25 Mayıs 2011 Çarşamba

Kaç 27 Mayıs geçti? / Vedat Bilgin/ Bugün

Önümüzdeki cuma günü yine Mayıs'ın 27'si, ben bu tarihin Türk siyasal hayatının önemli bir kırılma noktası olarak ele alınması gerektiğini yıllardır savunuyorum.

27 Mayıs, tarihte sadece bir askeri darbenin siyasal hayatımızın bütün sivil mekanizmalarını işlemez hale getirdiği bir gün değil, aynı zamanda toplumun devletle olan ilişkilerinde bugünlere kadar sürecek olan, yeniden dengeye kavuşturmada sorun yaşadığı uzun bir krizin başlangıcıdır.

27 Mayıs darbesinin bilinen ilk negatif etkileri, ülkemizin tarihindeki ilk seçilmiş başbakanın katledilmesiyle başlayan ilk çok partili, serbest seçimli demokrasi tecrübemizin kesintiye uğramasında görülecektir.

"İktidar kimin" kavgası

Türk halkı Anadolu toprakları üzerinde yaklaşık 1000 yıllık varlığında, ilk defa kendi tercihleriyle bir iktidar oluşturup, bir Meclis yarattıktan sonra, militer güçlerin bunu kabul etmeyerek halkın seçilmiş iktidarını devirmeye girişmeleri ciddi bir siyasal meselenin devam ettiğini göstermektedir.

Dünya konjonktürünün sunduğu imkânlarla 1946'dan sonra (2. Dünya Savaşı sonunda Nazizm ve faşizmin yenildiğini hatırlatmaya gerek var mı) çok partili demokratik hayata geçen Türkiye'nin henüz çözmediği bir denklem vardır. Bu denklemin tarafları bellidir, bir tarafta bürokrasinin yüzlerce yıllık iktidarı, diğer tarafta bürokratik vesayetin gölgesinde gelişen, devlet tahsisleriyle oluşturulmuş kapitalist yapı ve bu vesayetin bir parçası olarak bürokrasinin yedeğinde kalmış askeri unsurlar...

İktidar blokunun içerisinde bu denklemin sonuçlarını ya da fonksiyonlarını değiştirecek, başka bir eşitlik yapısı oluşturacak yeni bir denklem kurmak ne kadar mümkündür veya böyle bir denklem kurulmaya kalkıldığı zaman burada hangi elemanlar yer alacaktır?

O yılların Türkiye'si tarihsel blokun karşısında yeni bir formül geliştirme imkânından neredeyse tamamen yoksundur. Toplumun kompozisyonuna bakıldığında, ağırlığını köylülerin oluşturduğu bir nüfus yapısı, meslekleşmenin, sınıflaşmanın, eğitimin düşük seviyede olduğu bir toplumsal yapı görülmektedir.

Böyle bir yapıda iktidar blokunun tarihsel yapısını dengelemek nasıl mümkün olacaktır? Olmamıştır da zaten... Fakat yaşanan olay, blok içinde önemli bir değişimi ortaya çıkarmıştır.

"Halka rağmen" bir ideoloji

Bürokratik vesayetin, demokratikleşme taleplerinin 10 yıl boyunca önlenemez yükselişine karşı çaresizliği ve yetersizliği, bu defa militarist unsurları ön plana çıkarmıştır. Ordunun 27 Mayıs'ta el koyduğu sadece siyasal iktidar değildir. Bütün devlet örgütlenmesi militarist ilkelere göre biçimlenmiştir.

27 Mayıs'ın yaratığı en büyük tahribat, onun zaten siyasal sistemimizde var olan militarist eğilimleri bir ideolojiyle siyasallaştırmış olmasıdır. Bu ideoloji rehberliğinde bütün devlet düzeni militarize edilip, seçimlerin ve halkın siyaseti yönlendirme gücünün önüne geçilmeye çalışılmıştır. Arzulanan, halk kimi seçerse seçsin, militarizmin örgütlediği iktidar blokunun hükümranlığının değişmemesidir.

Aradan bunca yıl geçtikten sonra, Türk toplumunun yeni bir denklem ve onun bileşenlerini oluşturacak siyasal özneleri yarattığı görülmektedir. Bugün yaşadığımız sorunlar ve krizler, bu eski iktidar yapısının devlet bünyesinde ne kadar büyük tahribat ve tortu bıraktığını görmek açısından önemlidir.

Militarizmin ideolojik olarak yalnız devlet içinde kalmadığı, siyaset sahnesine, ekonominin çeşitli unsurlarından hayatın nerdeyse tamamına yayılarak, büyük tahribatlar yarattığını bugün daha iyi görebiliyoruz.