24 Ekim 2011 Pazartesi

Onlar anlatmaktan biz yazmaktan bıktık / Adem Yavuz Arslan

Çukurca saldırısı sonrası başlatılan operasyonlarda ölü ele geçirilen terörist sayısı 100'ü aştı.
Bölgede çok kapsamlı operasyonlar var. Muhtemeldir ki bu sayı artacak.
Peki ölmek, öldürmek çözüm mü? 

Kesinlikle değil. Ama askeri seçeneklere dönülmesinin sorumlusu PKK. Bütün risklerine rağmen masada kalmaya çalışan iktidar, Silvan saldırısı sonrası bu işin konuşarak çözülemeyeceğini gördü.
Fakat bu, hükümetin 'Sri Lanka modelini tercih ettiği' gibi anlaşılmamalı. O modeli tercih eden bir yönetim yeni anayasa yapmak için bu kadar ısrarcı olmaz.
Sürecin zor olacağı açık.
Hüseyin Çelik'in tabiriyle 'Aktörü ve faktörü bol bir sorun' olan bu konuda hâlâ atılması gereken çok adım var. 

Birkaç gündür bölgenin nabzını tutma adına güvenlik bürokrasisinden isimlerle konuşuyorum.
Özellikle Hakkâri ve Şırnak bölgesinde hava moral bozucu.
Çünkü acil yapılması gereken çok şey var ama sanki ilgililerin üzerine ölü toprağı serpilmiş. Bölgede görev yapan güvenlik güçleri sorunlarını ve taleplerini anlatmaktan bıkmış.

Öyle ki 'baraka' şeklindeki 'ileri üs bölgeleri'nin sakıncaları defalarca anlatılmış, raporlaştırılmış. Orada görev yapan bir isim diyor ki: "Tam bir mahrumiyet yeri. Su yok, yemek yok. Unutulmuş bir yerdesiniz. Saldırıya açıksınız. Yardım gelmeyeceğini de biliyorsunuz."
Bu sistemden vazgeçilmesi için kaç şehit daha verilecek, anlamak mümkün değil.
Yine bölgede dinlediklerim arasında dikkat çekici bir şey var. Işık Koşaner'in ses kaydında anlattığı hantal yapı uygulamaları -kısmi düzelmelere rağmen- devam ediyor.
Her ilçedeki birlik başka bir komutanın emrinde. Koordinasyonda ciddi sıkıntı var. Sistemik aksaklıklar yıllardır devam ediyor. 

Maalesef emekli orgeneraller için 30 milyon lira gibi rakamlarla Boğaz manzaralı ultra lüks konutlar yaptıran Başbuğ ve Koşaner yönetimi, dağ başındaki Mehmetçik'in acil ihtiyaçlarını bile gündemine almamış.
Bir diğer önemli nokta da şu; neredeyse kritik illerin hepsindeki kadrolar yeni. Bölgeyi çözüp, işlere hakim olunca tayin olacaklar. Bu da ciddi bir sıkıntı. Şartlarını iyileştirip 3-5 yıl bölgede kalmalarını sağlamak lazım.
Bölgenin ciddi moral desteğe ihtiyacı var. Lojman olmadığı için güvenliksiz yerlerde oturan ve her sabah evinden helalleşerek çıkan askerler, polisler var. Öyle ki geçtiğimiz günlerde bir polis seccadesinin üzerinde intihar etti.
Öte yandan iki yıl gecikmeli de olsa yapılan KCK operasyonları sonrasında PKK'nın şehirlerdeki hâkimiyeti ciddi zarar görmüş. Mesela daha önce terörist cenazelerinde birkaç bin kişi toplanırken son günlerde bu sayı onlarla ifade edilir olmuş.
Bu da sokağın psikolojisi açısından önemli bir karine. Yani örgüt baskısı kalkarsa Kürt sokağının nabzının başka türlü attığını gösteriyor.

Aslında yazılacak söylenecek çok şey var.
Ama bölgedeki yöneticilerin söylediği gibi onlar anlatmaktan bıktı, biz de yazmaktan. Artık irade koyup gereğini yapmak lazım. Gerçi, Necdet Özel komutası umut verici işler yapıyor. Mesela günlerdir bölgedeler. Operasyonlar sürdüğü sürece de Ankara'ya gelmeyecekler.
Psikolojik etkisi çok büyük bir hareket bu. 

Keşke, 'PKK terörü bitinceye kadar Karargâh'ı Silopi'ye taşıyoruz' türü bir hamle daha yapsalar.
Tabii güzel gelişmeler de yok değil.
Polis çok özverili bir şekilde aileleri kazanmaya çalışıyor. Öyle ki aileleri ve çocukları kazanmak için yoğun bir program uyguluyorlar. 2011 içinde 2 bin 923 aile ve 197 PKK'lı ile irtibat kuruldu. Bunlardan 144'ü kazanıldı. 

Öğrenciler ile ilgili de geziler, konferanslar ve birebir ilgilenmeler yapılıyor. Bu yıl içinde 3 bin 103 konferansta 300 bini aşkın öğrenciye bilgilendirme yapıldı. Gezi ve etkinliklere de 100 bini aşkın öğrenci katıldı.
Bu çalışmaların nasıl sonuç verdiği geçtiğimiz günlerde Mersin'de görüldü.
Örgütün kurtarılmış bölge haline getirdiği mahallelerde büyüyen çocuklar polisin özverisi sonucu kazanılıyor. Yerinde gördüğüm çalışmalar takdire şayan. Gün boyu asayiş işleri ile boğuşan polis müdürleri akşamları da Kürt çocuklarına 'babalık' yapıyor.