24 Haziran 2010 Perşembe

Komutanlardan Hesap Sormak / Erhan Başyurt

ABD Başkanı Barack Obama, Afganistan'da Taliban'a karşı savaşı yürüten en yüksek rütbeli komutan Orgeneral Stanley McChyristal'ı Beyaz Saray'a çağırıp hesap sordu.

McChyristal, bir dergide yer alan beyanatında, Obama'nın şahsına değil ama Afganistan'a yönelik politikalarına ağır eleştiriler yöneltiyordu.

Başkan Yardımcısı Joe Biden'le dalga geçiyor ve kendisini "ihanete uğramış" hissettiğini kaydediyordu.
Savaşı yürüten general, beyanatları ortaya çıkınca hemen Obama'dan özür diledi.
Ama Beyaz Saray bunu yeterli görmedi. Taa Kabil'den huzura çağırdı.
Hesap sordu.

Karşısına oturtup, demokratik bir ülkede yetkinin kimde olduğunu gösterdi.
Meğer ABD tarihinde 1953 Kore Savaşı'ndan bu yana hükümet politikalarını kamuoyunda eleştirme "saygısızlığı" gösteren tek generalmiş, McChyristal.

Uzmanlar, McChryristal'in kariyerinin bittiğinde birleşiyor.
Demek ki demokrasilerde sivil otoritesi böyle korunuyor.
Askerin sivil yönetime tabi olması ancak hesap sorabiliyorsa mümkün...
***
Bu konuda gelişmeleri konuştuğumuz bir dostum, "Bu sadece Batılı ülkelere has bir gelenek değil. İslam tarihinde çok daha çarpıcı bir örneği Mekke Fethi sırasında yaşanmıştı" dedi.

Peygamber Efendimiz, şehri kan dökülmeden alabilmek için komutanlarına emir veriyor.
Muzaffer ordu şehre girerken Ensar'ın komutanı büyük sahabe Saad Bin Ubade, Mekke'nin önde gelenlerinden olduğu halde İslam düşmanlığında o güne kadar önde giden Ebu Süfyan'ın yanından geçerken kendini tutamıyor. Duyacağı şekilde sesleniyor:

"Ey Ebû Süfyan! Bugün melhame-i kübra en büyük harp ve kıtal günüdür!"
Ebu Süfyan soluğu Efendimiz'in yanında alıyor.
Duyduklarını iletiyor.
Peygamberimiz onu teskin edici açıklamalar yapıyor.

Bu arada sarığını çıkarıp Saad Bin Ubade'ye gönderiyor.
Ona sancağını oğlu Kays'a bırakmasını emrediyor.
Yani muzaffer ordunun, Uhud'da da savaşmış deha komutanı azlediliyor.
Üstelik söz var, ama tek eylem yokken.
O, bu kadarcık sapmayı bile fazla görüyor.
Müşriklerin fitne kazanını kaynatmasını da böylece önlüyor.
***
Devlet yönetiminde ciddiyetin göstergesi, demek ki asırlardır pek değişmiyor.
Türkiye'de ise her nedense hesap sorulamıyor.
Şehit verilmesinde ihmali ortaya çıkanlar, hatta çete lideri olmakla suçlananlar bile halen koltuklarında oturuyor.
Örgütlü suçlara karışan ya da darbe ile suçlanan isimler değil açığa alınmak, terfi ediyor.
28 Şubat darbesinde Başbakan'a açıkça küfreden general terfi ettirilmişti.
Savunma konularında uzman Lale Kemal dün Taraf'ta benzer bir hesap sorma örneğini Güney Kore üzerinden anlattı.
Hükümet, Kuzey Kore'nin bir korveti batırması nedeniyle genelkurmay başkanını görevden alıp, 25 subay hakkında da soruşturma başlatmış.
Lale Kemal, daha da ileri gidip hesap sorulması ile ilgili çağrıda bulunuyor.

"Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a düşen, bu ağustos şurâsında, terörde ihmali olanlar ile darbe suçlamalarından yargılanmakta olanların TSK ile ilişiğinin kesilmeleri ya da açığa alınmalarını sağlamaktır."

Lale Kemal, şayet siyasiler üzerlerine düşeni yapıp hesap sorma görevini yerine getirmezse gelecek adına şu yürek burkan tespitte bulunuyor:

"Uçurumun kıyısında ölüm-kalım savaşı vermeye devam ederiz."
Tespitinde sonuna kadar haklı kanaatindeyim. Sizce de öyle değil mi?