21 Ekim 2011 Cuma

Yarma Harekatı / Emre USLU

Askerî literatürde bilinen bir harekât biçimi vardır. Eğer etrafınız düşman tarafından çevrilmiş veya başka nedenlerle geriye dönme ve kayıp vermeden çekilme şansınız yok ise bütün gücünüzle önünüzdeki düşmanın en zayıf yerine saldırıp yarma harekâtıyla cepheden çakmaya çalışırsınız. PKK’nın son saldırıları fazlasıyla bu stratejiye benziyor. PKK, Öcalan barış görüşmelerini sonuçlandırmak üzereyken, savaşa gerek yok mesajı vermişken içindeki şahinlerin inisiyatifi ele geçirmesiyle savaşı Öcalan ve barışçı kanada dayattı. Buradan umdukları Arap Baharı gündemdeyken Diyarbakır’a Tahrir Meydanı benzeri kalabalık halk kitlelerini toplayıp bir devrimci halk mücadelesi başlatmaktı. Ancak gerek Kürtlerin savaş istememesi nedeniyle gerekse de KCK operasyonlarının PKK networkuna ket vurması nedeniyle PKK şahinlerinin istediği olmadı ve Diyarbakır’dan fitilini ateşleyecekleri bir Kürt Baharı girişimini başlatamadılar.

Bu süreçte elbette başlatılacak Kürt Baharı hamlesine İran ve Suriye’den lojistik ve moral destek de vardı. Böylece Suriye-PKK-İran blokunun umduğu Suriye-İran arasındaki ulaşımı ve iletişimi sağlayacak bir alan yaratarak bu süreçten her üç tarafın da kazançlı çıkacağı bir hamle yapmaya çalışıyorlardı. Ancak özellikle KCK operasyonlarının PKK networkunun işlemesini geçici olarak durdurması PKK’nın planını fena halde bozdu. PKK Öcalan’ın Suriye’den çıkışını protesto edecek kitlesel gösterileri bile gerçekleştiremedi. Oysa PKK’nın beklediği yüzbinlerce kişinin sokağa dökülmesi ve hatta KCK sanıklarının hapishanelerden kaçırılması planlanmıştı. Bu nedenle savcılık KCK davasının başka şehirlerde görülmesini bile talep etti mahkemeden. Ancak son KCK operasyonları PKK’nın şehirlerde planladığı eylemleri engelledi ve örgütün kolunu kanadını kırdı.

Bu durumda savaşı başlatmış, barış masasını devirmiş PKK liderlerinin Öcalan’ın gazabına uğraması kaçınılmaz olacaktı. Öcalan’ın örgüt içi infazları gözönünde bulundurulduğunda bu liderler için tek çıkar yol bir yarma harekâtı yapmaktı. Bu yarma harekâtı olağan koşullarda dönmesi beklenen çark dönmeyince bu çarkın güç kullanarak döndürülmesi hedefleniyor. PKK daha çok asker ve sivil öldürerek batı sokağını hareketlendirmek istiyor. Böylece Diyarbakır’da kuramadığı Tahrir senaryosunu batı sokağında kurup doğuya baskı olarak dönmesini istiyor. Batı sokağındaki hareketlenmenin ve baskının Kürt sokağını da hareketlendireceğini umuyor. Böylece karşılıklı biriken hıncın KCK operasyonlarıyla duraksayan çarkı daha hızlı şekilde çalıştıracağını umuyor PKK. Tabii ki bunu Kürtler adına yapmıyor. Buna savaşı başlatan ekibin kellesini kurtarması için çok ihtiyacı var. Bu ekip aynı zamanda Kürt-Şii ittifakıyla üstünlüğünü sağlamış olacak.

Hakkâri’de konuştuğum kaynaklar bu anlamda çok ilginç bilgiler veriyor. Hakkâri’de 700 PKK’lı var. Son 15 gündür telsizlerden sadece Bahoz Erdal’ın sesi duyuluyor. Hakkâri’ye ve Tunceli bölgesine ayrıca zaman zaman da Akdeniz bölgesine, ne duruyorsunuz neden eylem yapmıyorsunuz öldürebildiğiniz kadar adam öldürün talimatları verdiği belirtiliyor. Kaynaklarımın ilginç bir de tesbiti var. Son aylarda Türkiyeli hiçbir PKK yöneticisinin sesi telsizlerden duyulmazken konuşanların hemen hepsi Suriyeli Kürtler diyorlar. Türkiye Kürtlerinin son sürece sadece seyirci kaldığı bir tesbit. Bunun bir istisnası Duran Kalkan, Ali Haydar Kaytan, Mustafa Karasu gibi isimler deniyor. Bu kesimlerin son dönemlerdeki hareketliliği de ideolojik yakınlıktan daha başka yakınlıklarla açıklanıyor.

Bir kaynağım şunu anlattı: Oğul Köyü kırsalında bulunan Siyabend adlı bir Suriyeli terörist var. Bu adam ve diğer bütün Suriyeliler şimdilerde batı illerine bomba gönderiyorlar. Batıya ne kadar bomba gidiyorsa bunların hepsini Suriyeliler taşıyor.

Şu değerlendirme bir başka kaynağıma ait: Bizim anladığımız devlet PKK ile Oslo görüşmeleri yaparken PKK bu görüşmeleri zaman kazanmak için kullanmış. Toplumun en ince damarlarına kadar yayılıp müthiş bir yatırım yapmışlar. Müthiş taktikler geliştirmişler, bombacılar yetiştirmişler ve alternatifli planlar yapmışlar. Oslo görüşmelerini sadece devleti oyalamak için kullanmışlar. Kendilerini en güçlü hissettikleri anda da saldırıya geçtiler.

Bahoz Erdal telsiz görüşmelerinde özellikle alanın boş olduğunu ve örgütün yapabildiği kadar eylem yapmasını söylüyor.
2009 yılında Hakkâri’de öldürülen dokuz sivilin ardından Bahoz Erdal görevden alınmıştı. Yerine Nurettin Sofi getirilmişti. Bahoz Erdal’ın son zamanlarda yeniden komutayı ele almasını kaynaklarım şu şekilde değerlendiriyor: Bahoz ile Nurettin Sofi arasındaki ilişki Medvedev ile Putin arasındaki ilişki gibidir. Asıl unsur Bahoz’dur. Savaşın başlamasıyla Bahoz yeniden dümeni eline aldı ve savaşı kızıştırdıkça kızıştırıyor ve bunu Suriye adına yapıyor.

Bütün bunlara bakınca ortaya net bir manzara çıkıyor. PKK barış isteyen Kürtler, uluslararası kamuoyu ve demokratikleşme hamleleri nedeniyle çevresini sarılmış hissediyor. Barış masasına eli daha güçlü oturabilmek için de kendince bir yarma harekâtı yapıyor. Tek umudu toplumun psikolojik yarılmaya uğraması ve artık kimsenin barışı konuşmaması. Zira barışın konuşulduğu her ortam PKK’nın aleyhine işleyen bir zemberek işlevi görüyor.

Bundan sonra ne olacak?

Buranın altını kalın harflerle çizmek isterim. Şu anda hem PKK içindeki Ankaralılar Grubu hem de Ankara’daki derin biraderler ellerini ovuşturmuş bir güvenlik zaafı beklentisi içindeler. Önümüzdeki bir iki ay bu nedenle çok kritik. Özellikle Bayram öncesi yaşanabilecek terör eylemleri tam da Bayık ve ekibinin beklediği AK Parti’yi bitirme planının devreye sokulabileceği dönemler. Bayram süresince oluşacak terör eylemine karşı alabildiğine duyarlı olmak zorundayız. Şu günler birilerinin planları için elverişli zamanlar. Yine 10 civarında veya daha fazla şehidin verilmemesi için azami dikkatli olmak gerekiyor.
 

Yeni saldırı olabilir mi?


Bayık ekibi kendi stratejilerini uygulamak için komutanları istifa etmiş bir orduya saldırmak için fırsat arayışında desem yanlış olmaz. Böylece hem ulusalcıların “Komutanları istifa ettirdiniz PKK daha fazla öldürüyor” argümanına su taşımak hem de AK Parti’nin sertleşerek bölgeyi yeniden güvenlik ablukasına alması için bulunmaz bir fırsat şu zaman PKK için.

Eğer AK Parti bölgeyi güvenlik ablukasına alırsa hem Bayık’ın istediği Öcalan’la görüşmeler ertelenecek hem de tıpkı DYP ve ANAP’ın olduğu gibi AK Parti’nin de bölgede sonunun başlangıcı olacaktır.
Bu nedenle özellikle Necdet Özel ekibini kurup kuruma hâkim olana kadar geçecek süreci hassas buluyorum.