31 Mayıs 2011 Salı

Askerin dünü ve bugünü / Murat Yetkin

Eylülcülerin yargılanması konusunda çok şey söylendi. Bugün de okuyacaksınız. Ben size daha çok dünkü haber trafiğimizi anlatacağım. Çünkü asıl bazen bir fotoğraf bin kelimeden çok şey anlatıyor, dünkü haber trafiğimiz de Türkiye’deki asker sivil hesaplaşmasını bütün acıları ve iğretilikleriyle ortaya döküyor.
 
Güne, Harp Akademileri Komutanı Orgeneral Bilgin Balanlı’nın, hükümeti devirme amaçlı komploya karışma iddialarına ilişkin olarak Beşiktaş adliyesinde savcılara ifade vereceği haberiyle başladık.
Kısa süre sonra, savcıların Balanlı’yı tutuklama talebiyle mahkemeye sevk edeceği haberi geldi. Bu ciddi bir gelişmeydi; bu kadar üst düzeyde ve halen aktif görevdeki bir subayın tutuklanması elde darbe girişimine ilişkin varlığı yadsınamaz kanıtların savcılıkça bulunduğu anlamına gelmeliydi. Diğer taraftan zaten diken üstünde seyreden asker-siyaset ilişkileri tam seçim öncesinde yeni bir boyuta sıçrayacaktı.
 
Bu arada başka bir ayrıntı ortaya çıktı. Balanlı, bugün (31 Mayıs’ta) Harp Akademileri’nde yapılması planlanan törenin ev sahibiydi ve Cumhurbaşkanı Abdullah Gül de törenin şeref konuğu olacaktı.
Balanlı’nın tutuklanması halinde bu tören yapılacak, Gül gidecek miydi? Bu soru haklıydı, çünkü geçtiğimiz hafta Ege’deki Efes ve Denizkurdu tatbikatlarının kapanış bölümü, Cumhurbaşkanı Gül ve Başbakan Tayyip Erdoğan’ın katılmayacağı belli olduktan sonra iptal edilmişti. Bu iptalin ardında, Balanlı dahil bir grup üst düzey askerin daha ifadesine başvurulmak istenmesine duyulan tepki olduğu iddiaları da vardı.
 
Bu iddialar gerçi Genelkurmay sözcüsü tarafından yalanlanmıştı. Yine de habercilerin dikkati Balanlı’nın ifadesi konusuna yoğunlaştı ve tam bu sırada haber merkezlerine bir başka haber düştü.
12 Eylül 1980 askeri darbesinin lideri emekli genelkurmay başkanı ve yedinci cumhurbaşkanı Kenan Evren ile darbe kurmay heyetinde yer alan emekli hava kuvvetleri komutanı Tahsin Şahinkaya’nın 12 Eylül darbesiyle ilgili olarak ifadesine başvurulacaktı. Savcılık her iki emekli askere de telefon ederek ifadeye davet etmişti.
Darbe sırasında kurmay heyetinden hayatta olan üç kişi kalmıştı. Diğeri emekli deniz kuvvetleri komutanı Nejat Tümer idi. Ona da ifade daveti gitmiş miydi? Bunu araştırırken Tümer’in dün tedavi görmekte olduğu askeri hastanede vefat ettiği haberi geldi.
Haber merkezinde kimsenin tam olarak ne diyeceğini bilemediği bir hava bir süre adeta başımızın üzerinde asılı kaldı.
 
Tümer yaşasaydı, hasta yatağında 12 Eylül darbesine ilişkin ifadesinin istendiği duyacaktı.
Türkiye kesinlikle yeni bir döneme giriyor. Darbecilik, artık bütün ciddi siyasi partiler tarafından kınanan, üzerine gidilmesi gereken bir suç olarak görülüyor; cankurtaran olarak değil. Yakın zamana dek, ‘İyi oldu, canım kurtuldu, destekliyorum’ diyenler en azından sessizlik içinde kalmayı tercih ediyorlar, bu da bir şey.
Yalnız iktidardaki AK Parti değil bu konuda konuşan. Yakın zamana dek –darbelerden çok çektiği halde sert eleştirilere maruz kalan CHP’nin yeni lideri Kemal Kılıçdaroğlu, asker-siyaset ilişkileri üzerine hükümetten çok daha ileride, Avrupa standartlarında tekliflerde bulunuyor. Diğer yandan darbeci eğilimlerin üzerine gidilirken yeni bir siyasi mutlakçılığa, tek tipçiliğe yol açılmaması gerektiği konusunda oluşan bir duyarlık da var; hükümete bu yönde eleştiri geliyor, bu da iyi bir şey.
Balanlı akşam saatlerinde tutuklandı. Bu haberin Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde yankılara yol açacağı muhakkak. Muhtemel tepkilerin, tam da seçim ortamında siyaseti etkileyecek, ona müdahale sayılacak bir düzeye çıkmaması sorumluluğu, bu ağır sorumluluk en çok Genelkurmay Başkanı Orgeneral Işık Koşaner’in omuzlarına düşüyor.
Çünkü görülüyor ki, koşullar ne olursa olsun, siyasi hayata dışarıdan müdahale edenler dün alkışlanırken, bugün hayırla yad edeni kalmıyor.