Başta
Deniz Kuvvetleri olmak üzere yolsuzluk iddiaları ortaya saçılmış
durumda. Vatan millet sakarya meselelerin asker sivil parantezinde
tartışabiliriz.
*Bir
soruşturmadan bir diğer soruşturmaya, bir davadan bir başka davaya
askeriyenin içindeki darbe teşebbüslerini konuşup duruyoruz. Bunu
yaparken genelde olayın siyasi yönünü ele alıp tartışıyoruz. Bu
konuşmalar sırasında askeriyemizin içinde olan ve üstü örtülen çok
önemli br konuyu her seferinde es geçiyoruz. Oysa bu konunun öyle
vatanla milletle, ulvi değerlerle, hatta laiklikle bile ilgisi yok. Siz
deyin yolsuzluk ben diyeyim hırsızlık, askeriyemizi kene gibi kemiren
önemli bir hastalığın var olduğunu da artık anlıyoruz.. Türkiye
bütçesinin en büyük harcama kalemi ‘savunma’ giderlerinden oluşuyor. Bu
harcamayı askerler yapıyor, askerler denetliyor. Siviller yasal olarak
‘Bu paraları nereye ve nasıl harcadınız?’ sorusunu soramıyor,
denetleyemiyor. Emir komuta zincirinin bir halkası olan askeri hâkimlere
ve savcılara iş düşse de sistem öylesine ellerini kollarını bağlamış ki
pek çok yolsuzluk ve hırsızlık soruşturması ya hiç açılmıyor ya da
açılsa bile hemen kapatılıyor. Bunun en somut örneğini yakın zamanda
çıkan iki ayrı kitapta görüyoruz. İlkini bu köşede birkaç defa daha
yazmıştım, Emekli Koramiral Atilla Kıyat ‘Üç Yıldız Bir Penaltı’
kitabında bu yolsuzlukları dile getiriyordu. İkincisini ise emekli
Oramiral Özden Örnek’e ait olduğu iddia edilen günlüklerden oluşan,
Alper Görmüş’ün yayımladığı İmaj ve Hakikat kitabında okuyoruz. Deniz
Kuvvetleri’nin bu iki üst düzey komutanı da ordu içinde büyük yolsuzluk
dosyalarından ve bunların üzerinin örtülmesinden yakınıyor. Gereksiz
gemi alımları, ihaleye fesat karıştıran müteahhitler, askerlerin
arasında oluşturulan rüşvet ağı, emir komuta zinciri içinde üzeri itina
ile örtülen dosyalar. Daha neler var neler… Durum öyle bir noktaya
gelmiş ki kimi işadamları ordunun içindeki atamalara bile müdahale
edebiliyorlar. Kulis yapıyor, kendi istediği komutanların işin başına
geçmemesi için dedikodu çıkartıp iftira bile atabiliyorlar. Okuduğumuz
bu ciddi iddiaları konuşamıyoruz. Savcılar görmüyor, siyasiler görmezden
geliyor. Ordunun içindeki bu iddiaları konuşmanın orduyu
zayıflatacağından korkuluyor. Anlayacağınız eski dönem alışkanlıkları
devam ediyor! Bu tür yanlış alışkanlıklar orduyu kene gibi kemiren
hırsızlara görünmeyen bir koruma kalkanı sağlıyor. Savcıların ve
siyasetçilerin görmezden geldiği bu iki kitap bize bu ülkenin en büyük
harcama kalemi olan savunma harcamalarındaki yasal boşlukları bir kez
daha hatırlatıyor. Harcamaların sivil denetim altına alınması
gerektiğini fısıldıyor. Başta Deniz Kuvvetleri olmak üzere yolsuzluk
iddiaları ortaya saçılmış durumda. Vatan millet sakarya meselelerini
asker sivil parantezinde tartışabiliriz. Hırsızlığın ise tartışılacak
hiçbir yanı yok. Sivil de olsa asker de olsa hırsız hırsızdır. Sivil
hayatta hırsızlık adi bir suçtur, askeriyenin içindeki hırsızlık ise
vatana ihanettir.