl tahrip ettiğini şöyle anlatıyor: "1960 Temmuz'undan 1961
Ağustosuna kadar devam eden soruşturmalar esnasında, en acayip ve
kanunsuz olanı ışıklı oda soruşturması idi. Bunu ordudan matrûd
(atılmış) Askerî Hâkim Kamil adında birisi yürütüyor ve aşağılayıcı
ifadeler kullanıyordu. İlk sual şöyle idi: 'Rufeka-i habasetiniz (alçak
arkadaşlarınız!) her şeyi söylediler fakat sen inkâr yoluna saptın. Gel
sen de ikrar et de suçunu (kabul et), yiğitlik sen de kalsın. Netice
nasıl olsa değişecek değildir."
Erdelhun, adaya gönderilirken
yaşadığı acı bir anıyı ise şöyle kaleme alıyor: "Benden önce getirilen
general arkadaşlar bana 'Paşam, kaç yumruk, kaç tekme yedin!' sorusunu
sordukları zaman hayret ettim."
27 Mayıs günü Harp Okulu'na
götürülen Genelkurmay Başkanı Rüştü Erdelhun, 16 gün tutuklu bulunduğu
okuldan Yassıada'ya nakledilmek üzere çıkarıldığında üzerinde sivil
elbiseler vardı. Erdelhun, Genelkurmay Muhafız Tabur Komutanı ve aynı
zamanda Milli Birlik Komitesi üyesi Fazıl Akkoyunlu'nun kendisiyle
yakından ilgilenmesine çok şaşırmıştı. Bakın o gün yaşadıklarını kırmızı
valizinden çıkan notlarında nasıl kaleme almıştı. "3 Haziran 1960'ta
emekliliğimiz tebliğ edildi. 13 Haziran 1960 günü gece başka bir yere
nakil edileceğimizden hazırlanmamız istendi. O gece grup grup Etimesgut
Havaalanı'na nakledildik. Sivil elbise giydiğimden pek tanınmıyordum.
Genelkurmay Muhafız Tb. Kl. Fazıl Akkoyunlu (M.B. Komitesi üyesi)
benimle yakından ilgileniyordu. Milli Birlik Komitesi idarecileri
bizlerin (generallerin) nakledilirken yolda askerler tarafından
tartaklanmasını istemiş. Beni yakından tanıyan bazı komiteciler yol
boyunca tartaklanmamam için Akkoyunlu'yu görevlendirmiş. Çünkü
Yeşilköy'de meydandan geçerken iki sıralı astsubay ve subay koridorunda,
benim önümdekiler oldukça hırpalandı. Fakat yanımda giden Fazıl
Akkoyunlu'nun 'Dur!' ihtarı ile bu muamele bana tatbik edilmemişti.
Yalnız Yassıada'da karaya çıkarken hoparlörden ismimiz okundukça
küfürvari sözler duyuyorduk. Benim için işittiğim "tüüü... sana!" oldu.
Ertesi gün benden önce getirilen general arkadaşlar bana "Kaç yumruk,
kaç tekme yedin?" sorusunu sordukları zaman hayret ettim."
'Suçunu kabul et, ne de olsa sonuç değişmeyecek'
Erdelhun
ve beraberindeki generaller Yassı-ada'daki şartlara alışmaya çalışırken
1960'ın Temmuz'unda haklarında soruşturma başlatılmıştı. Milli Birlik
Komitesi tarafından 1 Temmuz'da Yassıada tutukluları için 31 kişilik
soruşturma kurulu oluşturuldu. Erdelhun'u karanlık bir odada sorgulayan
kişi, askerlikten uzaklaştırılmış eski bir hakimdi. Paşa'nın notları,
hukukun nasıl tahrip edildiğini gözler önüne seriyordu. "1960
Temmuz'undan 1961 Ağustos'una kadar devam eden soruşturmalar esnasında
en acayip ve kanunsuz olanı ışıklı oda soruşturması idi. Bunu ordudan
matrut (atılmış) Askeri Hâkim Kamil adında birisi yürütüyor ve sorgu
esnasında aşağılayıcı ifadeler kullanıyordu. Sorgu odasına alındığım
zaman 500 mumluk bir elektrik huzmesi gözüme tevcih edildiğinde ne
odadakileri ne de etrafı görmek kabil olmuyordu. İlk sual şöyle idi:
'Rufekai habesetiniz (kötü, alçak arkadaşlarınız!) her şeyi söylediler
fakat sen inkâr yoluna saptın. Şu gördüğün dosya içerisinde her şey
yazılı. Gel sen de ikrar et de suçunu (suçunu kabul et), yiğitlik sende
kalsın. Netice nasıl olsa değişecek değildir' dediler. Cevaben: Olan ve
bildiğim her şey söylenmiştir. İnkâr edilen hiçbir şey yoktur. İkrar
edenlerle yüzleşmeye hazırım.' dedim."
Tanık Recep Ergün'ün notlarından Erdelhun'un son konuşması: Pelte gibi ordu istemiyorum
Rüştü
Erdelhun'un darbeden 12 saat önce Genelkurmay Karargâhı'nda subaylara
yaptığı konuşma, yargılandığı davada suç olarak iddialar arasında yer
aldı. Erdelhun, söz konusu konuşmasında subayları ve eyleme katılan Harp
Okulu öğrencilerini tehdit ettiği gerekçesiyle yargılanıyordu.
Erdelhun'un bu konuşması Tanık Recep Ergün tarafından hem savcılıkta hem
de mahkemede ifade edilmesine rağmen ne iddianameye girdi ne de
mahkemenin kararına tesir etti. Ergün'ün ifadelerine göre Erdelhun
şunları söylemişti: "Silahlı Kuvvetler'in vazifesi seferde memleketi dış
tehlikeye, hazarda (barışta) ise iç tehlikeye karşı korumak olduğu
söylenerek harbiye yürüyüşü bana haber verilmiyor. Demek ordu siyasetin
içerisine girdi. Ordunun numarası 90'a indi. Ordu siyasetle uğraşmaz.
Uğraşırsa ben silahımı çekerim. Tehlikeli günler yaşıyoruz, pelte gibi
ordu istemiyorum. Ordu olarak hiçbir fikrin kurbanı olmayalım. Başvekil
seyahatten dönünceye kadar örfi idareyi ben kumanda edeceğim."