22 Haziran 2010 Salı

Gül sordu: Nasıl oldu? / Murat Yetkin

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün dün Köşk’te topladığı güvenlik zirvesi üzerine CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun yaptığı yorum ilginçti.

Kılıçdaroğlu, Gül’ün bu zirveyi daha önce başka toplantılarda olduğu gibi, kamuoyu baskısıyla yapıldığına dikkat çekti. Böyle zirvelerden gerçekten sonuç alınmak isteniyorsa, önceden hazırlık yapılması gereğini vurguladı.

Kılıçdaroğlu’nun sakin üslubunun altında yatan soru aslında şuydu: Bu toplantılar kamuoyunun tepkisini yatıştırmak, ‘Devlet duruma hâkimdir’ görüntüsü oluşturmak amacıyla mı yapılıyordu? Aslında alınan bir önlem olmuyor da vatandaşta güven duygusu oluşturmak amacıyla yetkililer meşgul görünmeyi mi tercih ediyordu?

Kılıçdaroğlu, bugün İstanbul’da Gül tarafından kabul edilirse endişelerini ve görüşlerini Cumhurbaşkanı’na doğrudan iletebilir. Belki CHP’nin bu konudaki görüş ve hazırlıklarını ona bir dosya halinde iletebilir.

MHP lideri Devlet Bahçeli’nin dün Gül ile (bir terörizm dosyası sunduğu) görüşmeden sonra yaptığı ‘Uçurumun kenarındayız’ açıklaması artık geçici önlemlerin, nutukların, vaatlerin bir anlam ifade etmeyecek noktaya geldiğini gösteriyor.

Bunun bir kanıtı da BDP adına Köşk’e çıkan Gülten Kışanak’ın yansıttığı kendi tabanının nabzının, giderek Türkiye’nin geri kalanından uzaklaşıyor olması.

Diyarbakır’da neler oluyor?
Ankara’da Köşk’te Gül’ün çağrısıyla bir araya gelen Başbakan Tayyip Erdoğan ve güvenlikle ilgili bakanları daha sonra Bakanlar Kurulu toplantısına geçtiler.

Erdoğan, Şemdinli baskınının hemen ardından bölgeye gitti, basılan karakol bölgesinde baskın hakkında bilgi aldı.

Ama Ankara, Diyarbakır’da başka neler oluyor duyuyor mu acaba?

BDP’nin 19 ve 20 Haziran tarihlerinde, yani Türkiye’nin dikkati Şemdinli’deyken Diyarbakır’da yaptığı ‘İl Genel Meclisi Başkanları ve Belediye Başkanları’ toplantısında ne kadar alındı bilen var mı?
Duymak isteyenler için söyleyelim: BDP, Doğu ve Güneydoğu’da elinde bulunan belediyeleri ‘özerkleştirmek’ için mücadele kararı aldı.

Bunun ne anlama geldiğini bilen var mı? Onu da söyleyelim: ‘Siyasi yetkiyi hakle devretmek’ adı altında, bir tür ikili iktidar modelinin ilk aşaması olarak, belediyeler üzerinde İçişleri Bakanlığı yetki ve otoritesini reddetmeye hazırlanıyor BDP.
Bunu yalnızca çoğu (daha önce DTP, şimdi) BDP’nin seçilmiş belediye üyesi olan 1500 kadar kişinin PKK’nın cephe örgütü KCK üyesi olma suçlamasıyla içeri alınmasına tepki olarak yapmıyor ama.

İmralı’da mahpus Abdullah Öcalan ve KCK’nın başı Murat Karayılan’ın son konuşmalarında durduk yerde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nden söz etmeleri, ilgilenenler için söylüyorum, sizde de ‘Bayram değil, seyran değil’ duygusu doğurmuyor mu?

Gül’ün aldığı ilk sonuç
Cumhurbaşkanı Gül’ün topladığı ve ‘Neler oldu?’ sorusuna cevap aradığı zirveyi, 24 Haziran’da İstanbul’da planlanan MGK toplantısıyla birlikte düşünmek lazım. Ve aynı gün Gül’ün Harp Akademileri’nde yapacağı konuşmayla...

Dünkü açıklamadaki “Son gelişmelerin ışığında kısa ve orta vadeli ilave tedbirler alınması kararlaştırılmıştır. Bu bağlamda istihbarat ve bölgede görev yapan personelin yapısının gözden geçirilmesi hususunun üzerinde durulmuştur” ifadesine gelince.

Sordum ve bu ifadenin ‘içeriden PKK’ya istihbarat sızması’ anlamına gelmediği söylendi bana.

Şu anlama geliyormuş: Türk Silahlı Kuvvetleri bundan iki yıl kadar önce, Yaşar Büyükanıt Genelkurmay Başkanı, İlker Başbuğ Kara Kuvvetleri Komutanı, sınır bölgelerinden sorumlu İkinci Ordu Komutanı Necdet Özel de Eğitim Doktrin Komutanı iken, 2009 sonuna dek, özellikle sınır bölgelerinde görev yapan, toplam altı komando tugayının tamamen profesyonellerden oluşacağını açıklamıştı. Sonra bu süre mali ve idari gerekçelerle 2010 ortasına dek uzatıldı. Sayılı gün çabuk geçer, 2010 ortasındayız, sınır bölgesindeki birliklerin tamamen profesyonellerden oluşmadığını Şemdinli’de acı bir şekilde öğrendik.

İşte dün Çankaya’da bu sürecin hızlandırılması istenmiş.

Ama soruna ciddi bir çözüm bulunmadıkça, bir sonraki PKK baskınında şehit edilenler askere yasayla alınanlar değil de, meslek olarak seçenler oldu diye kimse sevinmeyecek herhalde.

Bakın, Diyarbakır’da dün bir sorunumuz daha oldu. Erdoğan, Gül’ün ardından en azından Kılıçdaroğlu ile bu konuları, İstanbul’un havalı kalemlerine de, başka hiçbir medya mensubuna da bir kez olsun duyurmadan görüşmeyi düşünür mü acaba?