Kaddafi’nin iktidarını kurarken kullandığı söylenen bir
yöntemden söz edilir. Yardımcılarına ders vermek için bir gün kağıt
torbaların içine fareleri doldurup yardımcılarına ayrı ayrı “Bu fareleri
kaçırmadan belli bir mesafeye gidip gelmelerini” söylüyor. Kim denedi
ise fareler torbayı kemirip çıkmayı başarıyorlar. Sonra kendisi “Ben
size usulünü göstereyim” diyerek toplu olarak, aynı sayı ve büyüklükte
kağıt torba ile yolda ilerliyorlar. Tek farkla. Kaddafi elindeki torbayı
devamlı sallıyor, bu sebeple fareler sersemledikleri için torbayı
kemirip kaçamıyorlar. Bunun üzerine Kaddafi kurmaylarına; “Halka işte
böyle muamele yapacaksınız. Ki vatandaş kontrolünüzden çıkmasın” diyor.
Aslında Stalin’in de buna benzer bir “tavuk hikâyesi” vardır. Stalin
soğuk havada bir tavuğun tüylerini yolduktan sonra hayvanı odanın içinde
bırakır. Hayvan önce sıcağa gider ve fazla sıcaktan yanar. Daha sonra
kapıya gider ve fazla soğuktan üşüdüğünde tekrar sıcağa döner. Bu gelip
gidişlerin sonunda ise tavuk dönüp Stalin’in bacağının dibine sığınır.
Stalin “İnsanlara işte böyle davranırsanız onlar size itaat ederler “
diyerek çevresindekilere ders verir.
Bu yöntem diktatörlerin klasik yöntemidir. Türkiye’de askeri darbeler
sonrası yaşanan Yassıada ve Diyarbakır Cezaevi uygulamalarını hepimiz
biliyoruz.
Amerikan İç Savaş dönemini anlatan “Amerikan vatanseverlerinin linç eylemi”isimli bir tasvir |
Zalim ne kadar kötü bir insan da olsa yargılanma ve savunma hakkı vardır. Ona bu hakkı vermemekte bir zulümdür.
Kaddafi Kara Harp Okulu mezunudur. Türkiye’de bulunduğu yıllar 27
Mayıs darbecilerimizin aynı zulüm devrelerine tekabül ediyor. Zaten o
tarihlerde darbecilik öğrencilere bir hak olarak öğretiliyordu ve
eğitimde hiç demokrasi vurgusu yapılmıyordu. Pakistan diktatörü
Müşerref’te maalesef Harbiye mezunu idi. Halen Harp Okulları eğitim
sisteminde köklü bir değişikliğin yapıldığını duymuş değiliz.
Harbiye Marşı bile zaten bunu hatırlatıyor. “Kanla, irfanla
kurduk biz bu Cumhuriyeti, cehennemler kudursa ölmez nigahbanıyız
(koruyucusu, gözeticisiyiz)” cümlesi kendi içinde ’halka tepeden bakan’ bir diktatörlük anlayışını çağrıştırmıyor mu?
ABD, Fransa ve İngiltere’nin bu konuda geçmişi hiç temiz değil. Hatta
27 Mayıs, 12 Eylül, 28 Şubat müdahaleleri birer NATO projesi değil
miydi?
Bugün demokrasi ihracından bahseden ABD resmi ideolojisi iç savaş
döneminde gerçekleştirdiği linç faaliyetlerini “Vatansever eylemler”
olarak tarihe geçirdiler. Yukardaki tasvir Torizm isimli politik
felsefenin örnekleri ile desteklenmiştir. Bakınız; http://en.wikipedia.org/wiki/Crowd_psychologyİnsanın maruz bırakıldığı katran ve tüyle yapılan bu işkence örneği tıpkı Kaddafi’ye yapıldığı gibi çok utanç vericidir.
Batı Birinci ve İkinci Dünya Savaşları ile kanla alınan başarı ve intikamların kalıcı olmadığını anlamıştı. Doğu toplumları ise bunu henüz yeni anlamaya başladılar.
İntikam duygusu kalabalık ve linç psikolojisinin arka plan
duygusudur. İntikam duygusu, insanı harekete geçirmek için liderlerin
kullandığı karanlık duygulardandır. Ancak kısa vadede sonuç verse de
orta ve uzun vadede kaybettirmiştir. Tarihe baktığımızda intikam duygusu
ile alınan kısa başarıların hakkaniyet doktrini kullanılarak alınan
başarılara yerini terk ettiğini görürüz.
İntikam duygusu öfke gibi orgazmik oranda lezzetli bir duygudur ve
kişinin travmatik yaşantısını bastırıcı bir etki yapar. Kişi intikam
almak için daha geçerli bir yol geliştiremezse travma tekrar canlanır.
İntikam duygusu diğer nefret, öfke ve düşmanlık gibi negatif enerjili
karanlık duygular kümesindendir ve doğru yönetilmelidir. Bu duyguları
yok etmek değil öğütmek ve unutmak gerekir. İntikam alınacak kişiye
geçerli eylemi yaptıktan sonra verilecek en büyük ceza zaten onu yok
saymaktır.
Libya’da intikam duygusunu yöneten bir liderlik zafiyeti olduğu
gözlemleniyor. Bu durum Libya’ nın işinin zor olduğunu gösteriyor. Eğer
iyi bir liderlik olsaydı Kaddafi’nin 200 milyar dolarlık servetini almak
için onu canlı ele geçirmeleri gerektiği argümanını kullanabilirlerdi.
Bizim darbeciler 2-3 sene zarfında demokrasiye geçmekle çok akıllık
yapmışlar, yoksa bugün Marmaris’te ve Fenerbahçe Orduevinde olamazlardı.Çavuçesku, Saddam ve Kaddafi’nin yaşadıkları bütün diktatörlerin kulağına küpe olmalıdır.