4 Ağustos 2011 Perşembe

ASKER SORUNU DEYİNCE... 3 / Hasan Cemal

Askerin askerliğini bilmesi için...
ASKER SORUNU DEYİNCE... 3
Türkiye’de askerin Batı demokrasilerinde olduğu gibi seçilmiş sivil otoriteye tabi olması...
Yaşamsal bir konu.
Demokrasi ve hukukun üstünlüğü yerli yerine oturacaksa, her şeyin başı olan siyasal istikrarın altyapısı güçlenecekse, Batı’da olduğu gibi bu ülkede de asker sivile tabi olacaktır.
Bu yolda dünkü yazımda da belirttiğim gibi ciddi adımlar atıldı, atılıyor.
Ama daha alınması gereken mesafe var. Hem yasal hem kafasal olarak var.
Askeri Batı’daki gibi sivile tabi kılacak kurumsal düzenlemeler yapılmadan bu değişim tam olarak gerçekleşmiş olmaz.
Askeri okullardaki ders kitaplarına kadar uzanan, (tabii ‘sivil’ okulları da kapsayacak şekilde) ve ‘demokrasi kültürü’nün gereği olan değişiklikler yapılmadan da asker-sivil ilişkilerinde taşlar yerine oturamaz.
Ne yapmalı?

Genelkurmay Savunma’ya...
Halen Başbakanlığa ‘bağlı’ da değil, Başbakanlığa karşı sadece ‘sorumlu’ olan Genelkurmay Başkanlığı, Batı demokrasilerinde olduğu gibi, Milli Savunma Bakanlığı’na bağlanmalıdır.
Savunma Bakanlığı bir ‘protokol bakanlığı’ olmaktan çıkarılırken, Genelkurmay’ın demokrasilerde görülmeyen bazı yetkileri sona erdirilmelidir.

Askeri harcamaya sivil denetim!
1971’deki 12 Mart darbesi ile yapılan Anayasa değişikliği, askeri harcamaları demokrasinin belini kırarak Sayıştay’ın denetimi dışına çıkarmıştı.
2004’de AB’ye uyum çerçevesinde gerçekleştirilen anayasa değişikliğiyle bu madde kaldırıldı.
Fakat uygulamayı değiştirecek olan yasal düzenleme tam yedi yıl bekledi, ancak bu yılın başlarında o da pek yeterli olmayan bir içerikle çıktı.
Askeri harcamaların şeffaflığı ve sivil otorite tarafından denetlenebilirliği yolunda demokratik adımları Türkiye hala bekliyor.

Askeri mahkemeler ve yargı...
Yüksek Askeri İdare Mahkemesi, yani Askeri Danıştay’la Askeri Yargıtay, Türkiye’de askerin ayrıcalıklı dünyasının parçalarıdır. Ve gerçek bir hukuk devleti düzeninde bu ikisine yer yoktur.

MGK için yeni düzen...
Milli Güvenlik Kurulu 1960’daki 27 Mayıs darbesinin ürünüdür. Bu darbenin yaptığı 1961 Anayasası’ndan beri varolan bu kurul, daha önceki dönemde olduğu gibi, Milli Savunma Üst Kurulu adı altında yeniden yapılandırılmalıdır. Ayrıca Başbakan’ın başkanlık edeceği bu kurulda, askeri otoriteyi temsilen sadece Genelkurmay Başkanı yer almalıdır.

Milli Güvenlik Siyaset Belgesi...
Herhangi bir anayasal dayanağı bulunmayan Milli Güvenlik Siyaseti Belgesi’nin, ‘Milli Savunma Siyaseti Belgesi’ olarak isimlendirilmesi daha doğru olur. Bu belge, Bakanlar Kurulu tarafından hazırlanıp TBMM’ye sunulmalı ve tüm siyasal partiler tarafından müzakere edilmek suretiyle kabul edilmelidir.

Asker dördüncü kuvvet mi?..
12 Eylül darbesinin ürünü olan 1982 Anayasası incelendiğinde, bu anayasanın Türk Silahlı Kuvvetleri’ni yasama, yürütme ve yargı organları yanında adeta dördüncü bir kuvvet olarak düzenlediği izlenimi uyanır.
Eğer demokrasi diyorsak, eğer hukukun üstünlüğü diyorsak, eğer demokrasilerde asker sivile tabidir diyorsak, yeni bir anayasayla bu havanın silinmesi gerekir.
Şunların altını çizmeliyiz:
Genelkurmay Başkanı Bakanlar Kurulu tarafından atanır. Yüksek rütbeli subayların terfiinde nihai yetki Bakanlar Kurulu’nundur. Bu alanda, TSK ile işbirliğine dayanan bir sistem benimsenmelidir. Jandarma Komutanlığı İçişleri Bakanlığı’na kalmalı, ancak tayin ve terfiiler sivil makamların kararlarına tabi kılınmalıdır.

Güvenlik ve savunma...
Türkiye’de siyasal kurumların askerileşmesi, askeri makamların ise siyasallaşmasında önemli faktörlerden biri, güvenlik ve savunma kavramlarının iç içe geçmesidir.
Bu kavramlar birbirinden ayrılmalı.
Dış tehditlerin bertarafı savunma hizmetleri çerçevesinde değerlendirilmeli, bu hizmetlerden Türk Silahlı Kuvvetleri sorumlu kılınmalıdır.

Vatan hizmeti, vicdani ret...
Anayasanın 72. maddesinde, “Vatan hizmeti, her Türkün hakkı ve ödevidir. Bu hizmetin Silahlı Kuvvetlerde veya kamu kesiminde ne şekilde yerine getirileceği veya getirilmiş sayılacağı kanunla düzenlenir” diye yazar.
Bu anayasal hükmün daha fazla kâğıt üstünde kalmasını önlemek için de, askerlik hizmeti sayılacak kamu hizmetlerinin neler olacağı konusunda parlamento yetkili kılınmalıdır.
Vicdani ret, anayasal bir hak olarak tanınmalı...

Milli güvenlik dersi...
Toplumu militarize etmeye yönelik olan milli güvenlik derslerinin ortaöğretim müfredatından kaldırılması da yerinde bir adım olur.

Askeri vesayeti sona erdirmek...
‘Askeri vesayet’in sona ermesi için yerine getirilmesi gereken bir görev daha var. Bu da 1960’daki 27 Mayıs darbesinden beri kabul edilen tüm mevzuatın sistemli olarak gözden geçirilmesi ve askere tanınmış olan anormal yetkilerin kaldırılmasıdır.