5 Ağustos 2011 Cuma

Şûra’dan sonra / Derya Sazak

Ağustos Şûrası, Genelkurmay Başkanı ve 3 kuvvet komutanının “tepki” istifalarıyla başlamıştı; dünkü atamalar beklendiğinin aksine çalışmaların “sürpriz” bir uzlaşmayla sona erdiğini gösteriyor.
Hükümet, yeni Genelkurmay Başkanı Necdet Özel’in konumunu güçlendirecek şekilde haklarında tutuklama kararı olan generalleri emekliye ayırma yerine, bir yıllık uzatma kararına olur verdi. Böylece uzayan davalarda “hukuk” gözetilmiş oldu. Generallere zaman kazandırıldı.
Kıvrıkoğlu’nun Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na atanması da uzlaşının diğer cephesidir.
Cumhurbaşkanı Gül’ün bu atamaya onay vermeyeceği düşünülüyordu. Önleri açılmayacak öteki iki Orgeneral Bilgin Balanlı ve Arslan Güner olarak geçiyordu.

Balanlı Ege Ordusu’ndan Askeri Şûra üyeliğine kaydırıldı. Güner ise Harp Akademileri Komutanı oldu.
Ordunun zirvesindeki bu uzlaşma asker-sivil ilişkilerinin geleceğinde hiç tartışmasız siyasi otoriteyi güçlendiren bir sürecin başlangıcıdır. Yeni dönemin fotoğrafını Başbakan Erdoğan, yeni Genelkurmay Başkanı Necdet Özel’in de bulunduğu toplantıda tek koltuklu “masa düzeni”ne geçerek vermiştir.
NATO’nun hiçbir ülkesinde Başbakan ve Genelkurmay başkanlarının “eş başkanlık” yaptığı ordular yoktur.
Ordunun komutası askerdedir.
Genelkurmay ise Savunma Bakanlığı’na bağlıdır.

2011 Şûrası bu geçişe zemin hazırlayacaktır.
Türkiye günlerdir, ordu içindeki atamalar, terfi ve tayin haberleriyle çalkalanıyor.
ABD gibi “dünya hegemonu” bir gücün Afganistan ve Irak’taki birliklerine kimlerin komuta ettiğinin merak edilmediği bir çağda, general isimleri Hollywood’un savaş filmleri kadar eski, nostaljik kalmaktadır.
Askercil bir toplum olmanın alışkanlıkları geçen yüzyılda kalmalıdır.
Türkiye’nin 1960’ta başlayan darbeler tarihine baktığımızda elli yıl çok uzun bir süredir.
Ne yazık ki 2010 Türkiye’sinde hâlâ “darbeye teşebbüs” davaları görülmektedir.
Bu davaların da bir an önce sonuçlanması gerekiyor.
Türkiye’de asker sivil ilişkilerinin AB standartlarında rayına oturması için yeni Anayasa önemli bir araç olacaktır.

Bu konudaki görev ise yalnız iktidara değil muhalefete de düşüyor.
CHP lideri, Koşaner ve 3 komutanın istifaları üzerine “tatili keserek” Ankara’ya dönmüştü.
Kılıçdaroğlu ekibinde “kapalı kapılar ardında” ordunun dizayn edilmekte olduğu kuşkusu var.
Şûra kararları bu kuşkunun yersiz olduğunu gösterdi.
Bu durumda “tatile devam” edilebilir. Ancak CHP’nin ekimde Meclis’e Anayasa değişikliği paketiyle gelecek AKP’nin şimdiden başladığı çalışmalar için önerilerini hazırlaması gerekmez mi?
CHP, Genelkurmay’ın Savunma Bakanlığı’na bağlanmasını isteyecek mi?
Darbelere meşruiyet sağlayan 35. maddenin kaldırılmasına destek verecek mi?
CHP, demokratikleşmenin, sivilleşmenin neresinde?