15 Ağustos 2011 Pazartesi

Rusya'nın silahları ve Suriye / Fikret Ertan


Rusya, dünya silah ihracatçıları liginde önemli bir yere sahip.
Yıllık ortalama silah ihracatı 10 milyar dolar ve üstünde seyrediyor. Sıralamada bazen ikinci, üçüncü sıraya da yükselebiliyor. İhracatının önemli bölümü Hindistan, Çin ve Latin Amerika'ya yapılıyor. Ortadoğu'da bu bapta önemli bir yer tutuyor. Mesela Libya, mesela Suriye...

Rusya Libya'ya silah satışlarını BM Güvenlik Konseyi'nin 1970 ve 1973 sayılık müeyyide kararlarıyla ister istemez askıya almış bulunuyor ve bu yüzden önemli bir gelir kaybına uğramış bulunuyor. Suriye'ye yıllardır yaptığı silah ihracatı da bugünlerde bu ülkede yaşananlar dolayısıyla Amerika tarafından gündeme getirilmiş bulunuyor. Bu çerçevede Dışişleri Bakanı Hillary Clinton geçen hafta CBS televizyonuna konuşurken Rusya'ya, Suriye'ye yaptığı silah ihracatını durdurması çağrısı yaparken Rusya bugüne kadar bu konuda herhangi bir açıklama da yapmamış bulunuyor.

Esasen Suriye 1960'lardan bu yana Sovyet silahları, 1991'den bu yana da Rus silahlarıyla savunma gücünü oluşturuyor. Bugün bazı kaynaklara göre, Rusya Suriye'ye 4,5, bazılarına göre de 2,5 milyar dolarlık silah satış anlaşmaları imzalamış durumda. Bunların arasında resmen kabul edilen birkaç tanesi şunlar: 24 adet MİG-29M son model savaş uçağı, Buk-M2E hava savunma sistemleri ve 1000 adet T-27M tankın modernleştirmesi. Bunlar şüphesiz İsrail'e karşı kullanılması düşünülen silahlar. Ancak tankların içeride de kullanılmaları son olaylarda görüldüğü gibi çok muhtemel. Bunlara ilaveten bir de 2007 yılından bu yana Rusya-İsrail-Amerika arasında tartışmalara yol açan ve akıbeti henüz bilinmeyen Bastion denen sahil korumaya dönük deniz savunma sistemleri var. Bu sistem Suriye sahillerini muhtemel deniz saldırılarına karşı koruma amaçlı olarak tasarlanmış entegre bir sistem. Sistemin en önemli unsuru da Yakhont denen deniz hedeflerine karşı çok etkili ve isabetli olduğu söylenen füze sistemleri.

Yakhontlar yaklaşık 300 kilometre menzile sahip 200 kilogram kadar patlayıcı başlıkla donatılmış etkili füzeler. En önemli özellikleri de Cruise (seyir) füzeleri özelliklerine sahip olmaları. Bu yüzden deniz sathının birkaç metre üzerinde yüksek hızla hareket ediyorlar, bu yüzden kolay kolay önceden tespit ve imha edilemiyorlar. Bu özellikleri yüzünden Amerika ve İsrail yıllardır Rusya'dan bunları İsrail'e satmaktan vazgeçmesi için bu ülke üzerinde baskı kurmaya çalışıyorlar. Bu konu bugün hangi noktada, Rusya bu sistemleri hâlâ Suriye'ye satmakta kararlı mı, tam bilinmiyor. Bu bapta en son Rusya Savunma Bakanı Anatoli Serdyukov geçen şubatta 'satış sözleşmesi yürürlükte' şeklinde bir beyanat vermişti. Ancak ondan sonra da Suriye olayları patlak vermişti. Bu yüzden durum tam ne, bilmiyoruz.
Bugünlere gelirsek; Rusya Bayan Clinton'un Rusya'ya 'Silah satışlarını durdur' çağrısına ne cevap verecek henüz meçhul. Bu arada belki de kapalı kapılar ardında bu konuda pazarlıklar da yapılıyor olabilir. Rusya şüphesiz Amerika'nın çağrısına hemen, kategorik, tartışmaya mahal bırakmayacak kesin bir ret cevabı da kolay kolay vermez; zira Amerika ile arasında halen görüştüğü, uzlaşma, anlaşma aradığı pek çok konu ve problem var. Bunların bazılarının ağırlık ve önemi Suriye'ye satılacak silahlardan da önde geliyor. NATO ile ilişkiler, ortak füze savunma sistemi ya da kalkanı, nükleer silahsızlanma, Amerika ile ilişkilerin düzelmesi için önerilen 'Reset politikası' gibi önemli konular bunlar.

Ne var ki, bunlara rağmen Rusya'nın Libya ve Suriye'den doğabilecek silah ihracatı kayıpları da nihai bir kararda önemli rol de oynayacak elbette. Bu konuda muhtemelen Rus silah lobisi ve kuruluşları ile Batı'ya meyyal Başkan Dmitri Medvedev arasında tartışmalar da olabilir. Ancak Libya'ya karşı alınan 1973 sayılı BM Güvenlik Konseyi kararında olduğu gibi dış politikada son sözü Medvedev söyler (Putin ve çevresi değil) zira Rusya anayasası dış politika kararlarında son sözü devlet başkanına bırakmıştır. Bu bakımdan Suriye'ye silah satışlarında da son söz Medvedev'dedir.

Medvedev esasen geçen hafta Beşşar Esed'i 'Böyle devam edersen sonun hüsran olur' diye de uyarmış, Suriye konusunda milletlerarası camianın tavrına yaklaşmıştır. Suriye konusu her gün Rusya'nın benimsediği son tavırla ve başka gelişmelerle işte böylesine karmaşık ve tehlikeli bir eğilim içine girmektedir. Bu durumu anlamak ve yönetmek kolay değildir. Bunda basiretli davranmak en başta gereken haslettir bize göre.