1 Ağustos 2011 Pazartesi

Anormallikten çıkan normal sonuç / Mehmet Y. Yılmaz




ASKERİ terfi ve atamaların, siyasi tercihlerden etkilenmemesi ideal olan bir durumdur.

Ordudaki atama ve terfilerin, önceden belirlenmiş sicil kurallarına tabi olması, partizanlığın değil ehliyetin geçerli olması bu kurumu siyasetin yıpratıcı etkilerinden uzak tutar.Böyle bakıldığında bizim askeri atama ve terfi sistemimiz ideale yakın görünüyordu.
Bir tek şartla! Ordunun da kendisini siyaset dışında tutabilmesiyle!Bizde ne yazık ki ordu kendisini siyasetin dışına bir türlü çıkaramadı.
Ordunun kendisinde vehmettiği ve bazı sivillerin Silahlı Kuvvetler’e yüklediği “rejimi kollama görevi” buna engel oldu.
Askeri darbeler ve müdahaleler rejim üzerinde bir asker vesayeti yarattığı gibi askerin de kendisini bir politik figür olarak görmesine yol açtı.
Böyle bir ülkede, demokrasinin sağlıklı gelişmesi beklenemez nitekim de gelişemedi.Öte yandan şunu da unutmamalıyız ki Genelkurmay Başkanlığı ve kuvvet komutanlığı gibi görevler ile ordunun diğer kademelerindeki görevler de aynı değildir.
İkincisinde salt askeri yetenek ve bilgi aranır ve aranması gerekir ama en üst kademedeki atamalarda ülkeyi yöneten siyasi iradenin de söyleyeceği sözler vardır, olmalıdır.
Bir demokraside aksi düşünülemez.
Ordunun kendi içinde en üst kademelere çıkacak olanları belirlemesi ve sonra siyasi otoritenin görevinin bunu onaylamaktan ibaret olması normal bir durum değildir.Son yaşadığımız “kriz” de Türkiye’ye özgü bir durum: Bir sürü anormallikten, normal bir sonuç çıkıyor!
Tutukluluk çifte cezalandırmaya dönüşüyor
ANORMAL bir dönem yaşadığımıza kuşku yok. Silahlı Kuvvetler’in generallerinin yüzde 10’undan fazlası tutuklu olarak yargılanıyor.Kimisi darbe planı yapmaktan, kimisi “amirallere suikast” davasından, kimisi Ergenekon’un bir ayağı olmaktan, kimisi de hükümet aleyhine internet siteleri kurup yalan haber yayımlamaktan. Aralarında generallik sırası gelmiş albayların sayısı da hiç az değil.
Soruşturmalar ilerledikçe generallerin ve generallik sırası gelmiş albayların bir bölümünün daha bu listeye eklenebileceğini tahmin etmemiz zor değil, çünkü süreç böyle işliyor.Tutuklu yargılananlar arasında emekli olanları da işin içine katarsanız orta boy bir ülkede bulunabilecek sayıda general ve amiralin tutuklu olduğunu görüyorsunuz.
Bunların önemli bölümünün tutuklanma nedeni isimlerinin bir bilgisayar çıktısında yer alıyor olması.
Balyoz davasında daha sanıkların yarısının sorgulanması bile tamamlanamadı, öteki davaların da ne kadar süreceği meçhul.
Bu tablonun Silahlı Kuvvetler’de sıkıntı yaratmaması düşünülemez.
“Zaten çok general var, bazıları hapiste olsa da fark etmez” mantıklı bir düşünce tarzı değil.
Adalet böyle sağlanamaz.
Tutuklu yargılamanın açık bir cezaya dönüştürülmesi adalet sistemimizin genel bir hastalığı ve bu davada tutuklu yargılama, belki de suçsuz oldukları anlaşılacak insanları gereksiz yere hapiste tuttuğu gibi, mesleki geleceklerini de olumsuz olarak etkiliyor, çifte cezalandırmaya neden oluyor.
“Bağımsız yargının” AİHM kararlarıyla “bağlı olduğunu” yeniden hatırlamasında yarar var.