Genelkurmay Başkanı Necdet Özel, terörle
mücadeleden, Işık Koşaner'in istifasına, Balyoz ve Ergenekon'dan
bedelli-sözleşmeli askerlik gibi birçok konuda soruya yanıt verdi.
Genelkurmay Başkanı Org. Necdet Özel, NTV Ankara Temsilcisi Nilgün Balkaç'ın sorularını yanıtladı.
1. TERÖR ÖRGÜTÜ SON AYLARDA ÖZELLİKLE ŞEHİR EYLEMLERİNE AĞIRLIK VERDİ. ADAM KAÇIRMA, BOMBALI SALDIRI, SİVİLLERE VE POLİSE YÖNELİK SALDIRILARIN SIKLAŞTIĞI DİKKATİ ÇEKİYOR. BU EYLEM TARZINA DÖNÜK YENİ TEDBİRLER SÖZ KONUSU MU?
Bölücü terör örgütünün eylemlerine başladığı 1984 yılından beri,
hedef gözetmeksizin meskun mahal eylemleri dahil olmak üzere çeşitli
eylemler yaptığı kamuoyu tarafından bilinmektedir.
Bölücü terör örgütünün sivilleri hedef alan eylemleri, şiddeti ülke
geneline yayarak karar vericiler ve kamuoyu üzerinde baskı oluşturmayı,
toplumda teröre karşı oluşmuş olan dayanışmayı ve direnci kırmayı,
kırsal kesimde güvenlik güçlerinin yarattığı baskıyı hafifletmeyi ve
uluslararası kamuoyunun dikkatini Türkiye'ye çekmeyi amaçlamaktadır. Bu
eylem ve saldırılar, etkili karar ve hava operasyonları ile sıkışan
bölücü terör örgütünün çaresizliğinin ve insanlık dışı bir intikam
duygusunun yansımasıdır.
Bölücü terör örgütünün son dönemlerde eylemlerini şehir merkezlerine
kaydırıp kolluk kuvvetleri başta olmak üzere bazı kamu görevlilerini
hedef alması, devletimizi bölgede işlevsiz hale getirmek ve bölgede
yönetme otoritesini kendi güdümündeki illegal yapılanmalara devretme
planından kaynaklanmaktadır.
TSK, yurtiçinde 5442 sayılı yasa kapsamında, mülkü makamların yardım
taleplerini dikkate alarak, hukuki mevzuata uygun olarak teröristle
mücadeleyi kararlıkla sürdürmektedir.
TSK; devletimizin yönetim ve güvenlik birimleri ile her seviyede
koordineli çalışmaya önem vermektedir. Bu kapsamda, terörle ve
teröristle mücadelede nelerin yapılması gerektiği hususu hassas bir
şekilde müşterek değerlendirilmekte ve alınması gereken ilave tedbirler
ilgili birimlerimize bildirilerek ivedilikle hayat geçirilmesi
sağlanmaktadır.
Bu kapsamda; en az ilköğretim mezunu olup askerlik hizmetini erbaş
veya er olarak tamamlamış, ön başvuru tarihinin ilk günü itibariyle
terhisinin üzerinden üç yıldan fazla süre geçmemiş olanlar ile
düzeltilmemiş nüfus kaydına göre yirmi altı yaşından gün almamış
olanlar, sözleşmeli er olmak için başvurabileceklerdir.
Sözleşmeli erler, 3-8 yıl arasında değişen sürelerde istihdam
edilecek, en fazla 29 yaşına kadar görev yapacaklar, kışlada yatıp
kalkacaklar, her türlü ihtiyaçları erbaş ve erler gibi devlet tarafından
karşılanacak ve görevleri sonunda belirli bir tazminatla ordudan
ayrılacaklardır.
Sözleşmeli erlerin, öncelikle İç Güvenlik Harekatı bölgesinde hudut birliklerinde istihdam edilmesi planlanmıştır.
K.K.K.lığı; sözleşmeli er temin faaliyetlerine 12 Temmuz 2011 tarihinde başlamıştır.
Bu yıl (2011 yılı); 5.103 kişilik kontenjan belirlenmiş ve 17.827
kişinin müracaatı alınmıştır. Temin faaliyetleri, Ankara, İstanbul (iki
merkezde), İzmir, Adana, Balıkesir, Erzurum, Elazığ, Samsun ve
Trabzon’daki 10 test ve mülakat merkezinde yapılmış ve 21 Ekim 2011
tarihinde tamamlanmıştır. Müracaat eden 17.827 kişiden 3.038 kişi test
ve mülakat için başvurmuş, bunlardan 1.992 kişi fiziki test ve mülakatı
kazanmıştır. Halen sağlık muayeneleri devam etmektedir. Temin faaliyeti,
görüleceği gibi beklentilerin çok gerisinde gerçekleşmiştir.
Bu yıl temin edilecek personelin Kasım 2011 celbi ile eğitime
alınması ve Mart 2012 tarihinde birliklerin göreve başlaması
planlanmıştır.
2012 yılında ise; 10.659 kişilik kontenjan tahsis edilmiş ve başvuruların alınmasına başlanmıştır.
Sözleşmeli erlerin uzman erbaşlarımız gibi birliklerimizin görev etkinliğine önemli katkılar sağlayacağına inanıyoruz.
Bu konu, bugün gündeme gelen yeni bir konu değildir. 1990’lı yıllarda
polis özel harekat timleri ile TSK unsurları birlikte ve uyum içinde,
iç güvenlik bölgelerinde teröristle mücadele de başarılı görevle icra
etmişlerdir.
Mülki makamlar tarafından görevlendirildikleri takdirde, polis özel
harekat timlerinin, geçmişte olduğu gibi yine başarılı olacaklarından
hiçbir şüphemiz yoktur.
Bir müddetten beri ara verilen birlikte kırsalda görev yapma işlemlerine tekrar başlanmıştır ve bu şekilde devam edecektir.
Bu konuda değerli medya mensuplarından ricam; konunun saptırılarak kamuoyunda yanlış algılamalar yaratılmamasıdır.
Terörle mücadelede yaşanan birkaç münferit olay hakkında, ilgililerin
dikkatini çekmek için yapılmış kurum içi bir özeleştiri olarak
değerlendiriyorum.
Ancak, Sayın Komutanın bu özeleştirisine, bu konuda yorum yapabilecek
bilgi ve eğitime sahip olmayanların, basında veya farklı ortamlarda,
Türk Silahlı Kuvvetlerinin gücünü sorgulayacak ve moral değerini
aşındıracak şekilde yorumlar getirmesi üzüntü verici olmuştur.
Sayısız kahramanlar ve kahramanlıklarla dolu TSK’nın terörle
mücadelesi sayesindedir ki bölücü terör örgütü bugüne kadar belirlediği
nihai hedefine ulaşamamıştır.
5. MİT ile PKK arasındaki görüşmelerin ses kaydı yayınlandı. Bu
görüşmeyi nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu görüşmeler sizce devam etmeli
mi?
Bazı devlet görevlileri ile PKK terör örgütü mensupları arasındaki
görüşmelere ait olduğu iddia edilen ses kayıtlarını basından öğrendim.
Haberin doğruluk derecesi, iddia edilen görüşmelerin nerede, hangi
şartlar altında yapıldığı ve kayıtların nasıl basına verildiği konusunda
bilgi sahibi değilim.
Kaldı ki Türk Silahlı Kuvvetlerinin vazifesi, yetkili makamların
talep ve direktifleri doğrultusunda teröristle mücadele etmektir.
Terörle mücadelenin güvenlik boyutu dışındaki faaliyetler, TBMM ve
Hükümetimizin tasarrufunda olan konulardır. Türkiye Cumhuriyeti’nin
ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünü sağlamak için, yüzlerce
yıllık devlet geleneği ve ortak akıl neyi gerektiriyorsa, onun yapılması
gerektiği düşüncesindeyiz. Atılacak her adımda, toplumsal hassasiyet ve
değerlerimizin gözetilmesi; şehir ve gazilerimizin anılarına saygı
duyulması ve teröristle mücadele eden güvenlik güçlerimizin moral
değerlerine dikkat edilmesi yaşamsal önem taşımaktadır.
Irak’ın kuzeyine yönelik olarak sınır ötesi harekat icra etme yetkisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından 17 Ekim 2011 tarihinden
itibaren 1 yıl daha uzatılmıştır. Bu yetki TBMM tarafından hükümetimize
verilmiştir. Yüce Meclisin hükümetimize verdiği yetki çerçevesinde
siyasi ve askeri koşullar dikkate alınarak sınır ötesi kara harekatı
yapılır. 17 Ağustos 2011 tarihinden beri yoğun bir şekilde Irak
kuzeyindeki bölücü terör örgütü hedeflerine yönelik taarruzi hava
harekatı ile topçu atışları icra edilmektedir. Ayrıca 20 Ekim 2011
tarihinden itibaren de birkaç bölgede sınır ötesi kara harekatı
başlamış, halen devam etmektedir.
7. KUZEY IRAK’A YÖNELİK SINIR ÖTESİ HAVA HAREKATLARININ SONUÇLARI NEDİR? BU HAREKATLAR DEVAM EDECEK Mİ?
Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından, PKK terör örgütünün Irak’ın
kuzeyindeki unsurlarını etkisiz hale getirmek ve örgütün fiziksel
altyapısını tahrip etmek maksadıyla; 17 Ağustos 2011 tarihinden
itibaren, Türk Hava Kuvvetleri uçakları ve karada konuşlu ateş destek
vasıtaları ile bölücü terör örgütü hedeflerine yönelik harekat icra
edilmektedir. İcra edilen bu sınır ötesi harekat ile;
-Çeşitli kaynaklardan elde edilen bilgilere göre 250-270 terörist
etkisiz hale getirilmiş 210’dan fazla teröristin yaralandığı
öğrenilmiştir. (Bazı siyasi, diplomatik ve istihbarat kaynaklarına göre
bölücü terör örgütünün kayıpları burada belirttiğimizin çok üstünde
olarak ifade edilmektedir)
-Teröristlere ait altyapı önemli ölçüde tahrip edilmiş, bu kapsamda;
muhtelif sayıda barınak, sığınak, depo, tesis/bina, cephanelik,
uçaksavar mevzii, kontrol noktaları tahrip edilmiştir.
-Terör örgütü üzeriden psikolojik baskı oluşturulmuştur.
-Terör örgütü bazı gruplarını kendisi için daha güvenli gördüğü bölgelere kaydırma gayreti içerisine girmiştir.
-Hava harekatı neticesinde örgütten kaçan terör örgütü elemanlarının
sayısında ciddi miktarda artış olduğu bilgileri de alınmıştır.
Irak kuzeyindeki bölücü terör örgütünün faaliyetleri mevcut keşif ve
gözetleme vasıtaları ile sürekli olarak takip edilmekte ve bölücü terör
örgütü üzerindeki baskı taarruzi hava harekatı ve topçu atışları ile
sürdürülmektedir.
Bildiğiniz gibi terör sınır tanımamaktadır. Terörün küresel niteli
göz önüne alındığında diğer ülkeleri ile işbirliği yapılmasının gerekli
olduğu görülmektedir. Biz de bazı ülkelerle terörle mücadele kapsamında
eğitim, tatbikat, seminer, sempozyum ve istihbarat paylaşımı şeklinde
işbirliği yapmaktayız. Bu maksatla; 2005 yılında kurulan ve 2006 yılında
NATO tarafından akredite edilen Terörle Mücadele Mükemmeliyet
Merkezimizde, Ekim 2011 tarihine kadar 99 ülkeden 6027 personelin
katılımı ile kurs, konferans, çalıştay, seminer ve sempozyumlar icra
edilmiştir. Bu çalışmalara 51 farklı ülkeden 1201 eğitici/konuşmacıda
iştirak etmiştir. Ayrıca, Terörizmle Mücadele Mükemmeliyet Merkezimizin
Mobil Eğitim Timleri ile de 12 farklı ülkede terörizmle mücadele eğitimi
verilmiştir,
Belirtilen ülke ile sınırdaş olmamız nedeni i.el hudut görüşmeleri
kapsamında bilgi paylaşımı yapılmaktadır. Ortak bir operasyon şu an için
söz konusu değildir.
9. ABD İLŞE DEVAM EDEN İSTİHBARAT PAYLAŞIMI VERİMLİ Mİ?
Türkiye ile ABD yaklaşık 60 yıldan beri aynı ittifak içinde yer alan,
ikili ilişkileri daha da eskiye dayanan, dost ve müttefik iki ülkedir.
Aramızdaki istihbarat paylaşımı geçmiş dönemlerde de var olan bir
uluslar arası işbirliği örneğidir. Terörle mücadele alanındaki
istihbarat paylaşımı iki ülkenin ortak çıkar ve hassasiyetleri
çerçevesinde başarılı bir şekilde sürdürülmektedir.
Bu işbirliğinin şekil ve boyutlarını geliştirme, daha somut sonuçlar
üretme ve verimliliği arttırma konusunda karşılıklı çaba ve arayışlara
devam edilmektedir.
10. BALYOZ SORUŞTURMASI TUTUKLU GENERAL VE AMİRALLERLE İLGİLİ DEĞERLENDİRMELERİZ NEDİR?
Yargıya müdahale anlamına gelebilecek davranışlardan özellikle
kaçınan Türk Silahlı Kuvvetleri, yargılamayı etkilemeyecek şekilde malum
soruşturma ve davalara ilişkin gelişmeleri yakından takip etmektedir,
Uzun tutukluluk sürelerinden duyulan rahatsızlık devletin çeşitli kademelerinde ve kamuoyunda sıkça dile getirilmektedir.
Söz konusu soruşturma ve davalar nedeni ile tutuklu bulunan muvazzaf
ve emekli personelimiz için tüm TSK mensupları gibi bende derin üzüntü
duymaktayım. TSK, hukukun üstünlüğüne her zaman büyük önem vermiş ve
vermeye devam etmektedir. Bu nedenle soruşturma ve davaların devam
ettiği bu safhada konuyla ilgili olarak daha fazla bir değerlendirme
yapmam uygun değildir. Ancak, yargı sürecinin daha hızlı çalışarak,
davaların kısa bir sürede sonuçlanmasını ve insan özgürlüğünün temel
yaşam şartlarından birisi olduğu gerçeğinin hatırlanmasını temenni
ediyorum.
11. YARGILAMA SÜRECİ UZUN SÜRERSE GELECEK YAPILACAK YÜKSEK ASKERİ ŞURADA SIKINTI YAŞANIR MI?
YAŞ’ın çalışma prensipleri, YAŞ Kanunu ve TSK personel kanunu belirlenmiştir.
Tutuklu olup yargılaması devam eden personel, TSK personel kanununun
65.maddesi gereğince terfi edememekte ancak görev sürelerinin bir yıl
uzatılmasında yasal bir engel bulunmamaktadır.
2011 YAŞ toplantısında; tutuklu olarak yargılanan ve terfi sırasında
bulunan personelin durumu değerlendirilmiş, haklarında kesinleşmiş bir
hükmün mevcut olmaması ve masumiyet karinesi çerçevesinde söz konusu
personelin görev süreleri bir yıl uzatılmıştır.
2012 YAŞ toplantısı ile ilgili olarak bugünden bir değerlendirme
yapmak mümkün değildir. Zamanı gelince konuyu yeni baştan ele alıp
değerlendireceğiz.
12 ORG. IŞIK KOŞANER'İN DEVAM EDEN BU YARGI SÜRECİNE TEPKİ OLARAK YANSIYAN İSTİFA KARARINI NASIL DEĞERLENDİRİYORSUNUZ?
Sayın Komutanımızın kişisel bir tasarrufu konusunda benim bir değerlendirme yapmam uygun olmaz.
13. TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİ'NİN YENİDEN YAPILANDIRILMASI ÖRNEĞİN EGE ORDUSU'NUN LAĞVEDİLMESİ SÖZ KONUSU MU?
Türk Silahlı Kuvvetleri, bölgesel ve küresel güvenlik ihtiyaçlarına,
teknolojik gelişmelere ve değişen tehdit durumlarına göre
değerlendirmeler yaparak, mevcut kuvvet yapısını ve konuşlandırılmasını
sürekli gözden geçirmektedir. Bu kapsamda, ihtiyaç duyulan düzenlemeler
kısa, orta ve uzun vadeli kuvvet yapısı planlamalarına dahil
edilmektedir. Halihazırda Ege Or.K.lığının lağvedilmesine ilişkin bir
planlama mevcut değildir.
14. GENELKURMAY BAŞKANLIĞI'NIN MİLLİ SAVUNMA BAKANLIĞINA BAĞLANMASI ÖNERİLERİNE NASIL YAKLAŞIYORSUNUZ?
TC Devletinin bekası için çok iyi düşünülüp değerlendirilmesi
gereken, siyasi ve askeri boyutları bulunan bu çok önemli ve hassas
konuda, basın aracılığı ile görüş açıklamamın uygun bir yöntem
olmadığını düşünüyorum.
15. SON AYLARDA GENELKURMAY BAŞKANI VE KUVVET KOMUTANLARININ DAHİL OLDUĞU PROTOKOL DÜZENLEMELERİNDE BAZI DEĞİŞİKLİKLER OLDU. BU DEĞİŞİKLİKLERİ NASIL KARŞILIYORSUNUZ?
Yüksek Askeri Şura toplantısındaki oturma düzeni ile ilgili olarak;
Yüksek Askeri Şura toplantısındaki oturma düzenini komutan arkadaşlarımla birlikte karar verip uyguladık.
30 Ağustos Zafer Bayramı tebrikatı ile ilgili olarak; Başbakanlık
Kanunlar ve Kararlar Genel Müdürlüğünce 7 Eylül 2010 tarihinde
yayımlanan "Ulusal ve Resmi Bayramlarda Yapılacak Törenler Yönetmeliği"nde yapılan bir
değişiklikle, 30 Ağustos Zafer Bayramı tebrikatının Genelkurmay Başkanı
ve Kuvvet Komutanları tarafından değil, TBMM Başkanı, Başbakan,
Genelkurmay Başkanı üçlüsü tarafından kabul edileceği belirtilmiştir.
Bu değişiklik sonucunda; ulusal ve resmi bayramlarda yapılan tebrikat
törenlerinde ortaya çıkan farklı uygulamalar nedeniyle, tebrikat töreni
esaslarının yeniden düzenlenmesi ve bu kapsamda tüm ulusal bayramlarda
tebrikatın Sayın Cumhurbaşkanı tarafından kabulünün daha uygun olacağı
tarafımdan teklif edilmiş ve 30 Ağustos Zafer Bayramı tebrikatı bu
şekilde uygulanmıştır.
Milli Güvenlik Kurulu toplantısında oturma düzeni de Devlet Protokolüne uygun bir şekilde bilgim dahilinde uygulanmıştır.
16. UZMAN ERBAŞ UYGULAMASINA NASIL BAKIYORSUNUZ?
Uzman Erbaşlar; TSK'da devamlılık arz eden teknik ve kritik erbaş
kadro görev yerlerinde yetişmiş personel ihtiyacını karşılamak
maksadıyla, 1986 yılından itibaren 3269 sayılı Kanun kapsamında istihdam
edilmeye başlanmıştır.
Kritik kadrolarda uzun süreli görev yapmak üzere istihdam edilen
uzman erbaşlar, uzlaşmanın ilk adımını oluşturmuştur. Bunun yanında
birliklerimizin görev etkinliğinin yükseltilmesine önemli katkılar
sağlamışlardır.
Uzman Erbaşlar; 2 yıldan az, 5 yıldan fazla olmamak şartıyla sözleşme
yaparak görevlerine başlamaktadırlar ve kadro görevine göre sağlık
nitelikleri uygun olanlar müteakip sözleşmelerini bir yıldan az, 5
yıldan fazla olmamak şartıyla azami 45 yaşına girdikleri yıla kadar
uzatabilmektedirler.
2008 yılında başlatılan ve 2010 yılında tamamlanılan temin faaliyeti
ile komando tugaylarımızın operasyona katılan unsurları tamamen uzman
erbaşlardan teşkil edilmiştir.
Jandarma Genel Komutanlığı'nın kuruluşunda bulunan Jandarma Komando
Taburları'nın da bir plan dahilinde uzmanlaşması çalışmaları
sürdürülmektedir. Ayrıca her yıl ihtiyaç miktarı kadar uzman erbaş
alımına da devam edilmektedir.
Diğer taraftan uzman erbaş uygulamasının devlet bütçesine getirdiği
mali yük ile uzman erbaşlara sağlanacak sosyal düzenlemelerin yaratacağı
problemler göz ardı edilmemelidir.
Uzman erbaşların karşılaştığı sorunların çözümüne yönelik olarak
yasal düzenlemeler yapılmaktadır. Bu kapsamda bugüne kadar yapılan yasal
düzenlemeler ile;
-Yaş haddi nedeniyle TSK'dan ayrılan/ayrılacak olan uzman erbaşların
emekli aylığına hak kazandıkları tarihe kadar MSB ve TSK kadrolarında
sivil memur olarak istihdam edilerek emekli olmalarına,
-3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu kapsamında malul olan uzman
erbaşlarda isteklilerin mensup oldukları kuvvet komutanlıklarınca uygun
görülmesi halinde; yeniden uzman erbaş olabilmelerine,
-30 günlük yıllık izni dışında 15 gün mazeret iznini kullanabilmelerine,
-Asgari 2 yıl süre ile TSK'da görev yapmayı müteakip kendi isteği ile
sözleşmesini feshedenler ile yaş haddi ve sağlık gerekçeleri ile
sözleşmeleri feshedilen uzman erbaşların kamu kurum ve kuruluşlarında
devlet memuru olarak istihdam edilmelerine imkan sağlanmıştır.
17. BEDELLİ ASKERLİK ÖNERİLERİNE NASIL YAKLAŞIYORSUNUZ? KISA VADEDE BÖYLE BİR ÇALIŞMA OLACAK MI? ASKERLİK SÜRESİNİN KISALTILMASI BU ÇALIŞMALAR KAPSAMINDA DÜŞÜNÜLÜYOR MU?
Bedelli Askerlik 1111 sayılı Askerlik Kanunu'nun 10. maddesiyle
düzenlenmiştir. İlgili kanun maddesine göre, bedelli askerlik "yükümlü
kaynağının TSK ihtiyaçlarından fazla olması, ihtiyaç fazlası
yükümlülerin temel eğitimlerini yapması ve ardından bedel ödeyerek
askerliklerinin kalan kısımlarını yapmış sayılmaları" şeklinde
düzenlenmiştir.
Bu güne kadar 1987, 1992 ve 1999 yıllarında üç kez Askerlik Kanunu'na
geçici maddeler eklenerek bedelli askerlik uygulanmış, uygulamadan
toplam 125844 vatandaşımız faydalanmıştır.
Bedelli askerliğe karar verilirken; halkımızın hassasiyetleri,
Anayasada belirtildiği şekilde vatan hizmetinin herkes için hak ve ödev
olduğu, fakir-zengin ayrımcılığına gidilmemesinin çok önemli hususlar
olduğunu düşünüyorum.
Askerlik süresinin kısaltılması kamuoyunda sık sık gündeme
getirilmektedir. Ancak, bu tartışmaların; TSK'nın bölgesinde etkin bir
caydırıcı güç olma özelliği, dünyanın hemen hemen her yerinde
oluşan/oluşacak barışı koruma ve destekleme görevleri ve en önemlisi
toplumun değer yargıları ile iç ve dış güvenlik konusu ile birlikte değerlendirilmesinin daha uygun olacağını düşünüyorum.
18. İÇ HİZMET KANUNU'NUN 35'İNCİ MADDESİNİN DEĞİŞTİRİLMESİ YA DA KALDIRILMASI FİKRİNE NASIL YAKLAŞIYORSUNUZ?
İç Hizmet Kanunu'nun 35'inci maddesinin değiştirilmesine ya da
kaldırılmasına ilişkin taleplerin temel gerekçesini bu maddenin mevcut
yönetimine karşı askeri müdahalelerin yasal dayanağını teşkil ettiği
iddiasının oluşturduğu görülmektedir.
Öncelikle belirtmek gerekir ki, İç Hizmet Kanunu'nun 35'inci maddesi,
Ulu Önder Atatürk döneminde yürürlüğe giren 1935 tarihli Ordu Dahili
Hizmet Kanunu'nun 34'üncü maddesinin tekrarından ibaret olup, yönetime
karşı askeri müdahalelere zemin oluşturulması maksadıyla konulmamıştır.
Bu maddenin düzenleniş amacı, 1935 tarihli
Ordu Dahili Hizmet Kanunu'nun 34'üncü maddesinin gerekçesinde de
belirtildiği şekilde, TSK'nin genel görevini belirlemek ve ordunun
vazifesinin daha iyi anlatılması ve öğretilmesidir. Ayrıca, kurumların
görev, yetki ve sorumluluklarının anayasa ve özel kanunlarında açıkça
düzenlenmesi demokratik yönetim ilkesinin doğal ve gerekli bir
sonucudur.
19. İSRAİL İLE DİPLOMATİK ALANDA YAŞANAN KRİZ, ASKERİ MAKAMLARI ARASINDA İLİŞKİLERE NASIL YANSIDI? KRİZİN AŞILMASINDA ASKERDEN ASKERE İŞLEYEN BİR KANAL VAR MI?
Askeri faaliyetler askıya alınmıştır. Krizin aşılmasında ayrı bir
askeri kanal veya temas yoktur. Ayrıca buna ihtiyaç da yoktur. Bu konu
askeri değil, siyasidir.
20. RUM KESİMİ İLE DOĞU AKDENİZ'DE YAŞANAN GERGİNLİĞİ NASIL DEĞERLENDİRİYORSUNUZ?
Doğu Akdeniz, bilindiği gibi her şeyden önce Atlantik Okyanusunu Hint
Okyanusuna bağlayan en önemli ve kısa, fevkalade önemli bir su yoludur.
Hatta nakledilen kargoya bakarak bu denizin bir enerji yolu olduğu da
söylenebilir. Son zamanlarda yapılan incelemelerle Doğu Akdeniz'in aynı
zamanda bir enerji deposu olduğu da görülmektedir. On senedir yaşanan
deniz yetki alanları sınırlandırılması sorunu da bu özellikten
kaynaklanmaktadır.
Ülkemizin karasal yüzölçümü 780000 km2'dir. Buna ilaveten Mavi Vatan
olarak da adlandırılan yaklaşık 460000 km2'lik deniz yetki alanımız
bulunmaktadır. Mavi Vatanın yaklaşık 1/3'ü yani 145000 km2'si Doğu
Akdeniz'dedir.
Bu denizde, kıyıları en uzun devletlerden birisi de Türkiye'dir. Doğu
Akdeniz'deki deniz yetki alanımız kıyılarımızın uzunluğu ile orantılı
olmalıdır diye düşünüyorum.
Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) 2003'ten beri Doğu Akdeniz'de
yetkisi olmadan yaptığı hukuka aykırı andlaşmalar, açtığı ihale ve
verdiği ruhsatlarla hem Türkiye'nin hem de Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyeti'nin hak ve menfaatlerini ihlal etmektedir. Ayrıca Kıbrıs
Adası'nın güneyinde 12 numaralı parselde sürdürülen sondaj çalışması
devam etmekte olan görüşmeleri de sabote etmektedir. GKRY, bir taraftan
Kıbrıs Türk Halkının eşit hak sahibi olduğu doğal zenginliklerden haksız
olarak tek başına yararlanmaya çalışırken diğer taraftan da
müzakereleri sonuçsuz bırakmak için bahane bulma çabasındadır.
Türkiye; 32* 16* 18* meridyeninin batısında deniz tabanında ve su
kitlesinde uluslararası hukuktan doğan münhasır hakları olduğunu, bu
bölgede sınırlandırmanın ilgili devletler arasında hakkaniyete uygun
olarak yapılması gerektiğini, GKRY'nin tek başına Kıbrıs Adası'nı temsil
etmediğini, KKTC'nin yok sayılarak yapılan antlaşmalarının geçersiz
olduğunu ve tanımayacağını ifade etmektedir.
21. SURİYE'DEKİ İÇ KARIŞIKLIKLARIN GELECEĞİNİ NASIL GÖRÜYORSUNUZ?
Suriye'de cereyan eden olaylar öncelikle bu ülkenin kendi iç
meselesidir. Ancak, Suriye ile ortak sınırı paylaşmamız, kültürel
benzerliklerimiz ve bazı vatandaşlarımızın akraba bağlantılarının
bulunması, Ortadoğu'da önemli bir ülke olması ve ülkemizin güvenliği
yönünden ilgilendiren bir konumda bulunması nedenleriyle gelişmeleri
yakından izliyoruz. Temennim, en kısa zamanda ülkenin uluslar arası
normlar çerçevesinde iç istikrara kavuşmasıdır.