31 Mayıs 2011 Salı

Asker, AK Parti, CHP... / Ali Bayramoğlu


Hafta sonu Başbakan Tayyip Erdoğan'a, Aydın Muğla dönüşü, yeni dönemde "sivilleşme süreci"nin nasıl bir ivme izleyeceğini sorma imkânım oldu.
Yanıtı şöyleydi başbakanın:
"Şunu memnuniyetle ifade edeyim ki, şu anda bir defa sivil de asker de konumunu gayet iyi biliyor. Herkes konumunu çok iyi bildiği için sıkıntı yok. Şunu da gururla ifade edeyim ki, artık Türk Silahlı Kuvvetleri üst yönetimi de hukuka saygı konusunda hassas davranıyor. Şu andaki Genelkurmay Başkanlığı yönetimi böyle... Artık çok konuşan asker yok. Gerekli olduğunda sitelerinden özet şeklinde açıklama yapılıyor..."
Nasıl yorumlamalı başbakanın bu sözlerini? 

Bugüne kadar "atılan adımların verdiği sonuçların altını çizmek" olarak mı yoksa "sivilleşme meselesinde atılacak asli bütün adımların atıldığını söylemek" şeklinde mi?
Bu sözler sanırım, her iki ihtimali de kuşatıyor.
Başbakanın gelinen noktaya "memnuniyetle ve gururla" işaret etmesi son derece doğaldır, zira gelinen nokta gerçekten önemlidir.
Ayrıca, şüphe yok ki, anayasa yazım sürecinde Askeri Yüksek İdare Mahkemesi, genelkurmay başkanı ve kuvvet komutanlarının atanması, genelkurmay başkanının statüsü, yetki ve sorumluluk mekanizması yeniden tanımlanacak ve sivilleşme süreci en azından bu çerçevede devam edecektir.
Bununla birlikte, "AK Parti üçüncü döneminde 'demilitarizasyon' konusunda, ikinci dönemin atak tutumunu sürdürecek mi" sorusuna şu aşamada, bir çırpıda olumlu yanıt vermek mümkün değil.
Şu ifade belki daha doğru olur:
AK Parti yeni dönemde muhtemelen kontrollü, çatışma görüntüsü vermekten özellikle uzak duran bir reform ve yeniden yapılanma politikası izleyecek. Ve muhtemelen sivilleşme konusundaki "atak tutum" bu çerçevede orduyu örselemeden "devlet adına hareket" etmeyi yeğleyecek bir tavra bırakacak...
Başbakan Balyoz davasıyla ilgili olarak "bitsin artık" vurgulu ordunun örselenmesinden endişe duyan ifadelerle, jandarma-polis-MİT'e işaret ederek "uyumlu ve mükemmele çalışan bir istihbarat yapısı" gibi tanımlarla bu tavrın ipuçlarını şimdiden veriyor.
Ancak, sivilleşme sürecinde daha uzun bir yol olduğunu, siyasi iradenin bu çerçevede oynadığı rolü ve bu tutumdan fazlasına ihtiyaç olduğunu biliyoruz.
Ve başbakan da bunun farkında... 

Bunun içindir ki, yeni döneme ilişkin tahmin yaparken, örneğin "kontrollü değişim politikası" ifadesini kullanırken, kontrol kadar, değişim sözcüğünün altını da çizmek gerekiyor.
Nitekim başbakan ikinci soruma, "Vali ve kaymakamlar polisin ve diğer tüm kamu personelinin 'sicil amiri' ama, bir yönetmelik eksikliği yüzünden jandarmanın sicil amiri Jandarma Genel Komutanlığı üzerinden askerî otorite; bu ve benzer konuda adım atılacak mı?" sorusuna yanıt verirken demokratikleşmenin altını çiziyor ve şunları söylüyordu:
"Bu tür durumların kendileri de farkındalar. Demokratikleşme bir süreçtir ve bu süreç devam ediyor, devam edecektir. İleri demokrasi ile temel hak ve özgürlükler bizim iki önceliğimizdir...
Son söz:
Pek çok örnek ortada; sivilleşme süreci, siyasi irade kadar, siyasi partilerin mutabakatını gerektirir...
Bu açıdan "laikçi dilden" arınmaya çalışan, özellikle sivilleşme konusunda "TSK'nin iç hizmet yasasının 35'inci maddesiyle, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi kalksın, Genelkurmay Başkanı Milli Savunma Bakanlığı'na bağlansın" tarzı önerilerle önemli açıklamalar yapan CHP, yeni dönemde yol alınmasında etkili olabilir.