31 Mayıs 2011 Salı

Tutuklu general eşleri ve Hrant Dink davası / Oral Çalışlar

Hrant Dink cinayeti davası için dün yine Beşiktaş’taydık. 18. duruşmanın da adalet duygumuzu, vicdanızı yaralamaya devam edecek şekilde geçeceği umutsuzluğuyla meydanda toplandık, sonra, girebilenlerimiz duruşma salonuna doluştu. “Duruşma 12.30’da başlayacak” duyurusuyla salona girmeyen ve kahvede toplanan arkadaşlarımızın yanına döndük.
 
Telefon çaldı, bir TV kanalı CHP’nin yeni demokrasi programıyla ilgili benimle söyleşi yapmak istediğini ifade etti. Bence,programın ayırdedici özelliği, sivil-asker ilişkisinde kökten bir tutum değişikliğini içermesi.

CHP’nin programı
AK Parti hükümeti, sivil asker ilişkisi konusunda önemli değişikliklere imza attı. Açılan Ergenekon, Balyoz, Kafes davaları askerin siyaset üzerindeki vesayetine tayin edici darbeler indirdi. Bugün Türkiye “askeri darbeler” etrafında şekillenen psikolojik ortamı aşabilmişse, bunda AK Parti hükümetlerinin duruşunun ciddi bir rolünün olduğu açıkça ortadadır.
Ama askerin siyasetteki rolü sona ermiş değil. CHP’nin militarizme desteğinin yarattığı birikim,bunun sebeplerinden biri.
 
Baykal CHP’sinin en “önemli” çizgilerinden birini, darbe Anayasasının değiştirilmesine gösterilen direnç oluşturuyordu. 27 Nisan 2007 muhtırasına ve statükonun kurumlarına verilen destek bu çizgiyle paralellik içindeydi. Asker ve yargı açısından “çok zengin” bir cesaret kaynağı anlamına gelen bu destek, toplumdaki değişim iradesinin uzun yıllar boyunca CHP engeliyle yaralanmasını beraberinde getirdi.
CHP’nin 27 Nisan muhtırasını verenlerden hesap sorulmasını istemesini, “artık darbeciliğin arkasında yokuz” olarak okumak aşırı bir yorum olmaz. Bu, dengeleri yeniden şekillendiriyor. Sonuçta askerin siyaset üzerindeki vesayetinin en gelenekselleşmiş/kurumsallaşmış “garantör”lerinden biri CHP’ydi.
Mahkeme saatini beklerken bitişiğimizdeki masadan bir kadın elinde bir broşürle yaklaştı, “Oral bey ben de ne zamandır sizi görmek istiyordum” dedi. Balyoz davasından yargılananlardan bir komutanın eşi olduğunu söyledi(İsmini hafızama kaydedemedim, bu nedenle kendisinden özür diliyorum). Yanında da Tümamiral Deniz Kutluk’un eşi İrem Kutluk vardı.
 
“Karşı olduğunuzu biliyorum. Sizi eşiniz ve oğlunuzla çıktığınız bir TV programında izledim. Tutuklanmanın, hapis yatmanın ne demek olduğunu sizin iyi bildiğinizden eminim. O nedenle sizinle karşılaşmak istiyordum.” dedikten sonra, “Vardiya Bizde Platformu”nun hazırladığı broşürlerden birisini okumam için verdi. General eşleri, bir platform oluşturmuşlar ve eşlerine yönelik iddialara karşı bir çaba içine girmişlerdi.
 
Broşürlerden birisini Tümamiral Cemil Gürdeniz’in 29 Nisan tarihinde Balyoz davasında yaptığı savunma metni oluşturuyor. Metinlere bakarken bir yandan da iki general eşiyle sohbeti sürdürdük: “Oral Bey onlar 12 Eylül askeri darbesinde çok küçüktüler, askeri darbeye karşı olduğunuzu ve çektiklerinizi biliyoruz, ama bu davanın onunla bir ilgisi yok, inanın, savunmayı okuyunca göreceksiniz.”
Büyük dosyada, Balyoz davasının haksız olduğunu anlatan gerekçeler yer alıyordu. Küçük el ilanında ise şunlar yazıyordu. “Unutma ki ADALET herkese lazım.”
Komutan eşlerine geçmiş olsun dileklerimi ifade ettim. Dertlerini başkalarına anlatmak için gittiler. Aklım el ilanındaki “Adalet herkese lazım” sözlerine takılı kaldı. Hrant Dink cinayeti davasının görüldüğü ruh sıkıcı salona geri döndüm. Cinayeti gören bir kadın tanık, Ogün Samast’ın dışında iki kişiden daha söz ediyordu. General eşlerinin el ilanındaki ikinci cümle de şöyleydi: “Bugün bu davanın mağdurlarına, yarın sana...”
Hrant Dink cinayetinin arkasındaki büyük eller tam olarak görünür hale gelmediği sürece, “adalet herkese lazım” olmaya devam edecek...