21 Mayıs 2012 / İDRİS GÜRSOY
İngiliz
arşivlerinde 4 yıl araştırma yapan yakın tarih uzmanı Prof. Cihat
Göktepe, 27 Mayıs’tan 38 gün önce “Türkiye’de darbe olabilir” notunun
Londra’ya geçildiğinin belgesine ulaştı.
27 Mayıs sabaha karşı yatağından
kaldırılan İngiliz büyükelçiye Ankara’da tankların yürüdüğü haber
verildi. ‘Nereye doğru?’ diye sordu. “Çankaya” denince emin oldu.
Beklenen gerçekleşmiş, cunta yönetime el koymuştu. Hemen kriptosunu
geçti. Londra, Adnan Menderes’ten önce darbeyi haber almıştı.
Prof. Cihat Göktepe, yakın tarih uzmanı. İngiliz arşivlerinde 4 yıl araştırma yaptı, 27 Mayıs öncesi ve sonrasında Ankara-Londra arasında yazılan kriptoları inceleyen Göktepe, İngiltere Büyükelçiliği’nin 27 Mayıs’tan 38 gün önce ‘Türkiye’de darbe olabilir’ notunu Londra’ya geçtiğinin belgesine ulaştı. Londra’dan büyükelçiliğe geçilen mesajda “Darbeye karşı çıkan var mı? Polis ve Kürtlerin tutumu ne?” sorusu soruluyordu.
Darbelerde dış ülkelerin rolü Türkiye’de hep tartışıldı. ‘ABD ve İngiltere darbelerin neresinde?’ sorusuna cevap arandı. İngiltere-Türkiye ilişkileri uzmanı Göktepe, araştırmacılara açılan İngiliz belgelerinden yola çıkarak Batı ile darbeciler arasındaki ilişkiye ışık tutuyor. İngilizler neden darbecileri hemen tanıdı? Menderes’in hangi politikaları Batı’yı rahatsız etti? Darbe sonrası Kıbrıs nasıl sahipsiz kaldı? Türk siyasi tarihi uzmanı Göktepe ile darbelerin dış boyutunu konuştuk.
-İngiliz arşivlerinde Türkiye ile ilgili neler var?
Dünyanın neresinden olursa olsun bilgiler analiz edilerek merkeze aktarılmış. Türkiye bu manada çok fazla bilginin gittiği bir coğrafya. “1918’de Şam’da kim kimdir?”in cevabı İngiliz arşivinde var. Ana mantık; doğru karar vermenin yolu, doğru bilgiden geçer. Belgeler hakikaten çok kapsamlı. Sonuçta yanlış bilgi ve değerlendirmeler olacaktır ancak ham bilgi doğrudan aktarılmış.
-Bilgiler nasıl elde ediliyor?
Diplomatlarla, askerlerle, siyasilerle ve gazetecilerle görüşüyorlar. Enteresan bir şey daha yapıyorlar. Kendileri olmasa da alt kademelerindeki görevlileri ülkenin dört bir tarafına gönderip rapor vermelerini istiyorlar. 1950’lerden bir belgede; Adana konsolosu Antep, Urfa, Hakkâri ve Van’ı geziyor, ‘Buralar başka Türkiye’ diyor. Bazı bilgiler dışişleri bakanlığı bilgisi, bazıları kapalı istihbarat bilgisi. Bazıları elçilik, bazıları askerî ateşe vasıtası ile gidiyor. Mikro bilgilerle mikro analizler yapıyorlar, hiçbir şeyi atlamıyorlar.
-Bakış açısı nasıl kriptoların?
Olaylara İngiliz menfaatleri açısından bakılıyor, vaziyet nedir ne değildir analizi yapılıyor. Mesela Müsteşar ADM Ross isimli birinin şu satırları dikkat çekici: “Demokrasilerde seçim sandığı önemlidir ama Türkiye’de bir müddet bunun kaldırılması Türkiye’nin aleyhine olmayacaktır.” 27 Mayıs sonrası süreçte bu not geçiliyor.
-Demokrasiye geçilmeli denmiyor mu?
Hayır. Bu darbenin sonucu bizi nasıl etkiler? Bu sorunun cevabı önemli onlar için.
-Darbe nasıl haber veriliyor?
Belgelerin tarihi ve saatine baktığımızda bunu görüyoruz. Darbenin yapıldığı sabahın dördünde ilk mesajı gidiyor elçinin. Darbe ile aynı anda, sıcağı sıcağına bilgilendiriliyor Londra. Menderes’ten önce haberdar oluyorlar.
-Kim geçiyor darbe haberini?
İngiliz büyükelçisi.
-Nasıl haber alıyor?
1998’de, İngiltere’nin 1958-62 arasında Ankara Büyükelçiliğini yapmış olan Bernard Borrows’la ölmeden önce mülakat da yapmıştım. Bu soruyu ona sordum. ‘Nasıl haberiniz oldu?’ diye. Dedi ki, “Beni uyandırdılar. Tankların hareket ettiğini söylediler. ‘Nereye doğru?’ diye sordum. Çankaya, dediler. O zaman darbe olduğunu anladım.”
-27 Mayıs öncesinde darbeye ortam hazırlanıyor. İngiliz belgelerinde bu süreç nasıl yer alıyor?
İstihbarat günbegün yapıldığı için bunları görebiliyorsunuz. ‘Yeşilhisar’ olayının bütün teferruatı var mesela. ‘555 K’ hadisesinin bütün teferruatı gidiyor.
-Nasıl analiz ediliyor bu olaylar?
Asayişin olmadığı, silahlı kuvvetlerin bu gidişe nasıl tepki verebileceği belirtiliyor. 19 Nisan tarihli bir belgede, 38 gün önce açıkça ‘Türkiye’de darbe olabilir’ diye Londra’ya bildiriliyor. Telgraflarda var. 38 gün sonra olabilecek olayları biliyorlar ve darbe onlar için sürpriz değil.
-Menderes darbeye ihtimal vermiyor, ancak Londra darbeyi 38 gün önceden görebiliyor? Bu nasıl mümkün?
Elçi, Rüştü Erdelhun için, “Menderes’e itaatkâr bir genelkurmay başkanıdır, onun kontrolünde bir darbe olma ihtimali düşüktür.” diyor. Erdelhun da Yassıada’da idamla yargılanmıştır. Genelkurmay başkanının demokrasiye taraftar olması meseleyi çözmüyor, darbecilerin profiline baktığımızda da subayların rütbelerinin daha düşük olduğunu görüyoruz. Yaş ortalaması 41’dir. Emir komuta içinde yapılmamıştır. Darbe yaptıklarında başlarında bilinen bir general yoktu, Cemal Gürsel’i o yüzden bu işin içine kattılar.
-Elçi Rüştü Erdelhun’a rağmen darbe olacağını biliyorsa ordudaki kaynaşmadan haberdar mı?
Tabii, cuntalardan dolaylı haberdar. Kendisi için darbe olabileceği sürpriz olmadığına göre, bu raporu rastgele yazmıyor, bilgilere dayanarak yorumluyor.
-19 Nisan’da elçinin elinde darbe olacağına dair yeterli bilgi var yani?
Bu soruyu da Büyükelçi Borrows’a sordum. “Elimizde kendi kaynaklarımızdan gelen bilgi vardı ve vaziyeti değerlendirerek yaptığımız analize göre böyle bir sonuca vardık.” dedi.
-Amerika darbeyi haber alabiliyor mu?
27 Mayıs’ta ABD hariciye ile havlu atmıştır, fakat CIA doğru bilgileri merkeze aktarmıştır. Darbe olacağını söylüyor, CIA. ABD Ankara büyükelçisinin lakabı ‘uzun salaktır’, darbeden sonra görevden alınıyor. Büyükelçinin Menderes’e yakın olduğu biliniyor. Muhtemelen onun aldığı bilgiler hükümet kanadındandır.
-İngiliz büyükelçisinin en büyük haber kaynağı kim?
En önemli kaynaklardan biri daha önce Moskova büyükelçimiz darbeden sonra da dışişleri bakanı olan Selim Sarper. 27 Mayıs’tan sonra daha da yakınlaşıyor. Mesela dışişleri bakanlığına bir mesaj gönderiyor, ‘Selim Sarper dışişleri bakanı oldu. Sizin NATO’da iken ortak çalıştığınız birisiydi. Sizin nasıl bir mesajınızı iletelim’ diyor. Beraber çalışmanın getirdiği hukuku da merkeze çekiyor, yakınlaşma sağlıyor. Darbe sonrası askerî kanatla ilgili bilgiler büyük ölçüde Sarper üzerinden elde ediliyor. Mahkemeler ve idamlara kadar bu bilgi akışı sürüyor. Gürsel’in gücü nedir? Müdahale etsek ne olur? Yassıada’dan ne çıkar? Bu soruların cevabı veriliyor hep.
-Sarper mahkemelerle ilgili ne bilgi vermiş?
Sarper’in ilk ifadesi şu: “İdamlar çıkmayabilir, Gürsel ve taraftarları idamlara taraftar değil.” Sona doğru yaklaştıkça da “Yüzde 50-50. Eğer idam kararı çıkarsa, infaz ihtimali yüzde 20.” diyor. Elçi bunları Londra’ya iletiyor.
-‘İdamlara müdahale edelim, önleyelim’ demiyor mu?
Ciddi ciddi değerlendirmeler var. ‘Ne şekilde müdahil olalım?’ diye analizler yapılmış. Merkez, elçiyi bu konuda tam yetkili kılıyor. Başbakan Herald Macmillan’ın mektubunu Gürsel’e elçi 8 ay sonra iletiyor. ‘İdamları yapmayın’ mektubu hemen verilmiyor. İngiliz kraliçesi Esenboğa’da Gürsel’le bir saat görüşmüş. Sonucunda konuşma metinlerine baktığımızda çerçevesi somut ve keskin ifadeler yok.
-Ciddi bir girişim yok o zaman?
İngilizler açısından bakarsak darbeye de idamlara da yeterince karşı çıkmıyorlar. Aksine merkeze darbenin İngilizlere menfaatlerini bildirdiler. Zaten iki gün sonra Amerika, 3 gün sonra da İngiltere darbecileri tanıdı. İngilizler bu işte sınıfta kaldı. Menfaat mi demokrasi mi noktasında, menfaat ön planda.
-Belgelerde darbe sürecinde İngiliz veya Amerikalıların etkisine rastladınız mı?
1950’lere baktığınızda DP’nin altın yılları 54’e kadardır. 54-57 arasında git-geller var. 58’den sonra durum değişiyor. Amerikalılar devamlı devalüasyon öneriyor, Menderes 1958’e kadar çok direniyor. 58’de dolar bir gecede 2,85’ten 9 liraya çıkıyor. Yaklaşık yüzde 300 devalüasyon oluyor. ABD’lilerin Menderes’e olan tutumunda bir değişiklik görüyoruz. Türk hükümeti kredi talebi ile ABD’ye gidiyor ancak sadece 30 milyonla talep geri çevriliyor. 50’deki belgelerde NATO ile işbirliği, askerî ve ekonomik yardım ve tarım var. Bir dünya tarımcı gitmiş gelmiş; Türkiye’ye biçtikleri rol tarım ülkesi. Baraj sayısı arttı. Rafineri kuruldu, ciddi sanayi yatırımlarına yöneldi Menderes.
-Batı, Menderes’in bu politikalarından rahatsızlık mı duyuyor?
Menderes, Batılıların her dediğini yapan bir hükümet olmaktan çıkıyor. Batı’ya yakın ancak Türkiye’nin menfaatlerini de merkeze çeken bir siyaset oluşturmaya başlıyor. İşte burada İngiltere ve Amerika Menderes’ten ciddi rahatsızlık duyuyor. 58-60’a baktığımızda hükümet ekonomik desteği başka yerlerde arıyor. Almanya ve en sonunda Rusya’dan gelen yardım talebine, uzun süre hayır diyen Menderes sıcak bakıyor. Darbe olmasaydı Menderes’in bir Moskova ziyareti olacaktı.
-Darbe, sadece Türkiye’de değil, 58’de Irak’ta da oluyor? Bu iki ülkedeki darbenin ilişkisi var mı?
Pakistan’da da darbe var ve bunlar tesadüf değil. 1955’teki İngiliz belgelerinde Zorlu ve Menderes için ‘kurnaz tilkiler’ ifadesi kullanılıyor. Memleketin çıkarlarını düşünmeleri bu iki devlet adamını ‘kurnaz tilki’ yapıyor ve Batı’dan talepler sağlıksızlık olarak değerlendiriliyor. Mesela 1955’te Amerikalı yatırım uzmanı geliyor Türkiye’ye ve ‘Size sadece Sarıyer barajı yeter’ diyor. Oysa DP, Sarıyer gibi 6 baraj yapıyor ve sonraki yıllarda bu barajlar da enerji ihtiyacını karşılamıyor. Dolayısıyla çizilen çerçevenin dışına çıkmış gibi bir durum söz konusu.
-Irak’taki darbenin sebebi ne?
1958’de Irak’ta darbe olunca Bağdat Paktı felç oluyor. Düşünün ismi bile Bağdat olan bir paktta Irak devre dışı kalıyor. Bir yıl sonra paktın adı CENTO’ya dönüşüyor. Batı’nın sistematik kurguladığı yapılar bunlar. Enteresandır, bu kurgu içinde bölge ülkesi olmayan İngiltere de var. Irak devre dışı kalınca artık CENTO hâline geliyor ve merkez Ankara oluyor. Yapı değişiyor. İngilizler CENTO’yu daha çok ekonomik işbirliğinin yapıldığı bir yapı hâline getiriyor, askerî kanadı güçlü değildir. CENTO’nun aslında hedefi İran’ı Batı blokundan ayrıştırmamaktır, başka ifade ile Sovyetlere yakınlaşmasını önlemeye yöneliktir. Darbeler siyasi yapıları desteklemek için birer araç olarak kullanılmıştır. Darbeleri iç sosyal vakalarla analiz etmek yeterli değildir. Nitekim Yunanistan’daki 1967 darbesini de CIA alenen desteklemiştir.
-Darbeciler yönetime gelince Batı’nın çıkarlarına uygun politikalar uyguluyor. Darbe bildirilerinde de bağlılık vurgusu yapılıyor.
Batılılar darbecilere göz kırpıyor. 27 Mayıs sabahı darbenin kudretli albayı da “NATO’ya, Cento’ya ve geçmiş anlaşmalara bağlıyız.” diyor. Bu, ‘dış politikada radikal bir değişiklik olmayacak’ demektir, Bu sinyali aldıktan sonra İngiltere ve Amerika cuntayı ülkenin ‘meşru hükümeti’ olarak tanımıştır. İngiliz elçisine, ‘Menderes ve Zorlu ile yakın çalışmanıza rağmen bu yapıyı neden hemen tanıdınız?’ diye sordum. Dediği şu oldu: “Baktık ki bir defakto durum var, darbeciler yönetime, ülkeye hâkim ve bizim dış politik çıkarlarımızla örtüşen mesajlar veriyor. Bu İngiliz menfaatlerine uygundur. Darbe türü şeyler sadece Türkiye’de olmuyor, dünyanın pek çok yerinde oluyor. Bizim için asli olan İngiliz menfaatlerinin sürdürülmesidir.”
-Darbe mesajı Londra’ya gittikten sonra gelen mesajlarda ne var?
Büyükelçi darbe oldu mesajını çektikten sonra merkezden ilk mesajda şu soruluyor; ‘Darbecilere bir tepki var mı?’ Parantez açmışlar, polis teşkilatı ve Kürtlerden. Onlar için asli olan darbenin sürekliliği, istikrarı ve dış politikayı nasıl sürdürecekleri mesajıdır.
-Dış politikada İngiltere’nin önceliği ne?
O dönemde İngiltere için ‘geçmiş anlaşmalara sadığız’ açıklamasında sıcak olan konu Kıbrıs anlaşmalarıdır. Darbe olduğu zaman Londra Zürih onaylanmış, Kıbrıs cumhuriyeti ilan edilmemişti. İngilizler için asli mesele Kıbrıs meselesinde darbecilerin tutumuydu.
-Darbelerin en önemli sonuçları aslında dış politikada değil mi? 80 sonrası Yunanistan NATO’ya katılma rezervini kaldırıyor?
Kıbrıs tamamen DP’nin bir başarısıdır. Darbeciler tamamen ‘mirasyedilik’ yapmışlardır. 1962’de Makarios Ankara’yı ziyaret ediyor, cumhurbaşkanı sıfatı ile bakıyor, Ankara toz duman, hamle yapamaz, hemen revizyon taleplerini getiriyor. “Türklere verilen haklar çoktur, küçültelim” diyor. 63’te Kanlı Noel’in başlamasının sebebi 27 Mayıs’tır. Kıbrıs’ın sahibi kalmadı, çözmüşlerdi bu meseleyi. Ortaklığa dayalı bir cumhuriyet ilan edilecekti.
-Ordudaki tasfiyede emekli paralarının Amerika tarafından ödenmesinin bir anlamı var mı?
Türkiye’nin NATO’da kalması dış güçler açısından çok önemlidir. Darbecilerden 16-17’si ABD’de psikolojik harp eğitimi almıştır. Türkeş 1,5 sene kalmıştır. 27 Mayıs’tan sonra ordudan tasfiye yaşanmıştır. 7200 kişi, ki bunların 235’i general, re’sen emekliye sevk edilmiştir. Bunların emekli ikramiyeleri normalin üstünde tutulmuş ve fon Amerika’dan temin edilmiştir. Fon için Amerikalılara durum izah edilmiştir. TSK’nın genetik yapısında değişiklik yapılmıştır. Gelenekçi subaylar re’sen emekli edilerek NATO eğitimi almış subaylarla TSK’nın yapısı yeniden ikame edilmiştir. Generallerin yüzde 90’ı emekli edilerek NATO’ya bağlı subay profili yükseltilmiştir. Zihinsel manada radikal değişikliğin delilidir bu.
-27 Mayıs model ve sonraki dönemlerde burada darbe stajı görmüş subayların darbe girişimlerinde karşımıza çıkması tesadüf mü?
Bu tesadüf değildir. ‘Suimisal misal olmaz’, deriz ama 27 Mayıs kendinden sonraki darbelere misal olmuştur. Nitekim Cumhuriyet tarihinin ilk darbesidir. TSK arasında darbenin yapılabileceğine, darbenin meşru bir hareket olduğuna dair kanaat tescillenmiştir. Bunlar yargılamaya tabi tutulmadıkları gibi Millî Birlik Komitesi mensupları tabii senatör sıfatı ile Parlamento’ya girmişlerdir. Harp okulu öğrencileri arasında şuuraltında darbeye teşebbüs ruhu oluşmuştur. Şöyle de bir sonuç çıkıyor. Darbeden sonra hukuk hocaları darbeyi ihtilale çevirmiş, meşruiyet kazandırmışlardır. Bunların hepsi patolojik bir durumdur.
-İngilizler ordudaki nabzı nasıl tutuyorlar?
Yassıada’da idam cezalarının verilmesine değinilirken, TSK’daki görüş ayrılıklarına işaret ediliyor, bölünme riskinin altı çiziliyor. Birileri taraftar, birileri değil deniyor. Askerî bilgiler de istihbarat olarak değerlendiriliyor. Birliklerin durumu, askerin sayısı, teçhizatı geçiliyor. Bir elçi 1950’lerin sonunda Erzurum’da bir tatbikata gidiyor, merkeze geçtiği raporda; ‘TSK güçlü ama 1920’li yılların koşullarında bir ordu’ diyor. Süvari kültürü ile şekillenmiş olduğunun altını çiziyor.
Balyoz ve diğer darbe planlarında 27 Mayıs izi var. İzleri şöyle görüyorsunuz, teşkilat yapılanması, hücre yapılanması, birbirileri ile irtibatı, öncelikli kurumlar çok benzeşmeler var. Medya, muhafız alayı, harp okulu üzerinden hamleler, muhalefetle diyalog, entelüktüelleri etkileme, medya ile ilişki 27 Mayıs’la paralellik gösteriyor. 27 Mayıs sivil asker ilişkisini değil sivil hayatı ve siyaseti de şekillendirdi. Meclis dışındaki kurumlara büyük yetkiler verildi. Bir kısmı teamül bir kısmı hukuki olarak altyapısı hâlâ duruyor.
Prof. Cihat Göktepe, yakın tarih uzmanı. İngiliz arşivlerinde 4 yıl araştırma yaptı, 27 Mayıs öncesi ve sonrasında Ankara-Londra arasında yazılan kriptoları inceleyen Göktepe, İngiltere Büyükelçiliği’nin 27 Mayıs’tan 38 gün önce ‘Türkiye’de darbe olabilir’ notunu Londra’ya geçtiğinin belgesine ulaştı. Londra’dan büyükelçiliğe geçilen mesajda “Darbeye karşı çıkan var mı? Polis ve Kürtlerin tutumu ne?” sorusu soruluyordu.
Darbelerde dış ülkelerin rolü Türkiye’de hep tartışıldı. ‘ABD ve İngiltere darbelerin neresinde?’ sorusuna cevap arandı. İngiltere-Türkiye ilişkileri uzmanı Göktepe, araştırmacılara açılan İngiliz belgelerinden yola çıkarak Batı ile darbeciler arasındaki ilişkiye ışık tutuyor. İngilizler neden darbecileri hemen tanıdı? Menderes’in hangi politikaları Batı’yı rahatsız etti? Darbe sonrası Kıbrıs nasıl sahipsiz kaldı? Türk siyasi tarihi uzmanı Göktepe ile darbelerin dış boyutunu konuştuk.
-İngiliz arşivlerinde Türkiye ile ilgili neler var?
Dünyanın neresinden olursa olsun bilgiler analiz edilerek merkeze aktarılmış. Türkiye bu manada çok fazla bilginin gittiği bir coğrafya. “1918’de Şam’da kim kimdir?”in cevabı İngiliz arşivinde var. Ana mantık; doğru karar vermenin yolu, doğru bilgiden geçer. Belgeler hakikaten çok kapsamlı. Sonuçta yanlış bilgi ve değerlendirmeler olacaktır ancak ham bilgi doğrudan aktarılmış.
-Bilgiler nasıl elde ediliyor?
Diplomatlarla, askerlerle, siyasilerle ve gazetecilerle görüşüyorlar. Enteresan bir şey daha yapıyorlar. Kendileri olmasa da alt kademelerindeki görevlileri ülkenin dört bir tarafına gönderip rapor vermelerini istiyorlar. 1950’lerden bir belgede; Adana konsolosu Antep, Urfa, Hakkâri ve Van’ı geziyor, ‘Buralar başka Türkiye’ diyor. Bazı bilgiler dışişleri bakanlığı bilgisi, bazıları kapalı istihbarat bilgisi. Bazıları elçilik, bazıları askerî ateşe vasıtası ile gidiyor. Mikro bilgilerle mikro analizler yapıyorlar, hiçbir şeyi atlamıyorlar.
-Bakış açısı nasıl kriptoların?
Olaylara İngiliz menfaatleri açısından bakılıyor, vaziyet nedir ne değildir analizi yapılıyor. Mesela Müsteşar ADM Ross isimli birinin şu satırları dikkat çekici: “Demokrasilerde seçim sandığı önemlidir ama Türkiye’de bir müddet bunun kaldırılması Türkiye’nin aleyhine olmayacaktır.” 27 Mayıs sonrası süreçte bu not geçiliyor.
-Demokrasiye geçilmeli denmiyor mu?
Hayır. Bu darbenin sonucu bizi nasıl etkiler? Bu sorunun cevabı önemli onlar için.
-Darbe nasıl haber veriliyor?
Belgelerin tarihi ve saatine baktığımızda bunu görüyoruz. Darbenin yapıldığı sabahın dördünde ilk mesajı gidiyor elçinin. Darbe ile aynı anda, sıcağı sıcağına bilgilendiriliyor Londra. Menderes’ten önce haberdar oluyorlar.
-Kim geçiyor darbe haberini?
İngiliz büyükelçisi.
-Nasıl haber alıyor?
1998’de, İngiltere’nin 1958-62 arasında Ankara Büyükelçiliğini yapmış olan Bernard Borrows’la ölmeden önce mülakat da yapmıştım. Bu soruyu ona sordum. ‘Nasıl haberiniz oldu?’ diye. Dedi ki, “Beni uyandırdılar. Tankların hareket ettiğini söylediler. ‘Nereye doğru?’ diye sordum. Çankaya, dediler. O zaman darbe olduğunu anladım.”
-27 Mayıs öncesinde darbeye ortam hazırlanıyor. İngiliz belgelerinde bu süreç nasıl yer alıyor?
İstihbarat günbegün yapıldığı için bunları görebiliyorsunuz. ‘Yeşilhisar’ olayının bütün teferruatı var mesela. ‘555 K’ hadisesinin bütün teferruatı gidiyor.
-Nasıl analiz ediliyor bu olaylar?
Asayişin olmadığı, silahlı kuvvetlerin bu gidişe nasıl tepki verebileceği belirtiliyor. 19 Nisan tarihli bir belgede, 38 gün önce açıkça ‘Türkiye’de darbe olabilir’ diye Londra’ya bildiriliyor. Telgraflarda var. 38 gün sonra olabilecek olayları biliyorlar ve darbe onlar için sürpriz değil.
-Menderes darbeye ihtimal vermiyor, ancak Londra darbeyi 38 gün önceden görebiliyor? Bu nasıl mümkün?
Elçi, Rüştü Erdelhun için, “Menderes’e itaatkâr bir genelkurmay başkanıdır, onun kontrolünde bir darbe olma ihtimali düşüktür.” diyor. Erdelhun da Yassıada’da idamla yargılanmıştır. Genelkurmay başkanının demokrasiye taraftar olması meseleyi çözmüyor, darbecilerin profiline baktığımızda da subayların rütbelerinin daha düşük olduğunu görüyoruz. Yaş ortalaması 41’dir. Emir komuta içinde yapılmamıştır. Darbe yaptıklarında başlarında bilinen bir general yoktu, Cemal Gürsel’i o yüzden bu işin içine kattılar.
-Elçi Rüştü Erdelhun’a rağmen darbe olacağını biliyorsa ordudaki kaynaşmadan haberdar mı?
Tabii, cuntalardan dolaylı haberdar. Kendisi için darbe olabileceği sürpriz olmadığına göre, bu raporu rastgele yazmıyor, bilgilere dayanarak yorumluyor.
-19 Nisan’da elçinin elinde darbe olacağına dair yeterli bilgi var yani?
Bu soruyu da Büyükelçi Borrows’a sordum. “Elimizde kendi kaynaklarımızdan gelen bilgi vardı ve vaziyeti değerlendirerek yaptığımız analize göre böyle bir sonuca vardık.” dedi.
-Amerika darbeyi haber alabiliyor mu?
27 Mayıs’ta ABD hariciye ile havlu atmıştır, fakat CIA doğru bilgileri merkeze aktarmıştır. Darbe olacağını söylüyor, CIA. ABD Ankara büyükelçisinin lakabı ‘uzun salaktır’, darbeden sonra görevden alınıyor. Büyükelçinin Menderes’e yakın olduğu biliniyor. Muhtemelen onun aldığı bilgiler hükümet kanadındandır.
-İngiliz büyükelçisinin en büyük haber kaynağı kim?
En önemli kaynaklardan biri daha önce Moskova büyükelçimiz darbeden sonra da dışişleri bakanı olan Selim Sarper. 27 Mayıs’tan sonra daha da yakınlaşıyor. Mesela dışişleri bakanlığına bir mesaj gönderiyor, ‘Selim Sarper dışişleri bakanı oldu. Sizin NATO’da iken ortak çalıştığınız birisiydi. Sizin nasıl bir mesajınızı iletelim’ diyor. Beraber çalışmanın getirdiği hukuku da merkeze çekiyor, yakınlaşma sağlıyor. Darbe sonrası askerî kanatla ilgili bilgiler büyük ölçüde Sarper üzerinden elde ediliyor. Mahkemeler ve idamlara kadar bu bilgi akışı sürüyor. Gürsel’in gücü nedir? Müdahale etsek ne olur? Yassıada’dan ne çıkar? Bu soruların cevabı veriliyor hep.
-Sarper mahkemelerle ilgili ne bilgi vermiş?
Sarper’in ilk ifadesi şu: “İdamlar çıkmayabilir, Gürsel ve taraftarları idamlara taraftar değil.” Sona doğru yaklaştıkça da “Yüzde 50-50. Eğer idam kararı çıkarsa, infaz ihtimali yüzde 20.” diyor. Elçi bunları Londra’ya iletiyor.
-‘İdamlara müdahale edelim, önleyelim’ demiyor mu?
Ciddi ciddi değerlendirmeler var. ‘Ne şekilde müdahil olalım?’ diye analizler yapılmış. Merkez, elçiyi bu konuda tam yetkili kılıyor. Başbakan Herald Macmillan’ın mektubunu Gürsel’e elçi 8 ay sonra iletiyor. ‘İdamları yapmayın’ mektubu hemen verilmiyor. İngiliz kraliçesi Esenboğa’da Gürsel’le bir saat görüşmüş. Sonucunda konuşma metinlerine baktığımızda çerçevesi somut ve keskin ifadeler yok.
-Ciddi bir girişim yok o zaman?
İngilizler açısından bakarsak darbeye de idamlara da yeterince karşı çıkmıyorlar. Aksine merkeze darbenin İngilizlere menfaatlerini bildirdiler. Zaten iki gün sonra Amerika, 3 gün sonra da İngiltere darbecileri tanıdı. İngilizler bu işte sınıfta kaldı. Menfaat mi demokrasi mi noktasında, menfaat ön planda.
-Belgelerde darbe sürecinde İngiliz veya Amerikalıların etkisine rastladınız mı?
1950’lere baktığınızda DP’nin altın yılları 54’e kadardır. 54-57 arasında git-geller var. 58’den sonra durum değişiyor. Amerikalılar devamlı devalüasyon öneriyor, Menderes 1958’e kadar çok direniyor. 58’de dolar bir gecede 2,85’ten 9 liraya çıkıyor. Yaklaşık yüzde 300 devalüasyon oluyor. ABD’lilerin Menderes’e olan tutumunda bir değişiklik görüyoruz. Türk hükümeti kredi talebi ile ABD’ye gidiyor ancak sadece 30 milyonla talep geri çevriliyor. 50’deki belgelerde NATO ile işbirliği, askerî ve ekonomik yardım ve tarım var. Bir dünya tarımcı gitmiş gelmiş; Türkiye’ye biçtikleri rol tarım ülkesi. Baraj sayısı arttı. Rafineri kuruldu, ciddi sanayi yatırımlarına yöneldi Menderes.
-Batı, Menderes’in bu politikalarından rahatsızlık mı duyuyor?
Menderes, Batılıların her dediğini yapan bir hükümet olmaktan çıkıyor. Batı’ya yakın ancak Türkiye’nin menfaatlerini de merkeze çeken bir siyaset oluşturmaya başlıyor. İşte burada İngiltere ve Amerika Menderes’ten ciddi rahatsızlık duyuyor. 58-60’a baktığımızda hükümet ekonomik desteği başka yerlerde arıyor. Almanya ve en sonunda Rusya’dan gelen yardım talebine, uzun süre hayır diyen Menderes sıcak bakıyor. Darbe olmasaydı Menderes’in bir Moskova ziyareti olacaktı.
-Darbe, sadece Türkiye’de değil, 58’de Irak’ta da oluyor? Bu iki ülkedeki darbenin ilişkisi var mı?
Pakistan’da da darbe var ve bunlar tesadüf değil. 1955’teki İngiliz belgelerinde Zorlu ve Menderes için ‘kurnaz tilkiler’ ifadesi kullanılıyor. Memleketin çıkarlarını düşünmeleri bu iki devlet adamını ‘kurnaz tilki’ yapıyor ve Batı’dan talepler sağlıksızlık olarak değerlendiriliyor. Mesela 1955’te Amerikalı yatırım uzmanı geliyor Türkiye’ye ve ‘Size sadece Sarıyer barajı yeter’ diyor. Oysa DP, Sarıyer gibi 6 baraj yapıyor ve sonraki yıllarda bu barajlar da enerji ihtiyacını karşılamıyor. Dolayısıyla çizilen çerçevenin dışına çıkmış gibi bir durum söz konusu.
-Irak’taki darbenin sebebi ne?
1958’de Irak’ta darbe olunca Bağdat Paktı felç oluyor. Düşünün ismi bile Bağdat olan bir paktta Irak devre dışı kalıyor. Bir yıl sonra paktın adı CENTO’ya dönüşüyor. Batı’nın sistematik kurguladığı yapılar bunlar. Enteresandır, bu kurgu içinde bölge ülkesi olmayan İngiltere de var. Irak devre dışı kalınca artık CENTO hâline geliyor ve merkez Ankara oluyor. Yapı değişiyor. İngilizler CENTO’yu daha çok ekonomik işbirliğinin yapıldığı bir yapı hâline getiriyor, askerî kanadı güçlü değildir. CENTO’nun aslında hedefi İran’ı Batı blokundan ayrıştırmamaktır, başka ifade ile Sovyetlere yakınlaşmasını önlemeye yöneliktir. Darbeler siyasi yapıları desteklemek için birer araç olarak kullanılmıştır. Darbeleri iç sosyal vakalarla analiz etmek yeterli değildir. Nitekim Yunanistan’daki 1967 darbesini de CIA alenen desteklemiştir.
-Darbeciler yönetime gelince Batı’nın çıkarlarına uygun politikalar uyguluyor. Darbe bildirilerinde de bağlılık vurgusu yapılıyor.
Batılılar darbecilere göz kırpıyor. 27 Mayıs sabahı darbenin kudretli albayı da “NATO’ya, Cento’ya ve geçmiş anlaşmalara bağlıyız.” diyor. Bu, ‘dış politikada radikal bir değişiklik olmayacak’ demektir, Bu sinyali aldıktan sonra İngiltere ve Amerika cuntayı ülkenin ‘meşru hükümeti’ olarak tanımıştır. İngiliz elçisine, ‘Menderes ve Zorlu ile yakın çalışmanıza rağmen bu yapıyı neden hemen tanıdınız?’ diye sordum. Dediği şu oldu: “Baktık ki bir defakto durum var, darbeciler yönetime, ülkeye hâkim ve bizim dış politik çıkarlarımızla örtüşen mesajlar veriyor. Bu İngiliz menfaatlerine uygundur. Darbe türü şeyler sadece Türkiye’de olmuyor, dünyanın pek çok yerinde oluyor. Bizim için asli olan İngiliz menfaatlerinin sürdürülmesidir.”
-Darbe mesajı Londra’ya gittikten sonra gelen mesajlarda ne var?
Büyükelçi darbe oldu mesajını çektikten sonra merkezden ilk mesajda şu soruluyor; ‘Darbecilere bir tepki var mı?’ Parantez açmışlar, polis teşkilatı ve Kürtlerden. Onlar için asli olan darbenin sürekliliği, istikrarı ve dış politikayı nasıl sürdürecekleri mesajıdır.
-Dış politikada İngiltere’nin önceliği ne?
O dönemde İngiltere için ‘geçmiş anlaşmalara sadığız’ açıklamasında sıcak olan konu Kıbrıs anlaşmalarıdır. Darbe olduğu zaman Londra Zürih onaylanmış, Kıbrıs cumhuriyeti ilan edilmemişti. İngilizler için asli mesele Kıbrıs meselesinde darbecilerin tutumuydu.
-Darbelerin en önemli sonuçları aslında dış politikada değil mi? 80 sonrası Yunanistan NATO’ya katılma rezervini kaldırıyor?
Kıbrıs tamamen DP’nin bir başarısıdır. Darbeciler tamamen ‘mirasyedilik’ yapmışlardır. 1962’de Makarios Ankara’yı ziyaret ediyor, cumhurbaşkanı sıfatı ile bakıyor, Ankara toz duman, hamle yapamaz, hemen revizyon taleplerini getiriyor. “Türklere verilen haklar çoktur, küçültelim” diyor. 63’te Kanlı Noel’in başlamasının sebebi 27 Mayıs’tır. Kıbrıs’ın sahibi kalmadı, çözmüşlerdi bu meseleyi. Ortaklığa dayalı bir cumhuriyet ilan edilecekti.
-Ordudaki tasfiyede emekli paralarının Amerika tarafından ödenmesinin bir anlamı var mı?
Türkiye’nin NATO’da kalması dış güçler açısından çok önemlidir. Darbecilerden 16-17’si ABD’de psikolojik harp eğitimi almıştır. Türkeş 1,5 sene kalmıştır. 27 Mayıs’tan sonra ordudan tasfiye yaşanmıştır. 7200 kişi, ki bunların 235’i general, re’sen emekliye sevk edilmiştir. Bunların emekli ikramiyeleri normalin üstünde tutulmuş ve fon Amerika’dan temin edilmiştir. Fon için Amerikalılara durum izah edilmiştir. TSK’nın genetik yapısında değişiklik yapılmıştır. Gelenekçi subaylar re’sen emekli edilerek NATO eğitimi almış subaylarla TSK’nın yapısı yeniden ikame edilmiştir. Generallerin yüzde 90’ı emekli edilerek NATO’ya bağlı subay profili yükseltilmiştir. Zihinsel manada radikal değişikliğin delilidir bu.
-27 Mayıs model ve sonraki dönemlerde burada darbe stajı görmüş subayların darbe girişimlerinde karşımıza çıkması tesadüf mü?
Bu tesadüf değildir. ‘Suimisal misal olmaz’, deriz ama 27 Mayıs kendinden sonraki darbelere misal olmuştur. Nitekim Cumhuriyet tarihinin ilk darbesidir. TSK arasında darbenin yapılabileceğine, darbenin meşru bir hareket olduğuna dair kanaat tescillenmiştir. Bunlar yargılamaya tabi tutulmadıkları gibi Millî Birlik Komitesi mensupları tabii senatör sıfatı ile Parlamento’ya girmişlerdir. Harp okulu öğrencileri arasında şuuraltında darbeye teşebbüs ruhu oluşmuştur. Şöyle de bir sonuç çıkıyor. Darbeden sonra hukuk hocaları darbeyi ihtilale çevirmiş, meşruiyet kazandırmışlardır. Bunların hepsi patolojik bir durumdur.
-İngilizler ordudaki nabzı nasıl tutuyorlar?
Yassıada’da idam cezalarının verilmesine değinilirken, TSK’daki görüş ayrılıklarına işaret ediliyor, bölünme riskinin altı çiziliyor. Birileri taraftar, birileri değil deniyor. Askerî bilgiler de istihbarat olarak değerlendiriliyor. Birliklerin durumu, askerin sayısı, teçhizatı geçiliyor. Bir elçi 1950’lerin sonunda Erzurum’da bir tatbikata gidiyor, merkeze geçtiği raporda; ‘TSK güçlü ama 1920’li yılların koşullarında bir ordu’ diyor. Süvari kültürü ile şekillenmiş olduğunun altını çiziyor.
27 Mayıs’la hesaplaşılmazsa demokrasi kadük kalır
27 Mayıs’la hesaplaşmadan diğer darbelerle hesaplaşma kadük, eksik kalır. Maliye bakanı 30 yaşında milletvekili olmuş, 50-60 arasında Maliye onda, Zorlu dışişleri bakanı, Kıbrıs’ta Türkiye’nin hakkı varsa Londra Zürih anlaşmasının eseridir ve onun çabaları ile olmuştur. Bunu hem Denktaş’a hem de İngiliz büyükelçisine teyit ettirdim. Ekonomide, dış politikada başarılı ve onların da önündeki başbakanı en verimli olduğu bir zamanda idam gibi gayri hukuki gayri insani bir şekilde katlediyorsun. Sebep de yokken! Sunday Times’te Yassıada Nurnberg Mahkemelerine benzetiliyor. Büyükelçi, Londra’ya mesajında “Yassıada Mahkemeleri tam bir kurguydu. Ancak Türk milleti hukuki meşruiyeti çok severdi.” diyor. Yani yapılmaya çalışılan olayı kılıfına uydurmaktan başka bir şey değildir. 27 Mayıs bütün teferruatı ile iyi analiz edilmeli, yargılanması gerekenler yargılanmalı.Balyoz ve diğer darbe planlarında 27 Mayıs izi var. İzleri şöyle görüyorsunuz, teşkilat yapılanması, hücre yapılanması, birbirileri ile irtibatı, öncelikli kurumlar çok benzeşmeler var. Medya, muhafız alayı, harp okulu üzerinden hamleler, muhalefetle diyalog, entelüktüelleri etkileme, medya ile ilişki 27 Mayıs’la paralellik gösteriyor. 27 Mayıs sivil asker ilişkisini değil sivil hayatı ve siyaseti de şekillendirdi. Meclis dışındaki kurumlara büyük yetkiler verildi. Bir kısmı teamül bir kısmı hukuki olarak altyapısı hâlâ duruyor.