21 Ekim 2011 Cuma

Türkiye ile İsrail savaşırsa ne olur?


Emekli Büyükelçi Şükrü Elekdağ, Doğu Akdeniz sularındaki bir deniz çatışmasının anında hava savaşına dönüşeceğini belirterek,  İsrail’in çok sayıda yeni nesil ve üstün performanslı uçağa sahip olması nedeniyle Türkiye’nin İsrail’e karşı bir hava savaşını kazanma şansı olmadığını söyledi.

Elekdağ bugün (20 Ekim 2011) Cumhuriyet gazetesinde yer alan analizinde görüşlerini şöyle dile getirdi:

Esasında ben bu soruyu son derece anlamsız buluyorum. Zira, İsrail ile aramızda Mavi Marmara olayından doğan ciddi bir anlaşmazlık bulunduğunu kabul etmekle birlikte, iki ülke arasında bir savaş çıkmasını gerektirecek bir sorun olmadığı kanısındayım. Lakayt kalamayacağımız Filistin sorununun muhakkak ki dış politikamızda önemli bir yeri olmalı ve diplomatik yollarla bu davaya sahip çıkmalıyız. Ancak, Filistin sorunu nedeniyle Türkiye’nin bir çatışmaya yol açacak riskli bir politika izlemesini akla zarar bir tutum olarak görüyorum. İsrail’le anlaşmazlığımıza böyle bir perspektiften bakmama rağmen bazı TV kanallarındaki tartışma programlarında İsrail’le olası savaş senaryolarının ele alınarak bazen ipe sapa gelmez değerlendirmeler yapılması, beni bu konu üzerine eğilmeye zorladı. Bu makaleyi de bu nedenle kaleme aldım.
Anımsanacağı üzere söz konusu programlar, Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun, Türkiye’nin İsrail’in Gazze’ye uyguladığı ablukayı tanımadığı ve “Doğu Akdeniz’de seyrüsefer serbestisi için gerekli gördüğü her türlü önlemi alacağı” yolundaki açıklamasından sonra özel bir rağbet gördü. Savaş senaryosu da genellikle Türk gemilerinin gayri meşru abluka bölgesine Türk destroyerleri refakatinde girmeleri üzerine İsrail savaş gemilerinin müdahalesi sonucunda durumun sıcak bir çatışmaya dönüşmesini öngörüyordu.

Televizyonlardaki yorumlar


Önde gelen TV haber kanallarından birinde bu senaryonun tartışıldığı programa katılan savaş analizleri yapmaya meraklı bir TV yöneticisi/köşe yazarı, tam bir “üslubu hâkimane” ile Türkiye’nin donanmasının gayet güçlü olması nedeniyle Doğu Akdeniz sularında çıkacak bir çatışmada İsrail’in en ufak bir kazanma şansının olmadığını söyledi. Buna benzer görüşlerin başka programlarda da dile getirildiğine tanık oldum.


Bu değerlendirme iki büyük hata içeriyor
Hatalardan birincisi, Doğu Akdeniz sularında Türkiye ile İsrail arasında bir savaş çıkması halinde bunun iki tarafın deniz kuvvetleri arasında bir çatışma olacağı varsayımından kaynaklanıyor. Oysa denizde çatışmanın başlamasıyla birlikte İsrail hava kuvvetleri duruma derhal müdahale eder ve durum kaçınılmaz olarak bir hava savaşına dönüşür. Sonunda hesaplaşma hava kuvvetleri arasında olur. İkinci hata da, savaşın sonucuyla ilgili. Bu hususta bir değerlendirme yapılması ise iki tarafın hava kuvvetlerinin mukayesesini gerektiriyor.
Önce Türk tarafının envanterine bakalım. Türkiye’nin elinde halen 203 tane F-16 C/D tipi modern uçak mevcut. Bunlar F-16’ların Blok 30 ve Blok 40 versiyonlarından oluşuyor. F-16 uçaklarının Blok 50 ve 52+ versiyonları yeni bir üretim olarak çok daha geliştirilmiş donanıma ve üstün savaş kabiliyetine sahiptirler. Türkiye ABD’ye Blok 50 versiyonundan 30 adet F-16 uçağı sipariş etmiştir, ancak bunlar THK envanterine tamamen intikal etmemiştir. THK envanterinde ayrıca 157 modernize edilmiş eski nesil F4-E uçağı da vardır.
İsrail’in envanterinde ise 339 adet F-16 uçağı mevcuttur ve bunların 102 tanesi F-16 Blok 52+ versiyonundandır. Buna ilaveten, İsrail’in elinde 83 adet F-15 Eagle uçağı var. F-15’ler, F-16’lara nazaran daha büyük, uzun menzilli ve daha yüksek performanslı uçaklardır.
İsrail’in sahip olduğu teknolojik avantajlar
Envanterlerin karşılaştırılması, her ne kadar bir hava savaşında İsrail’in Türkiye’ye karşı tartışılmaz üstünlüğünü ortaya koyuyorsa da, gerçek bir güç mukayesesinde İsrail’in sahip olduğu diğer teknolojik avantajların da hesaba katılması gerekir. Bunlardan birincisini izah için önce, ABD’nin müttefiklerine sattığı uçaklardaki “dost-düşman” ayrımı yapan elektronik sistemin hasım uçakları gözle görülme mesafesinden çok daha uzakta teşhis ederek hedefe kilitlendiğini ve otomatik olarak füzeleri ateşlediğini belirtelim. Özel stratejik müttefik muamelesi gören İsrail, ABD’den kaynak yazılım kodlarını sağladığı için, savaş uçaklarının “dost/düşman” yazılımını kendi düzenliyor ve kimi düşman görmek istiyorsa onu sisteme işliyor. Buna mukabil, ABD’nin Türkiye’ye sattığı uçaklardaki standart “dost-düşman” sistemi İsrail’i “düşman” olarak görmüyor. ABD’nin kaynak kodları vermemesi ve yazılımın değiştirilmesini de yasaklaması nedeniyle Türkiye kendi uçaklarındaki sistemin İsrail’i “düşman” olarak tanımlamasını sağlayamıyor. Bu durumda, muhtemel bir Türk-İsrail hava savaşında Türk pilotları daha İsrail uçaklarını görmeden, İsrail uçaklarının elektronik hedef saptama sistemleri teşhis ettikleri Türk uçaklarına kilitlenerek füzelerini ateşleyecek ve Türk uçaklarını düşüreceklerdir. İsrail’in sahip olduğu bir başka avantaj da uzaydaki uyduları vasıtasıyla hava kontrolünü çatışma süresince elinde tutması olacaktır.
Burada belirtmemiz gereken bir husus, NATO ülkeleri pilotları arasında yapılan tatbikat ve yarışmalarda Türk pilotlarının büyük takdir topladığı ve nadiren birinciliği diğer müttefik pilotlara kaptırdıklarıdır.
Ne var ki, İsrail’in daha çok adette yeni nesil ve üstün performanslı uçağa sahip olması ve diğer teknolojik nedenlerle bir hava savaşında Türkiye’nin İsrail karşısında kazanma şansı olduğunu söylemek zordur.