25 Haziran 2010 Cuma

İşi o siperde kaybettik / Serdar Turgut

SAVAŞMAYI bilmem, strateji uzmanı değilim ve bunları bilmeyen insanlara ikinci sınıf insan muamelesi yapılmasını aptalca buluyorum.

Ancak psikolojiden ve sosyolojiden biraz anlarım. Eh okumamız yazmamız da var sayılır.

Onun için uzmanı olmadığım konuda yine de bir laf edeceğim.

Bakarsınız strateji ve savaş uzmanlarının benden öğrenecekleri bir şeyler de vardır kim bilir.

Okuduklarımdan öğrendiğim ve konuştuğum eski askerlerin bana söyledikleri, askerini ziyaret eden bir komutanın siperde katiyen eğilmemesi gerektiğidir.

Bölgeden gelen fotoğraflara ve filmlere baktım, Başbakan ve Genelkurmay Başkanı, çuvallarla oluşturulmuş siperlerde dağ başında nöbet bekleyen askerleri ziyaret ettiklerinde, o siperde bulundukları süre boyunca çömeldiler, eğildiler.

Bu yanlıştır. Siz ikiniz o askerlere moral vermek için oradasınız, bırakıp gittikten sonra o çocuklar zifiri karanlıkta da orada kalacaklar. Bari orada bulunduğunuz birkaç dakika dimdik ayakta durun da biraz moralimiz düzelsin.

Tehlike mi var, varsın olsun. Ateş mi açılır, varsın açılsın. Vurulur musunuz, evet belki vurulursunuz. Bu devletin başında olmak, cesur olmayı gerektirir.

Siz Türkiye toprakları içinde bir siperde, neredeyse tüm devlet sizi korumak için seferberlik ilan etmiş durumayken bile canınızı korumak için o kadar ürkek görüntü verirseniz, bu millet de yenilmişlik duygusuna kapılır.

Türk ordusunun Genelkurmay Başkanı ve Türkiye’nin Başbakan’ı o siperde dimdik ayakta durmalıydı. İsteyen istediğini söylesin bana, lafımın arkasında art niyet arasın, boş verin bunları... Doğru bildiğimi söylemek de benim bu ülkeye hizmet biçimim.

Hem o siperde Genelkurmay Başkanı neden savaş kıyafetiyle değildi? Başbakan’ın bir göstermelik komutan üniforması bile yok muydu. Semboller ve bunların kullanılışı, bazen silahtan bile önemli olabilir.

ATATÜRK SİPERDE BİR DEFA EĞİLDİ
Toplum psikolojisini hiç düşünmüyorsanız bari tarihi okuyun.

Atatürk siperde askerini denetlerken hiçbir zaman eğilmemiştir. Pardon sözümü geri alıyorum. Atatürk siperde sadece bir defa eğilmiştir. O da bir askere ikram ettiği sigarayı yakmak içindir.

Devlet adamı böyle olunuyor işte beyler. Kimsenin Atatürk gibi olabilmesini filan beklediğim yok, ama ülkenin çıkarları için korkularınızı yenip kendi toprağınızdaki siperde eğilmeyeceksiniz.

Şimdi, “Senin için orada olmadan bunu yazmak kolay“ diyecek bazılarınız.

Doğru, kolay bu. Ben komutan değilim, başbakan da değilim, yaşlılıktan düşmemiş olsaydım ve askere alınabilseydim herhalde üsteğmen olurdum.

Size yemin ediyorum, üsteğmen rütbemle o gün ben o siperde olsaydım, içim korkudan tir tir titreseydi bile, yine de dimdik ayakta dururdum.

Dikildiğim anda ise askerlerime, “Bu savaşı kazandık arkadaşlar” diye seslenirdim.

Alnıma da yersem kurşunu orada, korkularına yenilmemiş bir şehit kahraman olup çekip giderdim bu dünyadan.

Biliyorum söylemesi kolay, yapması zor ama yapamayacaksan da oraya hiç çıkma be kardeşim.

KARAKOL MESELESİ
Şimdi düşünün, devlet oradan çekildikten sonra o gencecik insanlar, biraz sonra basacak zifiri karanlıkta ölüm korkusunu ta yüreklerinde hissederek o siperde bekleyecekler.

Kimse, “Bu konuyu bir tek biz biliriz, askeri eleştirmek vatan hainliğidir” filan demesin. Asker dediğiniz bizim çocuklarımız, dolayısıyla bu konuda laf etmek, yanlışları söylemek hakkı bize Allah tarafından verilmiştir.

Ben son olaylar yaşandıktan sonra bölgede savaşmış çok deneyimli askerlerle konuştum. Biri emekli komando albaydı, diğeri de yine bölgede savaşmış emekli general.

Onların bana söylediği, bizim karakol merkezli teröristle mücadelemizde temel bir yanlışlık olduğudur.

İki komutan da kendilerinin zamanında teröriste karşı büyük başarılar kazanıldığını, bunun nedeninin de terörist saldırısı başlar başlamaz savunmada kalmadan askerlerinin başında taarruza geçmeleri olduğunu söylediler. Taarruz ile karşılaşınca terörist gruplar şaşırıp dağılıyormuş ve inisiyatif de askerimizin eline geçiyormuş. Yardım için zamanında yetişilmesi çok güç olan yerlerde kurulu karakollar ve onlardan daha da uzakta bulunan baskınları önleme siperleri, acaba yanlış bir savaş konsepti olabilir mi?

600’e yakın karakol var, bunların hepsine ortalama 50 asker koysanız bu yine de büyük rakam tutar. Bu kontenjanı doldurmak için tecrübeli komandoların yanında acemilikten yeni gelmiş askerler de savaşın içine atılıyor. Acaba bölgede sadece çok iyi eğitilmiş komando mu kullanılsa?

Bunların tartışılmasını ve yanlış varsa değiştirilmesini beklemek bizim hakkımız.