3 Ağustos 2011 Çarşamba

Hava'ya Korgeneral Ünal / Abdülkadir Selvi / Yeni Şafak



Yüksek Askeri Şura'da ilk dikkati çeken, oturma düzeniydi. Başbakan Erdoğan masanın başında tek başına oturuyordu.

Demokrasilerde son söz sahibi, "Sivil iradedir" dercesine.

O fotoğrafa ilişkin yeni ayrıntılara ulaştım.

Başbakan'ın masada tek başına oturmasının Genelkurmay Başkanvekili Necdet Özel ile 2. Başkan Aslan Güner arasında konuşulduğunu aktarmıştım.

Bir noktayı eksik bırakmışım.

Başbakanlık Müsteşarı Efkan Ala üzerinden gelişmiş süreç.

Bundan sonraki şuralar için de bu görüntünün kalıcı olması düşünülüyor.

Demokrasiye uygun olan görüntü de bu.

Bu şuranın kritik noktalarından birini, Balyoz tutuklusu generaller oluşturuyor.

Henüz şura toplantısı başlamadan önce Cumhurbaşkanı ve Başbakan, Balyoz sanığı 14 generalin emekliye sevk edilmesi kararını almışlardı.

Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanlarının istifası pahasına da geri adım atmadılar.

Pazartesi günkü Erdoğan- Özel görüşmesinde de bu konu ele alındı. Balyoz tutuklusu 14 generalin emekliye sevk edilmesi konusunda görüş birliğine varıldı.

Peki bunun yöntemi nasıl olacak?

Şura kararıyla mı, yoksa Kanun Hükmünde Kararname (KHK) yetkisi kullanılarak mı yapılacak bu işlem?

KHK yöntemi düşünülmüyor. Şura kararıyla yapılacak.

TSK Personel Yasası'nın 65. maddesine göre terfisine ya da uzatılmasına karar verilmeyenler, rütbede bekleme süresi dolmuşsa otomatik olarak emekliye sevk ediliyor.

Şimdiye kadar geçerli olan bu uygulama İlker Başbuğ döneminde, 3 general için bozuldu.

Bu kez ona izin verilmeyecek.

Ayrıca 65. maddenin son fıkrasında, "Silahlı Kuvvetler'de kalabileceği azami süre, emsali neşetlilerin Silahlı Kuvvetler'deki görev süresi kadardır" deniliyor.

"Neşetli" demek, Harp Okulu'nda mezun olduğu tarih anlamını taşıyor. Bu yıl TSK'da 1980 neşetliler emekli oluyor. Bu da otomatik olarak emekli olmaları anlamına geliyor.

Aslında personel yasası da TSK'nın gelenekleri de bunların süratle emekli edilmelerini gerektiriyordu. Zor olan darbe tutuklusu 14 generali emekli etmek değil, onları orduda tutabilmekti...

Bu uğurda iki 'Şura'da büyük gerilimler yaşandı.

Bir Genelkurmay Başkanı, 3 kuvvet komutanı ve bir de Jandarma Genel Komutanı emekliliğini istedi.

Ama gelinen noktada TSK, darbe sanıklarını koruma uğruna hükümetlere kafa tutma yeri olmaktan çıkıyor.

Bu arada terfiler konusunda da önemli ilerlemeler sağlandı.

1.Ordu Komutanı Orgeneral Hayri Kıvrıkoğlu Kara Kuvvetleri Komutanlığı'na geliyor.

Sürpriz yok.

Genelkurmay 2.Başkanı Aslan Güner için 1.Ordu formülü dillendiriliyor.

Aslan Güner, generalliğe Kıvrıkoğlu'nun önünde birinci sırada terfi etmiş.
Daha kıdemli. 1.Ordu Komutanlığı'nı kabul eder mi, yoksa bir yıl daha 2.Başkan olarak kalır mı, orası belirsiz...

Servet Yörük Paşa Jandarma Genel Komutanlığı görevini üstleniyor.

Zaten Deniz Kuvvetleri'nde bir sorun yoktu.

Sürprizi sona sakladım.

Hava Kuvvetleri Komutanlığı'na Korgeneral Abidin Ünal getiriliyor.

Korgeneral Ünal, 1 yıl süreyle vekaleten atanacak bu göreve. 2012 Şurasında hem orgeneralliğe yükselecek hem de asaleten Hava Kuvvetleri Komutanlığı'na atanacak.

Korgeneral Abidin Ünal zaten şu anda Hava Kuvvetleri Kurmay Başkanlığı görevini yürütüyor. Kuvvet komutanı istifa ettiği için Hava Kuvvetleri'nin başında fiilen Korgeneral Ünal var.

Şura'da bu karar resmileştirilecek.

Korgeneral Mehmet Erten ismine başından beri sıcak bakılmıyordu. Muharip birliklerden gelmemesi, isminin Ergenekon belgelerinde geçmesi gibi dezavantajları vardı.

Hava Kuvvetleri Komutanlığı'na bir korgeneralin atanması konusunda geçmişte iki örnek var.

Biri İrfan Tansel...

"Eğer Ali Fuat Başgil, Cumhurbaşkanı seçilirse Çankaya Köşkü'ne ilk bombayı ben atarım" diyecek kadar, demokrasi düşmanı bir isimdi İrfan Tansel.

Silahlı Kuvvetler Birliği'nin lideriydi.

Silahlı Kuvvetler Birliği'nin baskısı sonucunda Hava Kuvvetleri Komutanlığı'na atanmıştı. Darbecilerin kendi iç hesaplaşması üzerine Tansel tasfiye edilerek, Washington'daki NATO Daimi Grubu'na tayin edildi.

Evinden alındı, bindirildiği uçakla ABD'ye doğru yola çıkarıldı.

Ancak Silahlı Kuvvetler Birliği'nin haberi olması üzerine jetler kalktı, Türkiye sınırlarını aşmadan Tansel'in uçağını buldular ve geri dönmesini sağladılar.

Cunta hem Tansel'i koltuğuna oturtmuş, hem de Çankaya Köşkü'nün üzerinde alçak uçuşlar yapmak suretiyle, darbenin Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel'e gözdağı verilmişti.

Genelkurmay Başkanı Cevdet Sunay ise bulduğu ilk uçakla Ankara'ya gelmiş ve Harp Okulu Komutanı Talat Aydemir'in karşısında dil dökmek zorunda kalmıştı.

Darbecilik böyle bir bela işte.

Genelkurmay Başkanı'na hesap soran albaylar, kendi Cumhurbaşkanı'nın tepesinde savaş uçakları uçuran ordu...


İkinci örnek ise, 1976 yılında Başbakan Demirel'in İrfan Özaydınlı'nın yerine Korgeneral Cemal Engin'i ataması üzerine gerçekleşmişti.

Bu üçüncü.

Eğer İlker Başbuğ geçen yılki planını yürürlüğe soksa, toplu istifa etselerdi, biz korgeneral formülüyle 1 yıl önceden tanışacaktık.