28 Şubat soruşturmasının 5. dalgasında dönemin kuvvet komutanları ve Milli Güvenlik Kurulu Genel (MGK) Sekreteri tutuklandı.
Nöbetçi mahkeme, dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Hikmet Köksal, Hava Kuvvetleri Komutanı Ahmet Çörekçi ve MGK Genel Sekreteri İlhan Kılıç’ı tutuklarken, Jandarma Genel Komutanı Teoman Koman’ın sağlık sorunları nedeniyle tutuksuz yargılanmasına karar verdi.
Batı Çalışma Grubu’yla başlayan soruşturma, böylece MGK’nın askeri kanadını oluşturan kuvvet komutanlarına kadar uzanmış oldu.
Savcılık bu kez farklı bir yöntem uyguladı. Daha önceki uygulamada zanlıların evine polis gidiyor, ev ve işyerlerinde arama yapıyor ve ilgili kişiyi gözaltına alarak emniyete getiriyordu. Emniyette soruları yanıtlayan veya susma hakkını kullanan zanlılar savcılığa sevk ediliyordu. Bu kez öyle olmadı.
Emekli komutanlar ifade vermek üzere savcılığa davet edildiler. Evleri veya işyerleri aranmadı. Gözaltına alınmadılar. Doğrudan savcılığa getirildiler ve savcılık sorgulamasından sonra haklarında tutuklama talep edilenler mahkemeye sevk edildi, bazıları ise serbest bırakıldı.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın 28 Şubat soruşturmasının her hafta bir dalgayla sürmesinin doğru olmadığı yönündeki çıkışı da dahil olmak üzere savcılığın talimatıyla polisin sabahın erken saatlerinde zanlıların evlerine baskın düzenlemesi, aramalar yapılması ve kameralar önünde gözaltı uygulamalarına yöneltilen eleştirilerin etkisi oldu mu bilinmez ama bu kez uygulanan yöntemde daha çağdaş bir görüntü vardı.
Dönemin kuvvet komutanlarının tutuklanmasıyla sonuçlanan 5. dalgadan sonra yapılan haber ve yorumlarda dönemin Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı neden yok, sorusu öne çıkmıştı. Bu soru hem televizyonlarda dillendirildi hem de köşelerde yer aldı.
Bu arada Karadayı’nın ailesine, “Bir sabah eve gelip beni götürmeye kalkarlarsa beylik tabancamla kafama sıkarım” dediği yönünde haber de basında yer aldı.
“Kafama sıkarım demedim”
Dönemin Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İsmail Hakkı Karadayı, dün telefonla arayarak, “Ben hiçbir zaman hiçbir kimseye böyle bir ifadede bulunmadım” dedi.
Karadayı, bu tür ifadeler kullanacak bir zihniyete sahip olmadığını belirterek, şöyle konuştu:
“Haberi okuyunca şaşırdım, çok üzüldüm. Beni tanıyanlar böyle bir ifade kullanmayacağımı, bu zihniyette biri olmadığımı bilirler. Böyle bir şey söylediğimi aktaran kimmiş, hangi aileymiş söylesinler.”
“Gider ifademi veririm”
Karadayı, basında yer alan “neden ifadeye çağrılmıyor” sorularına ilişkin olarak da şu değerlendirmeyi yaptı:
“Ben 50 yıldan fazla Türk Silahlı Kuvvetleri’nde şerefle hizmet yaptım. Hayatım boyunca yasal olmayan hiçbir şey yapmadım. Yasal olmayan hiçbir şeye imza atmadım. Alnım açık yüzüm pak. Böyle bir şey mümkün değil. Sonuçta çağırırlarsa gider ifademi veririm. Ben her zaman anayasa, yasalar, hukuk içinde hizmet etmiş biriyim.”
Demirel’in sözleri
Karadayı, dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in 5 Mart 2009 tarihli Milliyet’te yer alan değerlendirmelerine atıfta bulundu.
Karadayı’nın atıfta bulunduğu o günkü mülakatımızda Demirel, “Dönemin Genelkurmay Başkanı Sayın Karadayı, anayasaya uygun olarak sıkıntısını gelip Cumhurbaşkanı’na aktarmıştır. Ayrıca Milli Güvenlik Kurulu’nda da aynı bilgileri sunmuştur. Anayasa zaten böyle yapılmasını emreder” demişti.
Nöbetçi mahkeme, dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Hikmet Köksal, Hava Kuvvetleri Komutanı Ahmet Çörekçi ve MGK Genel Sekreteri İlhan Kılıç’ı tutuklarken, Jandarma Genel Komutanı Teoman Koman’ın sağlık sorunları nedeniyle tutuksuz yargılanmasına karar verdi.
Batı Çalışma Grubu’yla başlayan soruşturma, böylece MGK’nın askeri kanadını oluşturan kuvvet komutanlarına kadar uzanmış oldu.
Savcılık bu kez farklı bir yöntem uyguladı. Daha önceki uygulamada zanlıların evine polis gidiyor, ev ve işyerlerinde arama yapıyor ve ilgili kişiyi gözaltına alarak emniyete getiriyordu. Emniyette soruları yanıtlayan veya susma hakkını kullanan zanlılar savcılığa sevk ediliyordu. Bu kez öyle olmadı.
Emekli komutanlar ifade vermek üzere savcılığa davet edildiler. Evleri veya işyerleri aranmadı. Gözaltına alınmadılar. Doğrudan savcılığa getirildiler ve savcılık sorgulamasından sonra haklarında tutuklama talep edilenler mahkemeye sevk edildi, bazıları ise serbest bırakıldı.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın 28 Şubat soruşturmasının her hafta bir dalgayla sürmesinin doğru olmadığı yönündeki çıkışı da dahil olmak üzere savcılığın talimatıyla polisin sabahın erken saatlerinde zanlıların evlerine baskın düzenlemesi, aramalar yapılması ve kameralar önünde gözaltı uygulamalarına yöneltilen eleştirilerin etkisi oldu mu bilinmez ama bu kez uygulanan yöntemde daha çağdaş bir görüntü vardı.
Dönemin kuvvet komutanlarının tutuklanmasıyla sonuçlanan 5. dalgadan sonra yapılan haber ve yorumlarda dönemin Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı neden yok, sorusu öne çıkmıştı. Bu soru hem televizyonlarda dillendirildi hem de köşelerde yer aldı.
Bu arada Karadayı’nın ailesine, “Bir sabah eve gelip beni götürmeye kalkarlarsa beylik tabancamla kafama sıkarım” dediği yönünde haber de basında yer aldı.
“Kafama sıkarım demedim”
Dönemin Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İsmail Hakkı Karadayı, dün telefonla arayarak, “Ben hiçbir zaman hiçbir kimseye böyle bir ifadede bulunmadım” dedi.
Karadayı, bu tür ifadeler kullanacak bir zihniyete sahip olmadığını belirterek, şöyle konuştu:
“Haberi okuyunca şaşırdım, çok üzüldüm. Beni tanıyanlar böyle bir ifade kullanmayacağımı, bu zihniyette biri olmadığımı bilirler. Böyle bir şey söylediğimi aktaran kimmiş, hangi aileymiş söylesinler.”
“Gider ifademi veririm”
Karadayı, basında yer alan “neden ifadeye çağrılmıyor” sorularına ilişkin olarak da şu değerlendirmeyi yaptı:
“Ben 50 yıldan fazla Türk Silahlı Kuvvetleri’nde şerefle hizmet yaptım. Hayatım boyunca yasal olmayan hiçbir şey yapmadım. Yasal olmayan hiçbir şeye imza atmadım. Alnım açık yüzüm pak. Böyle bir şey mümkün değil. Sonuçta çağırırlarsa gider ifademi veririm. Ben her zaman anayasa, yasalar, hukuk içinde hizmet etmiş biriyim.”
Demirel’in sözleri
Karadayı, dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in 5 Mart 2009 tarihli Milliyet’te yer alan değerlendirmelerine atıfta bulundu.
Karadayı’nın atıfta bulunduğu o günkü mülakatımızda Demirel, “Dönemin Genelkurmay Başkanı Sayın Karadayı, anayasaya uygun olarak sıkıntısını gelip Cumhurbaşkanı’na aktarmıştır. Ayrıca Milli Güvenlik Kurulu’nda da aynı bilgileri sunmuştur. Anayasa zaten böyle yapılmasını emreder” demişti.