2 Ağustos 2011 Salı

Bu dava TSK’da çok baş ağrıtacak / Sedat Ergin

GEÇEN cuma günü İstanbul 13’üncü Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edilen internet andıcı iddianamesinin, TSK mensupları hakkında daha önce açılan ve deliller açısından tartışma yaratan bazı davaların iddianamelerden önemli bir farkı var.

Bu iddianamenin özellikle Genelkurmay’ın psikolojik harekât faaliyeti yürüten internet siteleriyle ilgili bölümü tartışmaya pek yer bırakmayan kuvvetli delillere dayanıyor

KARARGÂHTAN HÜKÜMETE KARŞI KAMPANYA
İddianameyi hazırlayan Savcı Cihan Kansız, 6’sı muvazzaf general amiral olan 22 sanık hakkında yakalama kararı çıkarılmasını talep ettiği bu davada şüphelileri terör örgütü üyeliğinin yanı sıra “hükümeti ortadan kaldırmaya ya da görevini yapmasını engellemeye teşvik etmekle” suçluyor.
 
İddianamenin internet siteleriyle ilgili bölümünün başlıca üç sacayağı var. Birincisi, 2 Şubat 2009 tarihinde Taraf gazetesinde bu sitelerle ilgili bir haberin yayımlanması üzerine Genelkurmay’ın söz konusu sitelerin yayınını önemli ölçüde durdurmasıdır. İkincisi, daha sonra bu sitelerin disiplin altına alınması için bir internet andıcı hazırlanıp yeni 4 sitenin kurulmasına karar verilmesidir. Üçüncü sacayağı, Kurmay Albay Dursun Çiçek’in hazırladığı ileri sürülen bir andıcın 12 Haziran tarihinde yayımlanmasından sonra Genelkurmay Psikolojik Harekât bölümünde yapılan işlemlerdir.
 
İddianamenin belgelediği en vahim olgu, 2009 öncesinde faaliyette olan söz konusu internet sitelerinde sistematik bir şekilde doğrudan iktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi hükümetini hedef alan pek çok haber ve yorumlara da yer verilmiş olmasıdır.
Bir başka deyişle, iddianame Genelkurmay Başkanlığı karargâhında seçilmiş sivil otoriteyi hedef alan bir kampanyanın yürütüldüğünü somut örneklerle ortaya koyuyor.

OLUMSUZLUKLARI GÖRÜNCE KAPATTIK
Sanıklardan 2008-2010 döneminde Genelkurmay Harekât Başkanı olarak görev yapan Korgeneral Mehmet Eröz, ifadesinde sitelerle ilgili ilk haber çıkınca “Kendi bilmedikleri olumsuzlukların olduğunu fark ettiklerini ve hemen durdurduklarını” söylüyor.
 
Ağustos 2007’den bu yana Genelkurmay İstihbarat Başkanlığı’nı yürüten sanık Korgeneral İsmail Hakkı Pekin de “Sitelerin 28 Şubat kararlarına göre kurulduğunu, mevcut mevzuata uygun olmadığını görüp kapatıldıklarını” belirtiyor. Korgeneral Pekin, “Bu sitelerin kuruluş amacının TSK ile ilgili olumlu haberler olduğunu, bunun dışına çıkılmışsa yetki aşımı olduğunu” söylüyor.
İddianamede yer alan salt bu iki ifade bile durumun ne kadar sorunlu olduğunun açık bir itirafıdır.
 
Daha sonra bu sitelerin kapatılarak yerlerine 4 yeni site açılması karara bağlanıyor ve yeni uygulamanın esaslarını düzenleyen bir andıç hazırlanıyor. Bu andıç karargâhta imzaya açılıyor ve imzalar emir komuta düzeni içinde dönemin Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Hasan Iğsız’a kadar gidiyor.
Sanıklardan Genelkurmay Hukuk Müşaviri Tümgeneral Hıfzı Çubuklu ifadesinde, kendisinin de paraf attığı metnin 1 Nisan 2009’da “İkinci Başkan parafıyla Genelkurmay Başkanı’na arz olunduğunu” anlatıyor. Dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ’dan başkası değil.
Buna karşılık şüpheli Tümgeneral Mustafa Bakıcı “4 sitenin kurulduğunu, ancak işletime geçmediğini” anlatıyor.

ESKİ REFLEKSLERLE HAREKET ETMEK
 Bir diğer olay haziran ayında Dursun Çiçek’e atfedilen “İrticayla Mücadele Eylem Planı”nın basında yer almasından sonra internet sitelerinin tümden kapatılması, bu faaliyetlerin yürütüldüğü birimdeki arşivin evrak kırpma makineleriyle imha edilmesi ve bilgisayarların silinmesi olayıdır. İfadelere göre, internet hattının fişi resmen çekilmiştir. Bu ifadeler ya bu 4 sitenin ya da öncekilerden bir bölümünün nisandan sonra da faaliyette olduğuna işaret ediyor.
 
Neresinden bakılırsa bakılsın bu iddianame, önümüzdeki dönemde Genelkurmay açısından ciddi ölçülerde baş ağrıtacak bir yargılama sürecini haber veriyor.
Sivil otorite karşısında sergilenen bu tutumun demokrasi ölçüleriyle bağdaşmadığı bir tarafa, düşündürücü bir nokta daha var iddianamede. Metin, 2002 ve 2007 seçimlerinde sandıktan nasıl bir sonuç çıktığının Genelkurmay karargâhında tam olarak anlaşılmadığını ve hiçbir şey olmamışçasına eski reflekslerle hareket edilebildiğini gösteriyor. Burada ciddi bir muhakeme zafiyeti var.